46. BÖLÜM

2.3K 155 63
                                    


NİHAL:

Kapıdan paldır küldür girişimle beraber okul çantamı odama fırlatarak hemen lavobaya koştum. Ellerimi yıkamadan önce yarım yamalak bağlı olan kravatımı çıkarıp hole doğru attım. Bıktım şu okul üniformasından ya! O iğrenç kıyafetleri üzerime giyinirken bile okuldan soğuyordum. Ben bu eğitim olayını nasıl ciddiye alabilirdim ki? Boynuma bağlamak zorunda olduğum lacivert kravat batıyordu, altıma giyindiğim ince külotlu çorap iki güne bir kaçıyordu. Eteğim desen öyle lanet bir kumaştan yapılmıştı ki her kımıldadığımda ısırgan gibi dalıyordu tenimi. Birde bugün beyaz olan gömleğimin üzerine kantinde meyve suyu döktüm. Yani sözde beyaz tabi, ilk aldığımda öyleydi çünkü, ama benim bu sakar hallerimden ve her şeyi dökmeden yemeği başaramadığımdan gömlek artık krem rengini almıştı.
Bunu artık sorun edemeyecek kadar yaşamıştım ve alt tarafı okul üniforması üzülmeme bile yazık olurdu. Tekrar hızlı adımlarla odama gidip at kuyruğu yaptığım saçlarımı, başımı öne eğerek özensiz bir topuza topladım. Birgün delirip şu saçlarımı omzumda kestirmeme çok az kaldı. Hele birde yazın terden enseme yapışıyor ya yada dudağıma parlatıcı sürdüğümde takılı kalıyor. Zaten hayatımdan nefret ediyorum okul bir yandan saçlar bi yandan yetecek birgün canıma kıyacağım! Tekrar holden salona geçmek istediğimde annem yine peşimizi topladığı için ağıtlar yakıyordu. Susması için az önce fırlattığım kravatımı usluca kaldırıp yerine koyduktan sonra salonda babamın yanına oturdum. Bugün çok önemli işlerim vardı onunla. Akşama Gizemin doğum günü vardı ve benim babamdan kesinlikle izni koparmam gerekiyordu.

"Babaların bir tanesi." Diye boynuna sarıldım ve yanağından öptüm. "Kızım." Hemen dudakları bir tebessüm çizdi.

"Canım babam, nasıl da tatlısın ya senin gibi bir babam-"

"Hazırım hadi, söyle ne istiyorsun?" diye alaylıca bana bakmaya başladı. Kimin babası, hemen leb demeden anladı nereye varmak istediğimi. Bende hiç inkar etmeden konuya girdim.

"Bugün Gizem teneffüste yanıma geldi dedi ki, 'akşam benim doğum günüm var, sende gelsene lütfen.' Bende dedim ki babacığıma sormam lazım. Gideyim ama dimi?"

"Evde değil mi?"

"Hayır......dışarda, bir mekanda

"Mekanda?"

"Hm hmm, 1964 de tatlıcı olarak başlamış.."

"Peki şuan ne olarak devam ediyor?"

"Restoran......... Belirli bir saatten sonra insanların eğlenebileceği çok güzel bir mekan."
Çocukça konuşma kabiliyetimi kullanarak istediğim cevaba ulaşmaya çalışıyorken birden yüzündeki gülümseme gitmeden bana olumsuz olan cevabını iletmişti. İlk defa.. Ama tamda gitmem gereken zaman izin vermedi. İnanamıyorum ya. Gidemezsin dedi!

"Cuma akşamı kız kıza sizin orda ne işiniz var yavrum? Hem daha geçen hafta çıktın yine mi evde olmayacaksın? Hayır gidemezsin. Bu akşamda bizimle otur."

Bakışlarını tekrar benden çekerek son kararını onaylıyordu. Ama benim bütün arkadaşlarım orda olacaktı! Ne demek bizle otur ya? Seni zaten her gün görüyorum bir gün de onlarla geçireyim işte. Of!

"Of baba ya! Bıktım hep böyle yapıyorsun!" Her defasında yine de izni koparmış olsamda hep başta beni böyle zorluyordu.
Yanından kalkarak odama gittim ve tavır koyarak kapıyı sertçe çarptım! Küstüm işte. Konuşmayacağım seninle, belki o zaman kıyamayıp izin verirsin! Yatağıma girdim ve akşama kadar çıkmadım. Yorganı da başıma kadar çektim. Nefessizlikten ölürsemde vicdan azabı çekersin. Keşke izin verseydim dersin.
Akşam yemeği oldu ve ben hala odamdan çıkmadım. Herkes en az bir kere beni çağırmaya geldi ama yok. Madem inat ediyordu bende onunla konuşmayacaktım. Hatta yanına bile gitmeyecektim.

DERSİMİZ AŞK HOCAM.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin