Bölüm 24

37.3K 2.2K 147
                                    

"Burda ne bok yediğini söylemiştin?"
Ateş kafasını kaldırıp sesin sahibine bakmadı. Son birkaç aydır yaptığı gibi Pars yine kafasını ütülemekle meşguldü. Elindeki viski kadehini çevirip "Kafamı dinliyorum." dedi. "Tıpkı son üç saattir tekrar ettiğim gibi."
"Pardon" Pars'ın sesinden üzgün olmadığı belliydi. "Benim hatam anlamamışım." İnce espri kabiliyeti Pars'ın öne çıkan özelliklerinden biri değildi.
"Sorun ne biliyor musun? Bir adam herkesten uzak bir şekilde inzivaya çekiliyorsa bunun sebebi kimseyi görmek istememesidir."
"Ateş, saçmalama kadın altı aylık hamile. Kocaman görünüyor, her an doğuracak ya da patlayacak kadar kocaman ve sen burada oturup kendine acımakla meşgulken..."
Camın kırılma sesi Pars'ın konuşmasını böldü ve Ateş o sesin kendi fırlattığı kadehten geldiğini farketti. "Kendime acıdığım falan yok ben sadece..."
"Kendine acıyorsun. Geçmiş değişmez Ateş ve o geçmişte Nil'in bir suçu yok. Onu cezalandırman durumu değiştirmeyecek."
"Sen ne zaman Nil'i savunur oldun? Daha bir kaç ay önce hırlamadan adını söyleyemiyordun." Pars'a baktı. Ateş, Pars'ın serveti, karanlık bakışları, hayata meydan okuyan tavrıyla pek çok kadının ilgisini çektiğini biliyordu. Nil de ondan uzakta, tek başınayken, en başından beri istemediği bir evlilikle kıstırılmışken ve kocasını aylardır görmüyorken... İhtimaller ummadığı kadar öfkelenmesine sebep oldu. "Karımla yatıyor musun?"
İçki onu sersemletmişti, kendisini gırtlağı Pars'ın avucunda sırtı duvarda bulmasının başka açıklaması olamazdı. Pars'ın yumruğu geriye çekilmişti ve Ateş'in suratına inmeye hazırdı. "Ağzından çıkanı kulağın duyuyor mu lan? Bu kadar mı zavallısın? Kadın senin çocuklarına hamile! Senin! Sen erkek gibi sorumluluklarını üstlenmek yerine burada kendini içki kadehinde boğmaya çalışıp kendine acırken o kadın senin yıktıklarını toparlayıp karnında senin veletlerini taşıyıp bir yandan da hayatına devam ediyor!"
Pars'ın onu boğmadan elini çekmesi iyi haberdi ama başka bir erkeğin karısından bu kadar övgü dolu sözlerle bahsetmesi hoşuna gitmedi. "Yaşayan, yaşamış olan ve yaşayacak bütün Güray'lardan nefret ettiğini sanıyordum ama görüyorum ki karım bir istisnaymış."
"Sana kıyasla mı? Evet!" Pars sanki kendini sakinleştirmek ister gibi yüzünü sıvazladı. "Kadınla olan sorunun neyse otur ve çöz, yaşanan hiçbir şey onun suçu değil."
"Hayır değil. İkimizin suçu."
Pars gözlerinde küçümser bir ifadeyle ona baktı, eğer bu kadar sarhoş olmasaydı Ateş o ifadeyi gözlerinden memnuniyetle silerdi. "Bu kadar aptal olduğunu bilmiyordum Ateş. Kadın şimdi istediğine sahip hem de fazlasıyla. Artık iki tane bebeği var ve sen ne kadar geri zekalı bir adam olsan da seni terk etmedi. Sence neden?" Ateş de bunu merak ediyordu. "Ama sonsuza kadar sürmeyecek Ateş. Eninde sonunda senin bu kaderin sillesini yemiş arabesk tavırlarından sıkılacak ve sabrı tükenecek. Ve o gün geldiğinde onu isteyecek biri mutlaka olacak Ateş. Sen istemiyorsan da biri mutlaka isteyecek. Bunu o kalın kafana sok."
Aynı anda merdivenlerden Kayra'nın topuk seslerinin duyulması tam kara komedilere layıktı. Pars kafasını kaldırıp, omuzlarını açıkta bırakan yün elbisesi içinde aşağı inen Kayra'ya baktı. "Bu burada mı yaşıyor."
"Benim bir adım var."
"Ve bu beni hiç ilgilendirmiyor. Çeneni kapat ve bizi yalnız bırak."
Ateş, Pars'a bakarken hala alkol yüzünden zihninin ona bir oyun oynadığını düşünüyordu. Pars da onu gören çoğu erkek gibi Kayra'nın fiziğine, yüzüne, güzelliğine hayrandı. En azından Ateş öyle olduğunu düşünüyordu, şu ana kadar. Pars, Kayra'ya tiksintiyle bakıyordu. Aynı duygu konuşurken sesine yansımıştı. "Kendini öldürmeye çalışan biri için fazla ışıldıyorsun. Gerizekalı arkadaşımın aksine ben senin nedenlerini tahminde güçlük çekmiyorum."
Ateş sırtını duvara yaslayıp ikilinin sessiz savaşını izledi. İkisi de gözlerini birbirine dikmiş ölümcül bakışlar atıyorlardı ve ilk geri çekilen Kayra oldu. "Hep sevimsizdin, Pars. Aradan geçen ayların seni değiştirmediğini görmek güzel." Krem rengi topuklu ayakkabılarını döşemelerde tıkırdatarak dışarı çıktı.
Pars, "Metresinle beraber yaşamak için miydi bütün bu şov?" demek için Kayra'nın tamamen uzaklaşmasını bekleyecek kadar kibar değildi.
"Kayra benim metresim değil."
"Görebiliyorum."
Ateş, salonun köşesinde duran konsoldan yeni bir şişe aldı. "Buraya gelişinin beni azarlamaktalar başka bir nedeni var mıydı?"
"Her zaman bu kadar aptal bir adam mıydın, sen? Kafan en az bir duvar kadar kalın. Ne yaptığını sanıyorsun? Burada bu kadınla dost hayatı yaşarken karın karnında iki çocuğuyla senden kilometrelerce uzakta. Neden? Çünkü o sarı sansar kendini öldüreceğine seni inandırdı. O kadının ölmeye niyeti falan yok. İstediği seni Nil'den ayırmaktı ve ona istediğini gümüş tepside sundun. Aferin!"
Kayra meselenin sadece bir bölümüydü. Ama asıl mesele Ateş'in, Nil'e karşı hissettiklerindeydi. Nil onu aciz ve zayıf hissettiriyordu. Söz konusu Nil olduğunda tıpkı babası gibi zayıf karakterli bir adama dönüşüyordu. Nil onun en kötü kabusunu gerçek yapıyordu, hayatı boyunca babası gibi olmamak için mücadele etmiş olan Ateş, Nil'le birlikte olduğunda damarlarında o adamın kanının aktığını hissediyordu.
"Bilmediğin şeyler var Pars" diye geçiştirmeye çalıştı kadehi kafasına dikerken. Ama işe yaramadı.
"Anlatmayı dene." Pars ciddiydi. Karşısına oturmuş, dirseklerini dizlerine dayamış, cevap bekliyordu.
"Peki" dedi, ayağa kalkıp Pars için de bir kadeh hazırlayıp önüne bıraktı. "Ona karşı sonsuz bir zaafım var." diye açıklamaya çalıştı, kelimelerin yetersiz geleceğini biliyordu. "Onun için ölebilir, öldürebilirim. Onunla birlikte olabilmek için kime ne yapmam gerektiği umurumda değil." Az önce Kayra'nın çıktığı kapıya bakıp kaşlarını çattı. "O yaşadığı sürece kimin öleceği umurumda değil. Onun için günle gecenin yerini değiştirebilirim."
Kadehini kafasına dikerken Pars'ın alaycı sorusunu duydu. "Ve bu kötü bir şey mi?"
"Birine bu kadar tutkuyla, körcesine bağlandığında geriye senden bir şey kalmıyor. Zayıf, aciz, karaktersiz herifin teki oluyorsun."
"Ha bütün bu komedi senin egon zedelendiği için mi yani?"
"Hayır, ego meselesi değil." diye açıklamaya çalıştı. "Esas mesele ne olmaması gerektiği."
"Dostum seni gerçekten anlayamıyorum."
Ateş içkiyi kafasına dikti. "Babam söz konusu kadınlar olduğunda zayıf bir adamdı. Yanlış kararlar verdi. Zayıf ve aptaldı. Hala öyle. Ölüm döşeğindeyken bile." Durdu ve kadehi parçalamak üzere olan parmaklarını gevşetti. "Yıllarca metreslerine sağladığı imtiyazlar yüzünden şirketlerinin batma noktasına geldiğini ve şu anda oturduğu evini, Yunan Kralı'nın bile kalmış olduğu ailesinden miras evini bir sevgilisinin üzerine yaptığını ve evi geri alabilmek için o kadına milyonlarca dolar dökmek zorunda kaldığımı biliyor musun? O herif beyniyle değil pantolonunu zorlayan o uzvuyla düşünüyor resmen."
"Ve sen de Nil'in yanında kendini baban gibi hissediyorsun." İşte meselenin özü buydu. "Sik kafalı herif!" Pars'ın sesi o kadar sakin çıkmıştı ki Ateş doğru duyduğundan emin olamayıp gözlerini adama kaldırdı. "Senin aklına sıçayım. Bütün mesele bu mu? Aynı şey mi oğlum? Sen bu kadına köpek gibi aşıksın, babansa uçkuru gevşek herifin teki."
"Pars..."
"Bak oğlum, baban gibi davranmak istemiyorsan karının ve çocuklarının yanında ol. Eğer ona geri dönmez, o bebekleri yalnız bırakırsan asıl o zaman baban gibi bir herif olursun."
"Anlamıyorsun."
"Ben anlıyorum ama asıl sen anlamıyorsun." Pars kafasını hayal kırıklığıyla iki yana salladı. "Buraya yalnız gelmedim Ateş. Nil de burada." Nil... burada...
"Nasıl burada?" Sanki Nil birden bire duvarların arasından beliriverecekmiş gibi etrafına bakındı. "Adada mı?"
"Hayır. Atina'da. Ona yalan söyleyip uçağa bindirdim. Yaptığımı anladığında seninle konuşmak için Adaya gelmeyi reddetti." Onu görmek istememişti.
"Karışmamalıydın."
Pars onu duymamış gibi devam etti. "Seni görmek için gelmeyi reddetti ama İstanbul'a da geri dönmedi." Cebinden bir kart çıkarıp sehpanın üzerine bıraktı. Üzerinde Yunanca Büyük Atina yazıyordu. Kenarına bir not yazılmıştı. 1120; 11. kat 20 numaralı oda.
Pars başka bir şey söylemeden çıkarken Ateş kendini karta bakarken buldu.

Dikkat Bebek Çıkabilir (Mükemmel Planlar Serisi 2)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin