66.BÖLÜM

1.6K 71 53
                                    

ARYA:

Neydi bu şimdi? Misilleme falan mı? Bedelini bu şekilde ödeteceğini sanıyorsan çok yanılıyorsun Savaş bey! Ben burda gece gündüz sana yaklaşabilmeyi denerken senin beni böyle kapı önüne koymaya hakkın yoktu. Üstelik seni apaçık kullanan, beş kuruş değer vermeyen birisi için beni böyle yarı yolda bırakmayacaktın. O kim oluyormuş? Daha dünkü kız ne ara benim yerimi almış? Hayır yok öyle bir dünya. Sadece bana çok benzeyen birisini buldu ve bu zafere  çok benzeyen bir yenilgiydi. Elbet Savaşta bunun farkına varacaktı. Ve işte o zaman her şey çok geç olacaktı. Sen bana iyilikle yaklaştın. İntikamını böyle aldın. Fakat benim intikamım bu kadar yavan olmayacak. Ben senin kadar iyi biri değilim. Canım yandıysa seninde canını yakarım. Bunun için uğraşırım. Ben unutmam, siz devam edin. En sonunda ben hamlemi yapacağım zaten.


SAVAŞ:

Yalın ayak bahçedeki taşlı zeminde duruyordum. Güneş çoktan uyanmıştı ve yüzüme tüm aydınlığıyla çarpıyordu. Sadece iki ayın ardından sanki mevsimler gelip geçmiş gibi hissediyordum.
Arya o günden sonra her şeyini toplayıp gitmişti. Ne bir ses ne de bir haber almadım. Belki de yeniden İsviçre'ye gitmiştir bilmiyorum... Bu iki ay içinde çok kez gelip gitmiştim. Ama yapamıyordum. İçimdeki hisleri defedemiyordum.
Kötü bir his. Bilmediğim denizlerde akıntıya kapılıp gitmek gibi, sessiz ormanlarda dilediğim gibi dolaşırken rüya görmek gibi, bulutların üzerinde dinlenirken yağmur olup düşmek gibi... Kötü bir his bu. Bildiğim bir his. Sürekli birini, bir şeyleri özlemek gibi mesela... Ya da ne istediğini bilmemek. Yaşamaya çalışırken yorulmak. Su içerken boğulmak. Özgür hissettiğin kadar tutsak olmak. Kolay sandığın her şeyin aslında zor olması... Gitmek istediğin halde sebebini bilmeden olduğun yerde takılıp kalmak gibi hatta...
Bilmediğim bir yerde olmak ve bacaklarım sızlayana kadar yürümek istiyorum şimdi. Yanımda kimse olmasın. Varacağım bir yer olmasın. Yalnız olduğumu hissetmeyeyim, istediğime doğru gidiyormuş hissi içimde hep var olsun. Ya hep ya hiç demeyeyim mesela. Aklıma geleni dilediğim gibi söyleyebileyim. Kimse karışmasın,kimse yargılamasın. Kimseyi yargılamayayım. Hayatta her şeyin var olabileceğini hep aklımda tutayım. İçimdeki çocuğu kaybetmemi sağlayan insanlardan, eşyalardan kurtulayım ve bunu yaparken korkmayayım. Bilmediğim bir his bu. Kendimi rüzgara doğru vermek gibi... Akıntıya kapılıp gitmek gibi... Rüyalarımın gerçek olmasını dilediğim o anlar gibi... Sevdiğim kimse ölmesin diye dua ettiğim o gerçeklik gibi... İzlediğim filmlerin her zaman mutlu sonla bitmesini istediğim gibi... Sessiz bir dünya gibi... Acıdığım her şey gibi... Kötü bir his. Ama zaten acı hissedilmeyi talep ediyordu.
İstanbul dışında yeni bir hayata başlamayı denedim fakat bir şeyler hep beni yine bu şehire bağlıyordu. Yine bir şekilde Onun yörüngesine giriyordum. Okulda da bir kaç derslerimi iptal ettim. Zaten artık günlük dersimde kalmadığından daha az görüşmeye başlamıştık. Mesela bugün. Koşa koşa gitmek istediğim yere her gün bir adım daha uzaklaşıyordum. Şimdi ben bunun acısını size nasıl anlatayım?
Göz ucumla kol saatime bakıp ne kadar hazırlanmaya vaktimin kaldığını hesaplıyordum ki beton taşlarının arasında çiçek açan bitkiye takılmıştım.
Umut hiç bitmeyen bahar mevsimiydi işte. Ne olursa olsun yine çiçek açıyordu.

NİHAL

Aslında hayatım çokta zor değildi. Hiçbir şeyle ilgilenmediğim sürece sadece bana iyi gelen şeylere yöneldiğim sürece hayat aslında gayet de çekilir bir hale gelmişti. Üzüntüm her geçen yirmi dört saatle azalıyordu. Geriye sadece kalan vicdan azabım vardı. Hayır Savaşla ilgili değil. Sadece Aslı'ya olan borcumdu. Bir dert bitmeden diğerine atlıyordum ama bu da evrenin bize layık gördüğü sürprizleriydi. Onca uğraşılarımdan sonra bugün Aslıyı buluşmaya ikna etmiştim. Belki de bu son şansımdı bilmiyorum ama içimde güzel şeyler olacağına dair hisler vardı. En azından Aslı'yı yeniden kazanmalıydım. Geçen partide başarıyla saklayabildiğim karnımı artık ne yazık ki saklayamıyordum. Her türlü çıkıyordu ve ona kavuşmam için son birkaç ay kalmıştı...
Sahilde anlaştığımız yerde onu beklemeye gitmiştim fakat ortada olmayışı beni tereddüte sokmuştu. Ya gelmezse? Bu ihtimalin gerçekleşmesi çokta anlamsız bir şey değildi. Arkamda duran banka oturup beklemeye karar vermiştim. Ve sahiden söz verdiği gibi gelmişti. O hiç değişmeyen yürüyüşüyle kendinden ödün vermeyen bakışlarıyla...Aslı çok güçlü bir kişilikti. Çok olağanüstü birisiydi.

DERSİMİZ AŞK HOCAM.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin