39. BÖLÜM

2.5K 176 84
                                    

EKİN:

Nihalin zoruyla eve gelmiştim. Aslında arkadaşımın yanında olup ona destek olmak istiyordum. Kendisi çok zor günler geçiriyordu. Bu zamanlar tam da onun yanında olmamız gereken anlardı. Şuan yaşadığı üzüntü, kaybetme korkusu, çaresizlik ilerde yaşayacaklarının küçük bir kesitiydi. Ben onun seçimlerine, daha doğrusu Savaş hocayla olan birlikteliğine bu yüzden hiç onay vermiyordum. Başta ne kadar plan olsada bunun bu boyuta geçeceğine emindim. Gerçeklerinin ortaya çıkmasından ziyade birde bu oyuna aşk acısıda karışacağını söylememe rağmen beni önemsememişti. Şuan bile bu denli yerle bir oluyorsa ilerde onu kaybedeceği zaman kim bilir neler olurdu? Üstelik o zaman Savaş hasta, yaralı veya ölü değil; diri, dimdik nefretle karşısında olacaktı.
Şuan yapılması en uygun şey ondan ayıpsız ayrılmasıydı. En azından Savaşın ilerde Nihalin yalanını öğrendikten sonra olan, öfkesi o kadar derin olmayacaktı. Ama ben onun lehine konuşsamda o beni dinlemiyordu. Sakalımda vardı ama..

Geldiğimde uyku gözümden akıyordu ve ben bu yorgunlukla kendimi uykunun kollarına teslim ettim. Bugün akşama kadar dinlenip sonra tekrar İpekle beraber arkadaşımızın yanına gidecektik. Fakat üç saat uykudan sonra bugün proje ödevimizin teslim tarihi olduğu aklıma gelmişti. Alelacele hazırlanıp okulun yolunu tuttum.

Hocayı uzun uğraşlar sonucu bulduktan sonra ödevimi teslim ettim ve hiçbir derse katılmadan tekrar eve gitmek için çıkışa doğru yönelmiştim ki merdivenlerde birden birisi kolumu tutup ona dikkatimi vermemi sağladı. Daha önce her ne kadar karşı koysamda bugün Hazal'ın konuşma teklifini reddedemedim. Bir an önce meseleyi kapatıp ayak üstü geçiştirsemde kolumdan tutup beni kantine götürmekte ısrarcıydı. Uzun zaman geçsede ben onca yaptıklarına rağmen hala onu geri çeviremiyordum. Aslında ben bu yaptıklarının sebebini çok merak ediyordum. Yani bir sebebi olmalıydı. Ben çünkü onu bu kadar kötü tanımıyordum. Saf, sevimli düşünceli birisiydi. Hatta bazen bunu, İpeğe bu kötülüğü yaptığına bile inanamıyordum.
Arka masalara doğru yürüdük ve karşıma oturdu. Hala ondan hoşlandığımı belli etmemek için gözlerimi kaçırıyordum. Ama bu yeterli olmuyordu. Aslında onunla geldiğime pişman bile olmuştum. Ne güzel ona olan hislerimi bastırıyordum ama onu bu kadar yakınımda ve ilgisi benim üzerimde yoğunlaşmış şekilde olması herşeyi başa sarıyordu.
Onu neden sevdiğimi tam olarak bile bilmiyordum. Doğru dürüst konuşmuşluğumuz bile yoktu. Zaten sevmek böyle birşey değil midir? Nedensizcede sevilir. Mesela çok güzel gülüyordu. İnsanın oturup saatlerce şiir yazası geliyordu. Bu yeterli bir sebepti zaten. Konuşmaya başladığında derin derin nefes aldırıyordu. Yüzüne baktığımda duyduğu pişmanlığını belli ediyordu.

"Ben seni kırmak istemedim."

"Kırmadın ki."

"Peki neden sana her baktığımda bunu hissediyorum?."

"Farkındaysan ben sana aşığım."

Bu kadar açık sözlü olucağımı beklemediğinden cevap vermesi zaman aldı. Ama artık vereceği bir cevabın pekte önemi yoktu.

"Sadece meraktan soruyorum. Neden?"

"Ne neden?"

Kaşlarımı çatarak ona baktım. Benimle ciddi konuşmak istediğini sanıyordum halbuki. Dalga mı geçiyordu yoksa?
Ama hemen toparlayarak bana söz hakkı vermeden konuşmasına devam etti.

"Ben Selimden hoşlanıyordum. İpekle ilişkilerini ne kadar kabullenmiş olsamda bir zaman sonra onu mutsuz görmeye başlamıştım. Sanki İpeği artık eskisi kadar sevmiyordu. Onu kıramadığından ayrılamıyordu-"

"Şimdi hiç kırmadı mı sanki? Sen galiba olan şeylerin bilincinde değildin. Selim İpeği hala ilk günkü gibi seviyor. Ben Selim'i senden çok daha iyi tanıyorum. İkisinin de mutluluğunu ben biliyordum.
Ama nasıl Selim'i ayarttığını anlatsana bi?" Elimi hafifçe masaya vurarak yüzüne hiç çekinmeden bakıyordum artık utanma sırası ondaydı.

DERSİMİZ AŞK HOCAM.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin