"Kime çekti bu kız anlamıyorum ki! Çenesi hiç durmuyor!"
Kuzenlerinin imalı bakışları dikkatini çekince kaşlarını çattı. "Söylemek istediğiniz bir şey mi var?"
"Sence?"
Saye'nin alayla parlayan gözlerine baktı. "Saye!"
"Aaa! Ne var be yalan sanki. Sana çekmiş işte. Sürekli dırdır, sürekli çemkirme. Tabii o daha minnoş olduğu için anlaşılmaz sesler bütünü olarak çıkıyor ama olsun." Yatağında mızmızlanan Maya'yı kucağına aldı. "Benim boncuk gözlüm büyüyünce en büyük dırdırcı olacak, değil mi Teyzecim?"
Oda birden ağlama sesine boğulunca gözler bir köşede poposunun üzerine düşüp göz yaşlarına boğulan Tılsım'a kaydı. Minik kızın annesinden aldığı kızıl bukleleri yüzüne dağılmış, Güray kanından miras mavi gözleri yüzüne dökülen yaşlarla buğulanmıştı. Saye Maya'yı annesine verip Tılsım'ı aldı kucağına. "Sen kıskandın mı minik cadı" Tılsım adım atmaya yeni başlamıştı ve bunun etrafındaki yetişkinlerin dikkatini çektiğini fark edecek kadar zeki bir kızdı, her Güray kızı gibi. "Ay ben dünyanın en mutlu kadını olabilirim. İki yeğenim de hık demiş burnumdan düşmüş." İçten bir kahkaha attı. "İşte böyle kızlar. İstediğinizi elde etmede her yol mubahtır. Sizinle çok eğleneceğiz."
"Sen, kızımdan uzak duracaksın, Saye Güray! Kötü emellerine kızımı alet edemezsin!"
"Hadi ama güzel anne! Maya'yla çok eğleneceğimizi biliyorsun."
"Bak sen." dese de Nil kızının Saye'ye benzemesini isterdi. Güzel, güçlü, hırslı ama merhametli. Saye öyleydi, sert bir kabuğun altında kocaman ve merhametli bir yüreği vardı ama Maya da tıpkı Aden gibi en azından fiziken Ateş'e benziyordu. İkizlerin saçları henüz tek tük olsa da olan iki tel saçları da koyu renkti ve gözleri de Ateş'in gri hareli yeşil gözlerinin kopyasıydı. Doğal olarak çift yumurta ikiziydiler ama birbirlerine benziyorlardı. Esmer tenleri, göz renkleri aynıydı. Aden uzun bir bebekti ve üç kilo seksen kiloluk gerçek bir tosundu, Maya ise küçük doğmuştu, bazen onu parmak kızım diye seviyordu. Fiziksel olarak birbirine benzeyen ikizler, huy olaraksa tam anlamıyla zıttı. Maya kesinlikle gürültücü bir bebekti. Sürekli ilginç sesler çıkarıyor ya da ağlıyordu. Sakinleştiği anlarsa çoğunlukla babasının onu kucağına aldığı anlar ve tabii ki Nil'in ona mamasını yedirdiği zamanlardı. Aden ise seçici bir bebek değildi, onun için yeterince rahat olan her kucakta uyuyabilir, karnı acıkmadığı ya da altının değişmesi gerekmediği sürece asla huysuzlanmazdı.
Kucağında uyuyakalan kızının tüyümsü, ince saçlarını okşadı, tepesine minik bir öpücük kondurup kokusunu içine çekti. Süt, pudra ve o bebeklere has kokuyla kaplıydı. Kızını da oğlunun yanına yatırıp. Herşeye değerdi, diye düşündü.
"Şişştt. Yeni anne! İyi ki bi' doğurdun ha! Hemen at pabucumuzu dama."
"Zevzek zevzek konuşma, Saye." Koltuğa otururken kasığındaki ağrıyı belli etmemeye çalıştı. Herkesi yeterince endişelendirmişti. Aradan geçen bir ay bile ağrılarını dindirmeye yetmemişti.
"Senin ağrın mı var?" diyen İklim'e gözlerini devirdi.
"Aman gözünden de bir şey kaçmasın!"
"Kimseyi endişelendirmemek için canının yandığını söylememek nedir bilirim."
Haklıydı. O Kenan olacak it, kuzeninin canını alamamış olsa da böbreğini almıştı ve geriye İklim'in çok derinlere saklamayı başardığı o ürkek bakışlar kalmıştı. Üç kuzenin de söyleyecek şeyleri olsa da üçü de sustu. İklim o saldırıdan asla bahsetmemişti ve onlar da kuzenlerine saygı duydular.
"Ay! Aman hemen de matem havasına giriverin. Ben olmasam ne yapacaksınız merak ediyorum." Nil minnetle, Saye'ye gülümsedi.
"Birazdan uyanırlar, ben mamalarını hazırlayayım." Yerinden kalkıp mutfağa geçerken aklına yeni sorular ve sorunlar üşüştü. Emziremiyordu. Bebekler memeyi bir türlü kabul etmemişti ve doktoru da aldığı ilaçlar yüzünden zaten emzirmesini de çok tavsiye etmemişti. "Muhtemelen sütün acı geliyor, Nil. O yüzden emmiyorlar." demişti, Seyhan. Yeni nesil mamaların anne sütüne ne kadar yakın olduğundan bahsetmişti ama Nil bütün bunların boş teselli olduğunu biliyordu. Esas olan anne sütüydü.
Elinde iki biberonu sallarken gözlerinin dolmasını engelleyemedi. "Yine ne oldu?"
Yanına gelen Mercan'a baktı. O mükemmel bir anneydi. Asla böyle sorunlar yaşamamış, kızına kusursuzca bakmıştı. "Emmiyorlar." dedi.
"Olsun." dedi. Saçını okşarken. "Senin hatan değil."
"Anneleri benim. Kimin hatası? Onlar daha bebek. Sütüm de kesildi zaten emmedikleri için."
"Senin durumunda olan milyonlarca kadın var, Nil. Tamam anne sütü elbete ideal ama olmayınca ne yapacaksın? Zorla süt getirecek halin yok ya."
"Ama..."
"Annem beni özellikle emzirmemiş, Nil. Hatta kucağına aldığından bile şüpheliyim." Saye'nin sarımsı ela gözleri nefretle gölgelenmişti. "Onları emzirsen de emzirmesen de sen iyi bir annesin. Bebeklerin herşeyden çok onları çok seven bir anneye ihtiyaçları var. Ve ikizler buna sahip. Onları çok seven bir anneleri ve gözlerinin içine titreyerek bakan bir babaları var. Hem anne sütü almadan da gayet şahane bir insan olunabiliyormuş." Eleriyle kendini gösterdi. "Şekil A Durum 1"
İklim sertçe omuz attı, kuzenine. "Zevzek." Kuzenlerinin haline gülen İklim kafasını iki yana salladı. "Neyse şu Yeni Bir Umut Vakfı'nın teklifini düşündünüz mü?"
Mercan, ellerini havaya kaldırdı. "Bağış konusunda sonuna kadar arkalarındayım ama ben sakar bir kadınım. O kadar insanın gözü önünde sahnede yuvarlanmayı göze alamam."
İklim de "Ben de şu aralar magazine çıkmak istediğimden emin değilim." diyerek ona katıldı.
"Şu Çınar Olayı'mı yine?" Nil, gözlerini kısmış halde İklim'i süzen Saye'ye baktı, gerçekten o anda İklim'in yerinde olmak istemezdi.
Ama İklim, Saye'yi hiç önemsemedi. Omuz silkip, "Onunla bir ilgisi yok." dedi. "Geçen yıl o sayfaları fazla fazla süsledim. Hazır peşimden düştüler, yeniden hatırlamasınlar."
Nil, İklim'in bu yönünü hep takdir etmişti. Usta bir manipülatördü ve konuyu istediği noktaya değiştirmeyi iyi bilirdi.
"Tabii, haklısın." Saye, gözlerinde yutmadığını ifade eden bir bakışla kafasını sallasa da İklim haklı bir noktaya temas ettiğinden karşı da çıkamadı.
Aradaki gerginliği almak da Mercan'a düştü. "Eeee, Sayın Saye Güray. Siz sahneye nasıl çıkacaksınız?"
Saye gözlerinde şeytani bir pırıltıyla dudaklarını ısırdı. "Tahmin bile edemezsiniz. Sürpriz."
"Ama..."
"Sürpriz dedim, Tinkerbell!"
"Pöfff! Zaten Nil de çıkamaz. Meraktan çatlarım ben."
Nil çatık kaşlarla Mercan'a döndü. "Hayırdır, ben neden çıkamıyormuşum? Köstüm için sipariş verdim bile."
"Saçmalama!" diye çemkirdi üç kuzeni aynı anda.
"Şişt! Üçünü de uyandıracaksınız!" dedi, uyuyan ikizleri ve Tılsım'ı kastederek. "Hem ne saçmalamasından bahsediyorsunuz? Tabii ki çıkacağım. Çıkmamam için bir neden mi var?"
"Daha iyileşmedin." Saye diğerlerinden daha acımasız olduğunu basit gerçeği küt diye önüne atarak belli etti.
"Alt tarafı doğum yaptım, Saye. Sakat değilim."
"Üç gün bilincin kapalı yattın. İki kez kan nakli aldın, bir kez kalbin durdu. Daha sayayım mı?"
Nil'in rengi atmış olacak ki, İklim kendinden beklenmeyecek bir sertlikle "Saye!" diye araya girdi.
"Hiç boşuna uğraşmayın, fikrimi değiştiremezsiniz."
"O haklı, kızlar." Mercan, kapıdan sessizce giren Ateş'in sesiyle bir çığlık attı ve diğerleri de o kadar dramatik olmasa da benzer tepkiler vererek irkildi. Ateş yarattığı manzaraya gülerek baktı ve kafasını salladı. "Sevgili karıcığımın en belirgin özelliği sabit fikirli olmasıdır. Bu kez neye karar vermiş merak ediyorum."
Nil, imayı anlamamış değildi. Hastaneden çıktıklarından beri Ateş, villaya dönmek istese de Nil kendi evinde kalmak konusunda ayak diremiş, hatta küçük burnunu havaya direk çok istiyorsan kendin gidebilirsin, Angelepoulos, demişti. Yaklaşık bir buçuk aydır, aynı evin içinde aynı kavganın sessiz bir versiyonunu sürdürüyorlardı.
Ah bir de boşanma meselesi vardı, elbette. Nil, Ateş'in boşanmayı kabul etmeyeceğinden emin olmuştu. Kendisi de artık eskisi kadar ısrarcı değildi, zaten. Ateş ve ikizler arasındaki bağı koparamazdı, yapamazdı. Kendisi de hazır değildi, yapabileceğini sanmıştı. Gidebileceğini sanmıştı ama ölümden dönüp de gözlerini açtığında ilk gördüğü Ateş olmuştu, aşık olduğu, aşık olmaktan asla vazgeçmediği kocası,
"Gidemeyeceksin,Nil. Kabul et." demişti kendi kendine, ama affetmek başka bir hikayeydi.
"Eee, bu seferki inadın sebebi ne?"
"Senin bu karın" diye atıldı, Saye kendine bir müttefik bulmuş olmanın sevinciyle, "şu yardım gecesinde sahneye çıkacakmış."
"Cesedimi çiğnemeden olmaz!"
Ateş'in sinirle gerilen çenesini öpmek istedi, ah şu salak hormonlar. "Ne zaman çiğnememi istersin Angelepoulos, şimdi mi, gösteri gecesi mi?"
"Unut Muzo! Daha iyileşmedin."
"Neden herkes, aynı şeyi söyleyip duruyor? İyiyim, ben!"
"Herkes aynı şeyi söylüyor, çünkü sen basit bir gerçeği kabullenemiyorsun! Ölüyordun, Nil! Sen orada yatarken neler yaşadığımız, ne kadar korktuğumuz hakkında en ufak bir fikrin var mı? Bize aynı şeyleri yeniden yaşatmaya hakkın yok!"
Nil'in içi sızladı. Ateş'in yerinde o olsaydı, çıldıracak hale gelebilirdi. Ama içinde bir yerlerde bir kadın Ateş'in kanayan yarasını daha da kanatmak istedi.
Ne olursa olsun, Ateş'in ona yaşattığı şeyleri kabullenemiyordu. Onu uyarmasına rağmen, kapıyı çekip çıkmış, Kayra'ya gitmişti. Kayra'ya.
Kabullenmeyecek ve affetmeyecekti.
"Ben o sahneye çıkacağım, Angelepoulos. Kostümüm ve şovum bile hazır olmak üzere."
"Öyle mi, Muzo?"
"Öyle, Angelepoulos!"
Ateş, gözlerinin içine baktı, kafasını salladı. "Çetin!"
"Buyrun Ateş Bey?"
"Nil Hanım önümüzdeki iki hafta doktor kontrolü dışında bu evden dışarı adım atmayacak!"
"Sen zorba mısın be! Beni eve hapsedemezsin!"
"Ateş" diye araya girdi, Saye. "Dedem, amcam, Güray falan seni oyar."
"Sıkar! Onlar Güraysa, Ben de Ateşoğluyum. Benim evimden benim karımı zor çıkarırlar."
"Ateş." İklim o melekleri andıran sesiyle araya girdi. "Böyle bir şeye gerek yok. Nil de o şova çıkmayacak zaten."
"Çıkacağım!" diye bastırdı, Nil. "Çıkmakla da kalmayıp bu zorba, hadsiz, terbiyesiz adamı da boşayacağım."
"Nah boşarsın!"
"Terbiyesiz!" diye tısladı, Nil. "Sözlerine dikkat et."
"Çıldırtma o zaman! Sahneyi de boşanmayı da unut! O boşanma olmayacak, o sahneye de çıkılmayacak!" Ateş arkasını dönüp giderken Nil arkasından gülerek baktı. "Çok beklersin, Angelepoulos."
Sonraki iki hafta Nil'in yanında Çetin olmadan tuvalete bile gidememesi yüzünden sinir harbi içinde geçti. Ama kurallar esnetilmek içindi. Doktor kontrolü haricinde demişti Ateş. Nil kuralın etrafında dolanıp son kıyafet provasına gitmeyi başardı. Kolay olmasa da başarmıştı.
Sırada ise o gün evden çıkmak için bir bahane bulmak vardı. Başlarda Çetin'i atlatmayı düşünse de adam ona göz kulak olma konusunda en az bir bulldog kadar azimliydi.
Ama Saye Güray'la işbirliği yapan Nil Güray karşısında dağlar bile duramazdı ve Nil soyunma odasında, karşısındaki aynada saçını makyajını son kez kontrol ederken gülümsedi.
Ateş gecenin bağışçılarından biriydi ve tam karşısında olacaktı. Nil Güray her zaman kazanırdı.
İçeriden kahkaha sesleri yükselirken Nil sahneye Saye'nin çıktığını anladı ve aynı anda kapısı tıklatıldı. "Nil Hanım, son beş dakika!"
Elbisesini düzeltti ve kapıyı açtı. "Şov başlasın!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dikkat Bebek Çıkabilir (Mükemmel Planlar Serisi 2)
عاطفيةOnlarınki bir tutku hikayesiydi... Yıllar önce başlamış, hep yarım kalmış ve günün birinde sürpriz bir şekilde yeniden alevlenmişti. Nil Güray çocuk sahibi olmayı hiç istememişti, ta ki biraz daha beklerse çocuk sahibi olamayacağını öğrenene dek. Ge...