"Hos geldinis" Kapıda beliren kadın kırlar düşmüş koyu sarı saçları ve parlak kahverengi gözleriyle ellilerinin ortasında olmalıydı ve Nil'in içini ferahlatacak bir şekilde bariz bir Rum aksanıyla olsa da Türkçe konuşuyordu. Nil'e döndü ve yüzünde gamzelerini meydana çıkaran kocaman gülümsemesiyle "Kusura bakma" dedi "Alexis'in gelirken güzel esini de getireceğini öğreneli bir saat olmadı."
Alexis? "Rica ederim" diyerek zarif bir şekilde gülümsedi. Annesi yüzündeki o muhteşem gülümsemeyi görse gururdan göğsü kabarırdı. "Türkçeyi çok güzel konuşuyorsunuz"
"Tesekkür ederim." Hiç beklemediği bir samimiyetle birden Nil'in koluna girdi "Annem İstanbul'da doğmus. Türkçe konusmak daha kolayına gelirdi. Kizimla tanistin?" Ah demek Afrodit'in annesiydi. Nil'in cevap vermesine gerek kalmadan "Ah ne kadar aptalim" diyerek kendi kendini azarlardı. "Daha benimle tanismadin ki! Benim adim Eleana." diyerek yaptığı kabahati kapattı.
"Ben de Nil."
Ve o andan itibaren Eleana bir kasırga gibi esmeye devam etti. Yaklaşık yarım saat sonra Ateş gelip de onu kurtarana kadar Nil çoktan adanın tarihçesini ve Eleana'nın adaya Aleksandros Angelepoulos'un peşine takılıp da nasıl geldiğini öğrenmişti. Yorucu fakat bilgilendirici bir yarım saatti.
"Ah ne kadar aptalim! Çok uzun yoldan geldinis janim, dinlenmek istersinis. Gel de sana odani göstereyim."
Nil bu teklife hayır diyemezdi, uzun ve koşuşturmacayla geçen iki hafta ve bir deniz yolculuğunun üzerine karada uyumak ona iyi gelecekti.
Nil ahşap basamaklı merdivenlerden yukarı çıkıp Eleana'nın kapısını açtığı odaya girince ilk fark ettiği muhteşem Ege Denizi manzarası oldu, ikinci fark ettiği ise odadaki bavul fazlalığıydı. Kendisine ait Hermes bavullar balkona açılan kapının yanına dizilmişlerdi ve Ateş'in klasik siyah Louis Vuitton bavulları da kapının diğer tarafına.
Nil daha ağzını açamadan kapıdan içeri Ateş de girdi ve Eleana odadan dışarı çıktı. "Peki, bu ne demek?" eliyle adamın bavullarının durduğu köşeyi işaret etti. "Bu odada kalmayacaksın."
"Birincisi bu ev benim, canım hangi odada isterse orada kalırım. İkincisi burası zaten benim odam. Üçüncüsü benimle bu şekilde konuşma!"
"Birincisi seninle canım nasıl isterse öyle konuşurum" diye cevap verdi onu taklit ederek "İkincisi senin canının nerede kalmak istediği bir parça bile umurumda değil. Üçüncüsü benimle sayı sayarak konuşma! Aynı odada kalmayacağız!"
"Sana hangi koşulda evlenmeyi kabul ettiğimi söylemiştim. Önceden seni uyardığım şeyler yüzünden sızlanma Nil!" Gömleğinin düğmelerini çözmeye başlayıp banyoya doğru yürüdü "Ben duşa giriyorum. Sen de o sırada kendi kendine sızlanıp nefretini kusabilirsin. Ama geldiğimde bu konu hakkında tek bir kelime bile duymak istemiyorum!"
Nil hızlı adımlarla ona yetişip Ateş kapıyı açamadan kapıyla adam arasına girdi "Benimle bu şekilde konuşamazsın, ben senin şirketinde çalışan emir erlerinden biri değilim!"
Ateş onu omuzlarından tutup yolundan çekti "Kendine fazla güveniyorsun Muzo. Yerinde olsam o kadar güvenmezdim."
"Benim kendime güvenmek için yeterince nedenim var, senin yoksa o senin sorunun." Nil gözlerini Ateş'in yarı yarıya açılmış gömleğinden ve o açıklıktan görünen kaslı göğsünden uzak tutmayı zor da olsa başardı.
"Hangi nedenlermiş onlar? Doğan Güray'ı arkana alarak imza attığın o muhteşem başarıların mı?"
Ateş yüzünde alaycı bir gülümsemeyle geçip gitmeye hazırlanırken Nil onu durdurdu "Dur bakalım! Ortaya pisliğini bırakıp çekip gidemezsin. Kızlarla birlikte Hera'yı kurduğumuzda..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dikkat Bebek Çıkabilir (Mükemmel Planlar Serisi 2)
RomanceOnlarınki bir tutku hikayesiydi... Yıllar önce başlamış, hep yarım kalmış ve günün birinde sürpriz bir şekilde yeniden alevlenmişti. Nil Güray çocuk sahibi olmayı hiç istememişti, ta ki biraz daha beklerse çocuk sahibi olamayacağını öğrenene dek. Ge...