48.BÖLÜM

1.7K 122 52
                                    

SAVAŞ:

Birini seviyorsun, gülüşlerinin sebebi oluyor. Mutluluğun oluyor. Canının bir parçası değil ta kendisi oluyor. Hayatına en güzel anlamı katıyor.
Herşey onunla güzelleşir, herşeyi onda seversin. Vakit geçer ve bu sevgi içine sığmaz tüm hücrelerinden taşmaya başlar. Her mükemmel duyguyu ilik ilik geçirmeye çalışır,geçen her saniye ona beslediğin sevgi çoğalsa da ona yetmez, hep daha fazlasına layık olur.
Sonra o gülüşlerine sıkı sıkı tutunmaya başlıyorsun işte burdan geri dönüş olmuyor genelde. İstesende bırakamıyorsun çünkü. Duyduğun her tınısı uyuşturucun oluyor ve ona bağımsız olarak yaşayamıyorsun. Birde sesi oluyor. Sessizliğe karşı aradığın birşey değil, hep duymayı arzuladığın bir isteğe dönüşüyor. Hiç susmasın, o sesinin oktavı azalmadan gece gündüz yankılansın istiyorsun. Söylediği her kelimeyi kendine bağlayıp olur olmaz anlamlar yüklüyorsun. Dediği herşeyi sana diyormuş gibi hissediyorsun. Uzak olduğunda içinde tuhaf ve rahatsız edici bir hareketlilik oluşuyor. Ve haber vermediği zaman deliye dönüyorsun, sanki nerde olup, ne yaptığını öğrenmeden içindeki bu rahatsızlık gitmeyecekmiş gibi oluyor. Hastalanır ve senin yine tek isteğin onun yanında olmaktır. Ağlıyordur mesafelere küfreder yanında olup göz yaşlarını silmek istersin.
Havalar soğuduğunda aklına ilk ısıtmak için elleri gelir. Gece olur kabus görür korkar sen yanında olup göğsünde uyutmak istersin.
Geceleri seni huzurla şarj eden o mışıl mışıl halinin tek saniyesini kaçırmadan izledikten sonra sabah olur ve yine sen onu öperek uyandırmak istersin. Hayatla tam işin bitmiş ve yaşamayı bırakmak istediğin an, elinden olmasa da umutlarından tutar, yine bir şekilde seni hayatım dediğin kendine bağlar.
Sonra kırılırsın, darılırsın ama kızamazsın; çünkü içinde onu dokunulmaz kılan bir şeyler vardır. Ve sonda yine sen mutsuz olursun. Bunu ona yansıtmamaya çalışırsın ve yine yıpranan sen olursun. Parça pinçik olduğunda sesin çıkmaz söyleyeceklerin boğazında düğümlenir yeterki o birşey anlamasın diye.
Üzülsende onu üzmemek için iyi olursun.
Sonra önemli önemsiz en küçük şeye mutlu oluyor ya. O anları toplayıp saklamak, sonrada hep tekrardan oynatmak istediğin bir şarkı gibi o anları yaşamak istersin.

Birde o anları bilipte yanında olamamak vardı tabi. Bunu sağlayamayan bahanelere söversin bu seferde.
Ve bazen sana her haliyle ihtiyacı olur ya, yorgun kırgın bitkin çaresiz kimsesiz, sen işte o zaman asıl dünyayı yakıp yanına gitmek istersin. Şöyle kollarımı açıp hemen yine o narin bedenine sarılmak istersin. Bilirsin, genelde 'bir sarılmalık acısı' vardır.
Kötü zamanların olmasına rağmen tüm zorlukları üstlenirsin ve mükemmel olabilecek kadar bir yolda ilerlediğinizi düşünüyorsun. Ama öyle olmuyormuş işte. Sen burda bencillik yapıp sadece kendi düşüncelerinle ilgilenirken onun bambaşka planları olur. Sırf o anlamasın diye içine attığın riskleri, korkuları, yorgunlukları ona belli etmesende o küçücük olan detaylara dayanamıyormuş, sen burda onca şeye göğüs gererken o pes etmeyi seçiyor.
Sonra canının tümünü ona verdiğin halde o yavaş yavaş kopmaya başlar. İyi mi bakamadım? Kırmayayım derken parçalıyor muydum? Yanlış yaptığım bazı şeyler varmış ki bu noktaya geldik.
Çok güzel kurulmuş olan düşünceler yerini hayal kırıklığına bırakıyor. Hani uzakta olduğunda tuhaf ve rahatsız edici bir hareketlilik hissediyordun ya, işte o asıl tarifsiz olan acının habercisiymiş. Yine mi diyorsun, yine mi yarı yolda bırakılıyorum.
Her şey yolunda diyorsun kontrol altında, ve benim hayatım artık iki kişilik diyorsun ama sonra ne oluyor biliyor musun? Öylece gidiyor. Ve sen kurduğun hayaller, ikiniz için hazırladığın planlarla bir başına kalıyorsun. Şimdi o gidiyor ya, iki kişilik kurduğun bu hayallerden birini çıkar, ne kalır? Bir kalır değil mi? Değilmiş işte. Yarım kalıyormuşsun.
Anlıyorsun ki birisini seviyorsun ama aynı zamanda sen bir hiç oluyorsun...

İşte benim hiç olduğum, çaresizlik denizlerinde çapa olarak hayal kırıklığımı denize atarak devam ettiğim bir gece daha olmuştu. Kalkıp gitmişti. Birşey demeden. Herşeyi bitirerek öylece kalktı; ve gitti. Nihal benim her ne kadar gözümden damlayamayan yaşım olsada bu gece damlamıştı.
Belkide ben, yalnız kalmak için varımdır. Bu yüzden her değer verdiğim sırayla gidiyordu.
Ne olacağını sanıyordum ki?
Gerçekten benimle kalacağını mı?
Bana bu kadar katlanması bile bir mucizeydi. Dayanamadığı şey bizim ilişkimiz değil, bendim.

DERSİMİZ AŞK HOCAM.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin