Ateş, yanında somurtarak oturan kadını kafasına takmamaya çalışsa da insan bazen düşüncelerine engel olamıyordu. Nil arabaya oturduğundan beri kafasını diğer tarafa çevirmiş ve herhangi bir diyaloga girmeyi reddetmişti, komik olan ise tüm bu tavrın sebebinin aile yadigârı elmas bir yüzük olmasıydı. Oysa yüzük Nil'in parmağına sanki onun için ayarlanmış gibi oturmuştu. Annesinin Nil hakkındaki tüm önyargılarına rağmen Ateş, dedesinin Nil'den hoşlanacağından emindi. Çünkü anneannesi de fiziken değilse de karakter olarak Nil'e çok benziyordu. Üstelik dedesi güzel kadınları severdi, Nil de fazlasıyla güzel bir kadındı. Başarılı, disiplinli ve çalışkandı. Gözü kara ve korkusuzdu, bir erkeğin her daim arkasını kollamasını, yanında yürümesini isteyeceği türden bir kadındı ve dedesi de anneannesi de böyle bir kadını takdir ederdi.
Esasında Nil'i takdir etmeyen bir tek annesiydi. İlginç bir şekilde Nil'le birbirlerine ilk karşılaştıkları andan itibaren göz korkutan bir nefret beslemeye başlamışlardı ve bu nefret gün geçtikçe artmıştı. Annesi çoğunlukla kendisinden başka herkese tepeden bakan bir kadındı ve kendisine has tavrıyla etrafındaki herkesi sindirmeyi başarmıştı. Nil ise annesinin nefretini kabullenmiş ama sinmeyi şiddetle reddetmişti ve bu annesini daha da öfkelendirmişti.
Annesi, kız arkadaşlarının hiçbirini bir anne şefkatiyle bağrına basmamıştı, hepsine karşı küçümser bir büyük burunluluk sergilemişti ama Nil... Nil hepsinden farklıydı. Annesi Nil'den hiçbir kız arkadaşından etmediği kadar nefret etmişti. Yine de bu durum Nil'in verdiği tepkiyi açıklamaktan uzaktı.
"Nil, abartmıyor musun?"
"Sen bekle" diye cevapladı ona bakmadan "Annen bu yaptığın yüzünden sadece benim değil, senin de derini yüzecek, o zaman da kendinden bu kadar emin olacak mısın bakalım? Keşke bunu görecek kadar yaşayacağımdan emin olabilseydim."
Arabayı evin önüne park edip içini çekti "Nil! Gerçekten abartıyorsun. Annem duygusal tepkiler veren bir kadın olabilir ama..."
Nil kapısını açıp ona baktı "Hadi gidip cevabı öğrenelim."
Peki... Ateş bunu öğrenmeye o kadar da hevesli olmadığını fark etti birden bire. Arabadan çıkıp tarihi malikâneye doğru ilerlediler. Her zaman malikânenin etrafı fazla hareketli olurdu, bahçıvan güllerle ya da çimlerle uğraşmıyorsa bahçıvanın oğlu Demetri, babasının köpeklerini eğitirdi ya da hizmetçilerden Effie akşamüstü çayı için masayı hazırlamakla meşgul olurdu. Bugünse rüzgâr bile durmuştu, bahçede tek bir yaprak kıpırdamıyordu ve Ateş, bu malikânede bunun normal olmadığını bilecek kadar uzun süre bulunmuştu. Ensesindeki tüyler dikkat alarmı verir bir şekilde kabardı.
Nil ona ya da hissettiklerine aldırmadan, her şeyden habersiz bir şekilde tehlikenin göbeğine doğru ilerledi. Belki de en başından beri Nil'i dinlemeliydi, Parádeisos'a gelmek yerine, Paris'e, Venedik'e falan gidebilirlerdi.
Nil açık kapıdan girmek yerine aniden durunca ona çarpmadan hemen önce durabildi. Nil'in biçimli kaşı alaycı bir kavis çizerek havaya kalktı "Ne o? Tırstın mı? O kadar korkma, belki de sen oğlu olduğun için seni öldürmek yerine bodruma hapsetmeyi seçer."
Muhtemelen seçmezdi. "Ben tırsma..."
"Geldiler mi! O kadını da yanında getirdiği doğru mu!"
Nil'in yüzü, annesinin sesini duyunca önce düşse de ardından alaycı bir şekilde gülümsedi "Bir şey mi diyordun?"
Ona aldırmadan yanından geçip salona girdi. Bu evi oldum olası sevememişti. Fazla büyük, fazla gösterişli, fazla kasvetliydi ve bir cennet papağanı kadar renkli olan annesi bile bu havayı bozmaya yetemiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dikkat Bebek Çıkabilir (Mükemmel Planlar Serisi 2)
RomanceOnlarınki bir tutku hikayesiydi... Yıllar önce başlamış, hep yarım kalmış ve günün birinde sürpriz bir şekilde yeniden alevlenmişti. Nil Güray çocuk sahibi olmayı hiç istememişti, ta ki biraz daha beklerse çocuk sahibi olamayacağını öğrenene dek. Ge...