Bölüm 16

45.5K 2.4K 29
                                    

Nil, planını uygulamaya hemen başladı. İlk işi babasını arayıp evin anahtarını almak istediğini söyledi. Ev, Kazdağı'nın eteklerindeydi. Dedesinin doğduğu, adı sonradan Güraylar Köyü olarak değiştirilmiş köye sadece birkaç kilometre uzaklıktaydı.

Dedesinin babası, Mehmet Güray, bu evi aslında bir av köşkü olarak yaptırmıştı, dedesi ise olduğu korumayı tercih etmişti. Ama Nil'in aklındaki avlanmak değil,  Ateş'le baş başa kalmaktı. Bunu neden istediği, ya da yaptığının ne anlama geldiği konusundaysa düşünmeyecekti. Şimdilik.

Bazı şeyler kelimelere dökülmek zorunda değildi. Ama önce memnuniyetsiz damat Murat Aydın'la uğraşması gerekiyordu.

Arabadan inip tarihi yalıya doğru ilerledi. Müstakbel gelin ve damat henüz gelmemişti ki bu iyi bir şeydi. Nil'in önceden istemediği ya da istediği şeyleri ayarlamak için zamanı vardı.

Boğaza nazır yalı, üç katlı beyaz ahşap bir binaydı. Beylerbeyinde iki köprü arasında davetlilere muhteşem bir boğaz manzarası sunuyordu. Nil, nikah töreninin yalının terasında Boğaz manzarasına karşı yapılmasını düşünmüştü. Bu ilginç bir şekilde Murat'la anlaştıkları ender konulardan biriydi.

Bahçesi de tıpkı yalının kendisi gibi göz alıcıydı. Bahçedeki asırlık ağaçlar gökyüzünde neredeyse birbirlerine kavuşmuş doğal bir güneş şemsiyesi oluşturmuşlardı. Nedret Sultan Yalısı zaman içinde geçirdiği tüm modernize çalışmalarına rağmen tarihi dokusu bozulmadan korunmuştu.

Bahçenin doğal serinliğinde yürürken güneş gözlüğünü çıkarıp çantasına attı. Kendi düğününün gerçekleştiği yalı da Nedret Sultan kadar güzeldi. Ama Nil bu Yalı'yı özellikle severdi. İlk büyük işlerini bu yalıda yapmışlardı. Nil, bu Yalı'da organizasyon düzenlemek, fiyatı ve tarihi ayarlayabilmek için çok uğraşmış, her an bir şeyleri ellerine yüzlerine bulaştırmaktan korkmuştu. Dört yıl sonra ise bu yalıya artık bir telefon uzaklığındaydı. İlk gün bu yalının bahçesine adım attığında kalbi deli gibi çarpıyordu. Üç kuzen ortaya sadece paralarını değil isimlerini de koymuşlardı. Herkesin Doğan Güray'ın torunları olarak gördüğü üç kadın Doğan Güray olmadan bacaklarının titremediğini göstermek istemişti. Ve başarmışlardı.

Nil, yine de soyadının ve aile bağlarının onlara her kapıyı açtığını inkar edecek değildi ama günün sonunda başarı onlara aitti. Doğan Güray'a değil.

"Nil, hoş geldin."

Ayşe Eryiğit bu yalıyla ilgili her şeydi. Üzerinde her zamanki can sıkıcı siyah takımlarından biri vardı. Saçları kısacık kesilmişti ve gözlerinde birkaç ton koyu kolormatik gözlükleriyle daha çok bir mürebbiyeye benziyordu.

Beraber yalının merdivenlerini çıkarken Ayşe yapılan yenilik ve düzenlemelerden bahsederken Nil'in aklı bambaşka bir yerdeydi. Normalde davet salonu olarak kullanılan salonu yemek salonu olarak kullanmaya karar vermişti ve Ayşe'nin buna itiraz edeceğinden emindi. Ne de olsa birkaç milyon dolar harcayarak restore ettikleri yemek salonunu an itibariyle yere göğe koyamıyordu.

Ama Nil, o kocaman avizeli salonda yemek davetini vermekte kararlıydı. Ayşe'nin, Yemek Salonu adını koyduğu salon Büyük Salon kadar büyük değildi, haliyle. Ayşe onu Yemek Salonu'na yönlendirmeye çalışsa da Nil, merdivenlerden çıkıp Büyük Salon'a girdi. Kocaman pirinç avizesi ve Osmanlı Mimarisinin kusursuz ampir motifleriyle göz alıcıydı. Salonun eni boyunca uzanan pencereler tavandan yere kadardı ve Barok işlemeli tavanı yaklaşık beş metre yükseklikteydi.

Salon en az iki yüz metre kare olmalıydı ki bu da Nil'e kocaman bir servis alanı kazandırıyordu, üstelik hemen yandaki Altın Salon'la bağlantılı olarak kullanılması aynı zamanda bir orkestra ve bir dans alanı için yeterli yeri olduğu anlamına geliyordu.

Dikkat Bebek Çıkabilir (Mükemmel Planlar Serisi 2)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin