36.BÖLÜM

2.6K 200 60
                                    

NİHAL:

Nasıl ya? Bunun oluru yoktu? Savaş bile bile o kadınla hafta sonunu geçirmeyecekti değil mi? Bana rağmen o kadınla olmayacaktı? Aldığım nefes bile sanki ciğerlerimi çırmalarcasına acıtıyordu. Bu koca evin duvarları gittikçe üzerime geliyordu sanki.
Düşündükçe sinirlerim bütün hücrelerime zehir gibi yayılıyordu. Ondan nefret ettiğimi bildiği halde o kadınla gitmek istediğine inanamıyordum.
Şu anda sağlıklı düşünemiyordum ve bu kadına olan kıskançlığım daha da büyüyordu. Oturduğum yerden kalkıp kalkıp tekrar sakinleşecek bir yer arıyordum. En iyisi Savaşı beklemek. Bakalım o bu olanlara ne diyecek? Bakalım o çok önemli olan dürüstlüğünü nasıl gösterecek.
Saatlerde şimdi geçmek bilmez ki... En iyisi oyalanmaktı. Evet evet gideyim ben. Üzerimi sıkıca giyinip dışarı çıkmaya karar verdim. O gelene kadar da dönmeyecektim.

Saatlerce bu soğuk ama temiz havada yürüdükten sonra havanında epey bir karardığına kanaat getirince eve dönmeye karar verdim.
Aslı'nın anlattıklarını düşündükçe iyice üzülüyordum.
Gitmelerine sebep ne? Durduk yere ikisi Bursa'da ne yapacaktı? Benimle niye gitmiyordu? Bir yanım sanki canıma acıyı sürmüşlerde cayır cayır yanıyor gibi, diğeri ise bu olanlara ihtimal bile veremiyordu. Savaşı tanıyordum artık o böyle şeyler yapmaz! Ama bu düşünceye ne kadar güvenebilirdim ki? Selim de yapmazdı ama yaptı işte. Ama Savaş gerçekten o kadar olgun, mantıklı birisiydi böyle aptalca birşey aklının ucundan bile geçmezdi. Üstelik aynısını bana Eymeninde yaptığını bildiği halde...
Kafam iyice karışmıştı. Evin sokağına geldiğimi bile daha yeni fark ediyordum. Garaja doğru baktıktan sonra Savaşın arabasını gördüm. Demek gelmiş. Hiç acele etmeden kapının kilidini açarak giriş koridoruna gelmiştim. Beni sıcak tutan bere ve şalımı çıkarıp montumun yanına astım. Bir sağa bir sola bakış attım ve herşey sessiz sakindi. Sanki bir bakışla bu koca evde birşey mi görebiliyordum. Salondan yukarı baktığımda üst katın koridoru da görünüyordu fakat orası da boştu. Hiç onu arama gibi bir çabaya girmeden mutfağa gidip kendime sıcak bir çay hazırlamaya karar verdim. Mutfağa adımımı atar atmaz burnuma kahve kokusu geliyordu. Demek ki daha yeni burdaymış. Suyun kaynamasını beklerken birden ayak seslerini duydum ve hemen sonra onunda mutfağa geldiğini gördüm. Onca yürümekten yorulmuşum şimdi anlıyorum.

"Nihal? Nerdeydin canım? Aradım ama duymadın herhalde" dedi tezgahın yanına gelip bana bakarak. Bense önümdeki su ısıtıcısına bakıyordum.

"Canım sıkıldı öyle dışarı çıktım."

"Birşey mi oldu?"

Oldu tabi. Sevdiğim adamın nefret ettiğim kadınla haftasonu kaçamak planlarını öğrendim!

"Hayır."

"Yorgunsun galiba? İstersen ben seni İpeklere bırakırım."

"Neden? Gitmemi mi istiyorsun?"
Diye elimdeki fincanla ona yöneldim. Geldiğimden beri daha yeni yüzüne bakıyordum. Hafifçe gülmeye başladı ve ben bunda komik olan bir şey görmüyordum aslında.

"Sabah sen değil miydin ısrarla akşama İpeklerde kalıp ders çalışmak isteyen?"

Doğru ya. Ben bu geceyi yine öğrenci evinde geçirecektim. Of kafamı kaldı sanki.

"Anlaşıldı senin canın hâla sıkkın. Kim sinirlendirmiş bakalım benim sevgilimi?" Dedi elini bana uzatıp beni kollarına doğru çekerek. Elleri yanaklarımı avuçlarının içine alıp soğuktan üşümüş olan tenimi ısıtıyordu. Ben cevap vermek yerine genelde susmayı tercih ediyordum. Gelip burnuma küçük bir öpücük kondurdu. Ama ben sana sinirliyim niye böyle yapıyorsun şimdi?Kendimi ondan iterek yorgun olduğumu ve dinlenmek istediğimi söyledim. Salona doğru gittim. Peşimden de o geliyordu. Şuan da yatıp uyuyacağımı sanmıyordum.Yönümü değiştirerek döndüm ve tam arkamda olduğunu anlamadan birden burun buruna geldik.

DERSİMİZ AŞK HOCAM.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin