38. BÖLÜM

2.4K 196 63
                                    

NİHAL:

Gökyüzüne bakıyorum.
Soğuk bir rüzgar esiyordu. Gözlerimi kapatıp karanlıkta az da olsa bu olanları, beynimde çığlık çığlığa bağıran tüm kötü hisleri susturmaya çalışıyordum. Rüzgarın olmasına rağmen havanın sıcaklığı beni hiç etkilemiyordu hatta içim kış kıyamet ki sormayın; üşüyorum, üşüdüğüm kadar da yanıyorum kendi yangınımda.
Ne kadar aldığım derin nefeslerle içimdeki yangını dindirmeye çalışsamda soluğum tüm organlarıma bıçak gibi batıyordu.
Burda öylece kalakalmıştım ve elimden hiçbir şey gelmiyordu. Savaşın ne yanına gidebiliyordum ne elini tutabiliyordum ne de başka bir şekilde onun iyi olmasını sağlayabiliyordum. Elim kolum bağlı burda beklemekten başka hiçbir şey gelmiyordu elimden. İşte çaresizlik denilen şey buydu. Elimden gelen son yardımı yapabilme şansım olsa yada bir şeyleri düzeltmeye gücüm yetse yine küçük bir umut olurdu. Ama sadece iyileşmesi için dua etmekten başka hiçbir yararım dokunmuyordu ona. Canım çok acıyordu. O an aklımda olan her şey uçup gitmişti, sanki şu ana kadar Savaştan başka hiçbir şey beynimi kaplamamış gibi aklımda sadece ona dair anılar belirleniyordu.
Gözümden damlayamayan gözyaşımdı Savaş. Ne kadar acı çekerek sevsemde onu, onu kaybetmek meğer her şeyin en beteriymiş.
Aklıma geliyor da; başta asıl amacıma ulaştığımda Savaş'tan kurtulacağımı düşünmüştüm. Hatta onu bırakma planları bile kurmuştum. Ama şimdi onun beni bırakmaması için hıçkırıklarımı yuta yuta dua ediyordum.
Birden ona başta nasıl gıcık olduğumu hatırlamıştım. Bütün hareketleri bana diken gibi batıyordu. Varlığından rahatsızlık duyduğum zamanda bile ona katlanmaya çalışıyordum.
Kaprislerini çekerken devirdiğim gözlerim, beni sabahın köründe uyandırmaya çalışırken içimden ona hakaretler içeren düşüncelerde bulunmam, otoriter sahibi olması, disiplinli, düzenli, mükemmeliyetçi olması beni çileden çıkarırken bile ona karşı bu inanılmaz duyguları beslemişim. Sonsuz sevgi büyütmüşüm ona karşı içimde. Bu oyun artık bana çok fazla gelmeye başlamıştı. Hayatımın tam ortasında bulundurduğum bu plan, Savaşa olan eşsiz aşkım birden onu tahttan indirmişti. Hayatımın tamamını kaplayarak bu oyunlara artık yer bırakmıyordu. Sıkıştırıp bulunduğu yere sığmamasını istiyordu.

Dışarda oturduğum bankta birden yanımda birisini hissettim. Bakma gereği duymuyordum gelenin Levent olduğunu biliyordum çünkü.
Dışarıya verdiğim nefesim buharlaşıp uçarken birden elini omzumda hissettim. Savaşın desteğe ihtiyacı olduğu kadar benimde vardı.

"İyileşecek merak etme" dedi bana. O sıra tekrar gözlerime yaşların hücum ettiğini fark ettim. Gözlerimin arkası artık ağlamaktan yanıyordu. Birden aklıma Savaşın hastalandığı zaman gelmişti. Bana 'iyileştir beni' değişi kulağımda yankılanıyordu. O zaman beni kollarına çekmişti ve başımı göğsüne yasladığımda kalbinin atışlarını dinleyebilmiştim. Öyle basit bir hastalıkta bile o kadar zayıf düşen birisiyken tüm bu olanlarla nasıl baş edecekti? O zaman bile bana ihtiyacı varken şimdi nasıl ona yardım edemezdim? Canlı oluşu ellerinin bana dokunması gözlerinin beni görmesine o kadar ihtiyacım vardı ki. Benim bu kadar üzüldüğümü görse bana nasıl kızardı. Yine abarttığımı söylerdi. Küçük çocuk gibi 'acımadı ki acımadı ki' gibi yaparak beni ikna etmeye çalışırdı. Hatta hemen kalkmaya kalkışırdı sıkıldığından.

'Hem hastalıkta günlerce yatan birisi değilim.'

Bu dediğini bana o zaman ispatlamıştı. Yine bunu onaylaması gerekiyordu. Yine günlerce o odada yatmaması gerekiyordu.

Kucağımda duran ellerime yavaşça hıçkırık eşliğinde gözyaşlarım damlıyordu.

"Ben onsuz ne yapacağım şimdi?" Dedim ağlamaklı sesimle.

"Bak yıldızlara. Böyle bir gecede, ışıl ışıl parlayan gökyüzünün altında bu kadar umutsuz ve çaresiz hissedersen, bu yıldızların güzelliğine hakaret olur. Yıldızlara bakarken başka şeyleri değil, yıldızları düşünmen gerekir."

DERSİMİZ AŞK HOCAM.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin