9. Yemek

65K 3.2K 275
                                    










9. Yemek

Eylül'den...

Saniyelerdir kafamın içinde tek bir şey dönüyordu. Hatta daha fazlasını da! Ki bu yüzden böyle değişik, ağzım yüzüm bir hoş bir şekilde ona bakıyor olmalıydım. Hem de ayağa kalkmam gerektiğini bildiğim halde...

Aklımı toparladım. Hem de son hızla! Daha fazla mı, dedi bu koca kafalı, pislik, hayvan kılıklı diyeceğim, ama dediğim an başkaları tarafından acımasızca katledileceğimi bildiğim bu geri zekâlı adam, fazlasını mı bekliyordu?

Evet, şimdi kendimi daha çok kendim gibi hissediyordum. Bu yüzden de Erdem'den duyduklarımla hiç acele etmeden, oldukça ağırlıkla ayağa kalkmaya çalıştım. "Daha çok beklersin geri zekâlı!" dedim dişlerimi sıkıp gözlerimle onu soyup, o kas yığını olduğu belli olan bedenine işkence çektirmek isteyerek.

Ayağa kalkmayı başardığımda da  ki bu biraz zor olmuştu, çünkü Erdem koca elleriyle kalçamın hemen üst kısmından öyle bir tutmuştu ki sanırsın yapışık ikiz olacağız! Adeta alt bedenlerimizi birbirine yapıştırmıştı. Ama ben pes eder miydim? Hayır!

Kendimi onun pençelerinden kurtardıktan sonra bana baktığını çok iyi bildiğim anneme şaşkınlıkla baktım. Gayet rahat bir tavırla bize bakıyordu. Neydi bu bakış? Bu kadın buraya hesap sormaya gelmemiş miydi? Ayrıca neydi bu gülen surat ifadesi? Yetkililere bildirmek istiyorum lütfen bunu emoji yapsınlar! Öyle kendine has ve nazırdı ki kaçırılmaması gerekliydi.

"Anne hayırdır ne bu hal?"diye sordum hemencecik biraz önceki halimi unutmak istercesine.

Ay nasıl bir insan evladıydım ben? Resmen adamın kucağına atmıştım kendimi! Rahattı hani şimdi yalan yok... Kas yığınlarına sarılan kızların havasını şimdi anlamış olabilirdim. İnsana bir özgüven geliyormuş. Böyle seni herkesten korur gibi gelmişti. Ama bu Erdem için geçerli değildi. Çünkü o beni korumak bir yana dursun zarar vermek için bekleyen tayfadandı. Üstelik ilk sıradan.

"Ne varmış halimde?" Annem sorarken sol tarafımda bir karartı oluşmuştu. Büyük ihtimal Erdem  yerden kendini kaldırmıştı. Neden kalktığımda tekme atmadım ki? Aklımın sonradan çalışmasına tükürmek isteyebilir miydim?

"Senin şu an şunun," dedim bakmadan yanımdaki Erdem'i başparmağımla gösterip sonrasında nefes almadan devam ettim."İşkence odasında olman gerekmiyor muydu?" Sorduğum soruyla karşımdaki annem ve Kübra ilk bir buz kesse de sonradan arkamdaki gereksizlerle birlik olup kahkaha patlattılar. Yanımdaki ismi lazımı söylememe sanırım gerek yoktu. O hep gülüyordu!

Hayır, neye gülüyorlardı? Yalan mı söylüyordum?

"Ne saçmalıyorsun?" diyerek büyük bir hiddetle ağzını açan ilk Erdem olmuştu. Sinirlenmişti ve bu iyiydi. Onu sinir etmeyi çok sevdiğimi söylemiş miydim? Ah söylediysem bile şu an hatırlamıyordum. Söylemediysem de söylüyordum. Bu adamı sinir etmek bu aralar en çok mutlu oldum şeydi.

Ona bakmadan, onu umursamadığımı göstermek isteyerek susan annemle konuşmaya devam ettim. "Anne neler oluyor burada?"Sinirlenmeye başlıyordum artık. Adam akıllı bir cevap veren neden yoktu?

Alev saçan bakışlarımı Kübra'ya çevirdiğimde bana sen manyak mısın, bakışıyla cevap veriyordu. "Kübra neden beni aradın sen? Ben ne dedim sana? Bu adam anneme zarar verirse ara demedim mi?"

"Ay saçmalama Eylül... Seni konuşmak için aradım. Bir zahmet telefonunu cevaplasaydın, böyle uçarak girmemiş olurdun."Salak beni rezil etmekten hiç gocunmuyordu. Bir de gülüyordu ya!

Morlar Kraliçesi Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin