Sen çok güzel bir kızsın değil mi?" Ateş boğazındaki yumruyu yutmayı çalıştı. Elini kuvözün içinden çekip derin bir soluk aldı. Maya Nil Ateşoğlu annesinin azmini almıştı. Saatler süren bekleyiş boyunca Ateş minik kızını kucağına alabileceğinden emin olamamıştı ama Allah dualarını duymuştu, en azından bir kısmını ve hemşire doğumhaneden iki bebekle çıkmıştı. Maya, Aden'den yaklaşık yarım kilo daha zayıftı ve daha ufak tefekti.
Yüreği dayanmıyordu, bir yanda bebekleri bir yanda hala uyanmamış karısı. Hemşireden zar zor aldığı izni yıkmadan yavaşça çıktı odadan.
"Onlar iyi olacak oğlum."
Ateş başını yavaşça annesine çevirdi. "Hepsi iyi olacak mı?"
Seniha yüzünde kederli bir gülümsemeyle oğluna baktı. "Nil uyanacak, oğlum. Çocuklarını bırakmaz."
"Ya dayanamazsa. Çok kan vardı anne. O kadar kan nerden geldi."
"O güçlü bir kadın savaşmadan pes etmez."
Ateş kafasını salladı. Öyleydi. "Boşanmak istiyor anne. Beni bırakmak istiyor."
"Ah benim şapşal oğlum. Nil seni asla bırakmaz."
"Bu sefer karalı anne. İstemiyor, beni."
"Nereye gidiyormuş iki çocukla. Yok öyle. İnsan öfkeyle söyler öyle."
"Seniha!"
Annesiyle aynı anda sesin geldiği yöne döndü. "Burdasınız demek!"
"Şimdi sırası değil Neslişah!"
"Benim kızım ne halde, biliyor musun? Ne demek sırası değil."
"Kayra öldü mü Neslişah?" Ateş geriye çekilip annesinin tek bir damla kan akıtmadan Kayra'nın annesini doğramasını izledi. Seniha tek Kaş'ını kaldırdı? "Zorlu bir doğum yapıp bebeklerinin kokusunu almadan bilinci kapandı mı? Neredeyse kanamadan ölüyor muydu? Cevabın evet değilse o zaman sırası değil."
"O kadını istemiyordun. Ne oldu da fikrin değişti Seniha. Daha düne kadar..."
"Seni hiç ilgilendirmez. Nil torunlarımın annesi, oğlumun karısı. Nil'i sevmediğim doğru, o da beni sevmiyor. Ama evliliklerini yıkmak için kızına çanak tutacak değilim."
"Sen..." Neslişah nefesi kesilmiş gibi durdu. "Sen Kayra'yı Ateş'e itene kadar..."
"O zaman ikisi de bekardı. Kızına söyle aklını başına alsın. Oğlumun çoçuklarından ayrı kalmasına müsade etmem. Nil'in tenezzül edip yapmadığını ben yapar, hayatını mahvederim."
"Sen beni, en yakın arkadaşını tehdit mi ediyorsun hem de o sür..."
Neslişah cümleyi tamamlayamadan Ateş'in mengene gibi eli kolunu kavrayıp kadını sertçe banklara doğru savurdu. "Bas git Neslişah, benim başımı belaya sokma. Karıma uzanan o dilini koparırım."
"Bırak annemi!"
Ateş üzerine öfkeyle atılıp tokat atmaya çalışan kadının elini tuttu. "Kayra seni öldürürüm!" Annesi gibi onu da sertçe itti. Çıldırmak üzereydi. "Görmezden geldim anlamadın, iyilikle söyledim anlamadın, canını yaktım anlamadın. Seni öldürürüm."
"Sen benim kalbimi paramparça ettin."
"Sikerim lan kalbini. Karım ölüyor benim. Sikerim kalbini."
"Dilerim o da piçleri de geberir."
Ateş elini havaya kaldırdı, yumruğu inmeden Pars onu durdurdu. "Bana bırak." Kayra'yı çekti. Ama bu Ateş'i durdurmaya yetmedi.
"Çekil Pars!"
"Bırak dedim!"
Pars Kayra'yı sürükleyerek koridordan çıkardı, kadının savrulmasını önemsemeden merdivenlere yöneldi. Kolu indirip karanlık merdiven boşluğuna girdiğinde Kayra'yı duvara savurdu. "Delirttin ulan adamı. O adam hiçbir kadına el kaldırmadı daha katil edeceksin adamı."
"Benim hayatımı sikip attı. Yanına bırakmayacağım. Onun da karısının da...."
Pars cümleyi tamamlamasına izin vermeden elini gırtlağına sardığında Kayra adamın öfkeyle kararmış gözlerine bakıp yutkundu. "Ben Ateş değilim kadın. Yumruk atmak istersem atarım, kadın olman beni durdurmaz ve ben senin hayatını sikersem, Ateş'e yaptığın gibi bana cırlama takatin kalmaz. Sen hayatı sikilmenin ne demek olduğunu bilmiyorsun bile." Gözlerini kısıp nefesi gittikçe azalan kadına baktı. "Öğretmemi istemiyorsan, siktir git şimdi." Kayra'yı merdivenlere doğru savurup arkasına bakmadan yürüdü. "Kızım nerde." Neslişah sivri tırnaklarını yüzüne geçirmeye hazırlanırken zarifçe yana kaydı. "Öldürdüm."
"Ne... Ne..."
Kadının beyazlayan suratına bakıp göz devirdi. "Evine defolup gitmiştir."
Neslişahı arkasında bırakıp dostunun yanına gitti. "Bir daha sana bela olmaz."
"Umurumda değil. Yeter ki Nil uyansın."
"Uyanacak. O güçlü. Pes etmez. Şimdi içinden 'benden bu kadar kolay kurtulamazsın Angelepoulos diye çemkiriyordur şimdi."
Kapıdan giren Saye'yi görünce Pars'ın yüzünün düştüğünü fark etti Ateş. "Ben daha sonra gelirim."
Kadın ve adam birbirinin suratına bakmazken Ateş Nil'in sesini duyduğuna emindi.
Benden bu kadar kolay kurtulamazsın Angelepoulos.
"Senin peşini böyle bırakmam." Nil süzülerek kocasının yanına gitti. Sakalları uzamış, üzerinde hala o geceki takım elbisesi vardı. "Ölmüşüm gibi davranma be adam. Ne meraklıymışsın beni öldürmeye. Meraklı olursun tabii. Ohhhhh, hazırda çocuk da var. Duydum ki kadınlar yanında bebek olan erkekleri daha çekici buluyormuş. Sende iki tane var. Bir taşla iki kuş."Adama üstten bir bakış atıp burun kıvırdı. "Gerçi şu halinle değil kız tavlamak, sokağa bile çıkamazsın." Burnunu tutup söylendi. "Leş gibi kokuyorsun Angelepoulos, git bir duş falan al." Gözleri kendi üzerindeki beyaz, dikişsiz, kesimsiz elbiseye kaydı. "Birileri modadan cidden anlamıyor."diye bağırdı boşluğa. "Neden o yine Brioni marka takım giyirken ben bu zevksiz şeyin içindeyim. Hani adalet?"
"Ölmek üzereyken bile çemkirebiliyorsun. Pes?"
Nil havada süzülerek arkasını döndü. "Sen de kimsin?"
Karşısındaki kendi can sıkıcı bir siyah döpiyes, siyah kemik çerçeveli gözlükle ona bakıyordu. "Sence?"
"Mürebbiye?"
Mürebbiye Nil kafasını salladı. "Hiç vazgeçmiyorsun!"
"Senin de korkunç bir moda anlayışın var."
Mürebbiye sahte bir şekilde gülümsedi ve bakışlarını Ateş'e çevirdi. "Onunla ne yapacaksın?"
Süzülerek aksinin yanına gitti. "Bilmiyorum."
"Biliyorsun. Hala onu istiyorsun." Kaşlarını havaya kaldırıp göğsünü gösterdi. "İçerde işler biraz karışık. Bizim çocuklar ikiye bölünmüş durumda."
"Farkındayım"diye söylendi, Nil. "Zaten ne zaman işe yarayacak olsanız hep bir anlaşmazlık."
Mürebbiye, tıpkı bir mürebbiye edasıyla kollarını bağlayınca Nil bilinçaltına bulduğu lakap yüzünden kendini alkışladı. "Her şeyi karıştıran sensin. Bize kızmaktan vazgeç. Biz senin arkanı topluyoruz."
Ne zaman yenidoğan ünitesine geldiklerini fark etmedi Nil. Sanki bir anda ışınlanmıştı. Kızına ve oğluna baktı esefle. "Onları kollarıma alabileceğim değil mi? Ne olur, beyaz ışık gördüğümüz kısma henüz gelmiş olmayalım."
"Ben de senin bildiğinden fazlasını bilmiyorum."
Bebeklerine gülümseyen Ateş'e baktı. "İyi bir baba olacak."
"Ama sana ihtiyacı var."
Nil alayla gülümsedi. "Onun kimseye ihtiyacı yok."
"Sana var. Bak."
Oda yeniden bir anda değişti. Nil yatakta yatan kendi bedenini görünce irkildi. Ateş yatağın başucunda oturmuş elini tutuyordu.
"Kızımız aynı sana benziyor. Huysuz, hırçın ama çok güçlü. Hayata tutundu, Nil. O kadar küçük ki... Hemşire ilk uzattığında kucağıma almaya korktum. Çok minik. Ama nasıl güçlü bir bilsen. Aynı annesi. "
Nil keyifle gülümseyip Ateş'in başında durdu. "Tabii ki benim minik prensesim bana benzeyecek. Sana benzesin de çirkin mi olsun."
"Oğlumuz da bana benzemiş. Sakin, sessiz, huzurlu."
"Yalandan kim ölmüş Angelepoulos."diye tısladı, Nil. Mürebbiye'ye dönüp, "Sessiz, sakinmiş" dedi. "Aynı Ateş gibiymiş. Peh!"
Mürebbiye gülmekle yetinirken Ateş devam etti. "Doğduğundan beri uyuyor. Galiba içerisi çok yorucu. İkisinin de eli ayağı minicik, sevgilim. "
"Onlar bebek Angelepoulos, bebek." Yüzünde sevimli bir ifade belirdi. "Tabii ki minicik olacaklar."
Ateş hüzünlü bir sesle "Senin gözlerini almamışlar. İkisi de yeşil gözlü. " dediğinde, Nil'in içinden bir şeyler aktı.
"Annem 'üzülme büyüdükçe değişir gözleri' diyor. Ben hep senin gibi mavi gözlü bir kız hayal etmiştim." Ateş bilinci kapalı yatan karısına ağlamaktan utanmadan baktı. Gözünden akan yaşları silerken hıçkırdı. "Bizi bırakma Nil. Yapamam. Sana ihtiyacımız var."
"Ağlama, sevgilim." Nil, Ateş'in başına dokunmak istese de başaramadı, eli Ateş'i tutamadı.
"Sana demiştim, sana ihtiyacı var."
Görüntü yeniden değişince Nil gözlerini kıstı. "Kocama ne yaptın!"
"Hani onu artık istemiyordun?"
"Sen benim bilinçaltımsın! Benim tarafımda olman lazım!"
"Öyleyim zaten."
"O zaman beni sıkıştırıp durmaktan vazgeç! Düşünmem lazım ve bunun için de yatakta pırasa gibi yatan o bedene dönmem gerek."
"Uzlaşılması çok zor birisin!"
Nil şaşkınca onu azarlayan bilinçaltına baktı. "Bir de Mercan bilinçaltına cadı der! Benimkiyle tanışsa ya! Hem cadı hem kötü giyiniyor. Mercan'ınkinin iyi bir moda zevk-i olduğundan eminim!"
"Bu benim moda zevkim değil! Beni sen yarattın!"
"Ne kadar can sıkıcı olduğunu oradan anla işte!"
"Bir ölü için fazla kavgacısın!"
Eğer başarabilseydi, Nil'in benzi atardı. "Ölü mü? Ölemem! İki tane bebeğim var! Ya Ateş?"
"Merak etme kalbini çalıştırdılar."
Nil gözlerini kısıp Mürebbiye'ye baktı. "Komik olduğunu sanıyorsun, değil mi?"
"Hadi Nil, geri dönme zamanı. Aşk, mutluluk ve güzel bir aile. Herkes bunlara aynı anda sahip olamıyor. Kıymetini bil."
Keskin bir acı saplandı Nil'in karnına. "Canım acıyor."
"Çünkü yaşıyorsun. Hadi, git!"
Nil gözleri yavaşça aralanırken Ateş'in yorgun ama mutlu sesini duydu. "Hareket etti, söylemiştim. Hareket etti."
____
Hayalet Nil hakkındaki fikirleriniz🤭🤭➡️
____instagram📷: @thevelvetquill
facebook 📱: Emel Altınsaçlı /sayfa: the Velvet Quill
Twitter🗨️: @theVelvetQuill1
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dikkat Bebek Çıkabilir (Mükemmel Planlar Serisi 2)
RomanceOnlarınki bir tutku hikayesiydi... Yıllar önce başlamış, hep yarım kalmış ve günün birinde sürpriz bir şekilde yeniden alevlenmişti. Nil Güray çocuk sahibi olmayı hiç istememişti, ta ki biraz daha beklerse çocuk sahibi olamayacağını öğrenene dek. Ge...