33.BÖLÜM

2.8K 229 54
                                    


2 AY SONRA

NİHAL:

Geçiyor işte vakit gibi bir ömür de geçiyor. Bazen ışık hızında bazen ise kum saatten tek tek geçmek zorunda kalan kum tanesi kadar yavaş. Benim için zamanın bir anlamı kalmadı bile diyebilirim çünkü farkında değildim artık.
Son aylarda o kadar sıkıntısız ilerliyordum ki. Duygularımı erteleye erteleye, o an ki işimi halledip tüm negatiflere sırtımı dönerek geçiyordu zaman. Artık ümidi kesmişken Savaş bana her kapıyı açmaya karar vermişti. O günden sonra herşeyim tıkır tıkır işledi. Şu an ki gibi. Okulun kantininde son arka masada oturuyordum. Rahatlık bir yandan endişe ise diğer yandan bastırıyordu. İçim içme dar geliyordu ama aynı zamanda yüzüm gülüyordu. Aslı koşar adımlarla yanıma geldi. Bakışlarından onunda anlayabiliyordum ki benimle gurur duyuyordu. O da artık ellerini üzerimden çekmeye başlamışken bu müthiş gelişmeler belkide en çok onun işine yarıyordu.

"Nerde?" Diye sordu heyecanla.

Ters bir şekilde masanın üzerinden kağıt   parçasını ona doğru ittim.

"Vay be. Kızım başardıııık" diye çığlık atmaya başladı. Benim her ne kadar içimde kötü bir his olsada zoraki gülümsüyordum. Başardık da sen gel birde onu bana sor. Son iki ayda Savaşın dosyalarını karıştıra karıştıra, odasını alt üst edene kadar neler çektim. Oradan konuşması kolay tabi. Nasıl yaptığımı hâla anlamış değilim. Savaş anladı mı, yoksa hâla uyuyor mu onu bile tam algılayamamıştım. Onun gibi birisi nasıl olurda böyle bir şeyi fark etmez dediğim çok oldu. Fark etmese de bir şekilde şüphelenmişti. Bir zaman sonra bizim için o hazine değerinde ki laptopunu artık eve getirmiyordu çünkü.
Aramızda Savaş'la hiç bir anlamda birbirimiz hakkında bilmediğimiz birşey kalmamıştı. Herşeyini bana anlattı. Bütün hayatını şimdi şurda kitaba dökebilirim. Yani anlayacağınız o soğuk, kimseye güvenmeyen korkak Savaşın bana gözü kapalı güvenip inanmasını sağlamıştım. Gözüne perde inmesi lazımdı ki bir gün bu olanlar ortaya çıkarsa, ki çıkmayacağı da garanti olan birşey değil, yine bana inanması için. Sonra bir ileri iki geri derken yine beceremedim. Hiç bir şekilde o ders notlarını içeren odaya giremedim. Her fırsatta; o duştayken, yemek yaparken, okuldayken, spordayken hatta uyurken bile odaya girmeye çalıştım. Ne tel tokalar ne de bıçaklar kapının kilidini açamadı. Bana güvenirse kapıyı da kilitlemeyi keser diye düşündüm. Meğer bunun güvenle bir alakası yokmuş. İş gereği, ki bu çok mantıklı oraya benim girmemem lazımdı. Savaş tabiki salak değildi.
Sonra hedefim anahtarı oldu. Yerini bilsem. Onuda bilmiyordum. En aptal şekilde gittim bayan sürtüğün gizlice öğretmenler odasından telefonunu; ödünç aldım diyelim, ve Savaşa mesaj attım. Çok zekiyim ya ben (!) Yasemin'e olsun belki birşeyler anlatır diye düşündüm ve ona sınavlar hakkında saçma sapan şeyler yazdım. Cevapları telefona beklerken o sivri zeka da gitmiş benim yana yana aradığım soruları kadına mail atmış. Plan elimde patladı yani. Kadın birde sormasın buna neden yolluyorsun bunları bana diye. Sesi mi kesip onlar aralarında bir şekil halletmelerine baktım.
Sonra sarhoş edeyim dedim. Hem anahtarın yerini öğrenirim hem merak ettiğim başka şeyleri de elde etmiş olabilecektim. Mesela bayan sürtük hakkındaki düşüncelerini. Az kavga etmedik bu kadın yüzünden. Ama erkekler neden böyle saf olmak zorunda? Kadın resmen kuyruk sallıyor Savaşa bu hâla 'yanlış anlıyorsun. Boşuna huzursuz oluyorsun. Günahını alma....' Gibi gibi şeyler anlatıyordu bana. Kadınlar durduk yere başka kadınlardan nefret etmez!
Neyse konu bu değildi...
Evdeki bütün içkiler hemen hemen bitirildi diyebilirim ama bünyesi artık nasıl alışkınsa tınlamadı bile. Biraz uykusu geldi az sarhoş oldu ama kendindeydi. Sorsam ertesi gün hatırlayacak diye risk alamadım. Yani o oyun da suya düşmüştü. Biraz zaman sonra Aslı bana küçük beyaz haplar içeren bir kutu verdi. Bunu yediği içtiği herşeye karıştır dedi. Tedirgin olmadım değil adamı birde öldürmek istemem. Hem, canım ya neler çekmişti bizim bu gereksiz ve iğrenç oyunlarımızdan. Ne kadar dirensemde sonunda Aslı'ya boyun eğmek zorunda kaldım. Akşam yemeklerine ve içtiği her kahveye karıştırmaya başladım bu ilaçları. Meğer bunlar sadece mayıştırıyormuş ve unutkanlık yaratıyormuş adamda. Hemen sonrada yavaş yavaş uyuyakalıyordu. Başta yine beceremedim. Anlayacağınız ben çok başarısız birisiydim bu konuda. Adamı deney tavşanı gibi iki güne bir uyuşturdum böyle. Sonra doğru zamana denk getirip kapının anahtarını sordum. Ve inanılır gibi değil ama hemen söyledi. Gittim açtım onca zaman girmek istediğim şu kapıyı. Gezdim, baktım dağıttım ve toplaması yine bana kaldı. Alt çekmecede olan laptopunu aldım. Ve tahmin edebildiğiniz gibi şifreyi bilmiyordum. Yani evren resmen Savaş'la oynamamam için elinden geleni yapıyordu. Ertesi gün yine ilaçlarla işimi halletmeye baktım. Umarım o haplar bağımlı yapmaz yoksa gerçekten çok büyük bir sorunum olurdu...
Bu sefer ona laptop da proje ödevimi yapmam gerektiğini ve o günün son gün olduğunu söyledim. Tabi yine yalan. Birşeyler mırıldadı. Anlamadım ve tam uyumak üzereyken onu zorla ileri geri sallayarak uyumamasını sağladım. Resmen onunla savaşıyordum. Sevgilisi sıfatında düşmanı olmuştum...
En sonunda şifreyi öğrendim ve o günden beri elime geçen her fırsatta kızlara bu çabamı fazlasıyla veriyordum. Bu kaçıncı çaldığım sınav kağıdıydı artık bilmiyordum. Bildiğim tek şey bunun sonuncu olduğuydu.

DERSİMİZ AŞK HOCAM.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin