"Bu kez nereye gidiyoruz?"
Nil bakışlarını yoldan ayırmadan kafasını salladı. "Bir sır, söylemem."
"Araba kullanmadan hoşlanmıyorum, özellikle de bu yolda."
"Hoşlanmadığını biliyorum, nasıl bilmem ki, dünden beri belki milyon kez söyledin."
"Ama sen hiç dinlemedin"
Ateş'in dikkatinin kendi üzerinde olmasına memnun olarak sinyal verdi, Güraylar Köyü yazan tabelanın sağından içeri girdi ve camları açtı.
"Mis gibi zeytin kokusunu içine çek Angelepoulos, bu güzelliği her yerde bulamazsın."
"Nil, ben yarı Yunan'ım."
Nil ona baktı ve burnunu kıvırdı. "Ne münasebet! Sen Yunanistan'da yediklerine zeytin mi diyorsun? Bizimkileri yiyene kadar bekle."
"Nil, sen zeytin hakkında ne biliyorsun?"
Arabayı köy kahvesinin önünde park edip emniyet kemerini çözdü. "Çok şey biliyorum. Önce dedem, sonra babam, sonra da ağabeyim zeytin imparatorluğu yönetti, ben de Hera'yı kurana kadar orada çalıştım yanı senden daha çok şey bildiğimden eminim."
Arabadan çıkıp gelişleriyle birden hareketlenen köy meydanına baktı. Köyün Muhtarı Musa oturduğu yerden kalktı, onlara doğru yürürken seslendi. "Hoş geldiniz Nil Hanım."
Musa Kara, Nil kendisini bildiğinden beri köyün muhtarıydı, muhtemelen ölene kadar da öyle kalacaktı.
"Hoşbulduk Musa Bey, nasılsınız?"
"Bıraktığınız gibi Nil Hanım. İyiyiz, Doğan Bey nasıl?"
"Çok iyi, babamın da dedemin de size çok selamları var."
"Sağolsunlar. Hepinizin sağlığınıza duacıyız."
"Biz de sizlerin." Birkaç dakikadır yanlarında durup sessizce konuşmalarını dinleyen Ateş'e bakıp "Ateş, Musa Bey köyün muhtarı, dedem bu köyde doğmuş." diye açıkladı.
Ateş'in gözleri ilgiyle parladı. Etrafına bakındı. Boynunda renkli fularları mokasen ayakkabılarıyla hafızasında yer etmiş koca çınar Doğan Güray'ı bu küçük köyde hayal etmeye çalışıyordu.
Ateş elini muhtara uzatıp "Memnun oldum."
"Musa Bey, Ateş benim eşim. Sanırım ona köklerimi göstermek istedim."
"Tekrar tebrik ederim Nil Hanım.İyi ettiniz, sizin kökleriniz burada olduğu kadar ailenizin izleri de burada."
"Ben de hediye ve ince notunuz için çok teşekkür ederim." Evliliği duyulduktan sonra köyün ihtiyar heyetinden köylüler adına gönderilmiş bir tebrik notu ve zarif bir hediye almıştı. "Okulun bir eksiği var mı?" Dedesi yıllar önce okulu yeniletmiş sonraki yıllarda da okula çeşitli eklentiler yapılmıştı. Köylüler de dedesinin adını okula vermişlerdi. Doğan Güray'ın hayattaki en büyük mirası bu köyde yaptıkları, bu köyde bıraktığı izdi.
"Yok Nil Hanım. Allah Doğan Bey'den razı olsun, çocukları hiçbir şeyden mahrum bırakmıyor."
"Allah sizden razı olsun, Musa Bey. Köye bir faydamız dokunuyorsa ne mutlu bize."
Ateş'in elinden tuttu ve onu köy meydanından yokuşa doğru sürükledi. Attığı her adımda bir zaman önce burada ailesinden birilerinin de adım attığının bilincine varıyordu. Defalarca gelmişti bu köye ama ilk kez kendini geçmişe bu kadar yakın hissediyordu, yanındaki adam yüzünden mi yoksa karnındaki bebekler yüzünden mi? Yerler kilit taşıyla döşenmişti, tüm köy boyunca. Benzerleri çoktan turistik köyler haline gelse de Güraylar Köyü hala el değmemiş, bakir kalmıştı. Ne kalabalık turist kafileleri gelirdi ne de elinde kamerayla fotoğraf çekmeye çalışan insanlar. Nil bazen kendileri ve köyün sakinlerinin dışında buranın varlığından başka insanların haberi olup olmadığını merak ederdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dikkat Bebek Çıkabilir (Mükemmel Planlar Serisi 2)
RomanceOnlarınki bir tutku hikayesiydi... Yıllar önce başlamış, hep yarım kalmış ve günün birinde sürpriz bir şekilde yeniden alevlenmişti. Nil Güray çocuk sahibi olmayı hiç istememişti, ta ki biraz daha beklerse çocuk sahibi olamayacağını öğrenene dek. Ge...