62.BÖLÜM

1.6K 73 27
                                    

NİHAL:

Penceremden bakıyorum günün karanlığına. Bulutlar hapsetmiş ayı. Gözlerim acılı. Ellerim ufaktan ufaktan titriyor. Gidişinin üstünden ne kadar geçti o bile bir an aklımdan çıkmıştı ama bin yıl dahi geçmiş de ölmemiş gibiyim. Gözlerim, her ne kadar içimde tutmaya çalışsam da, yaşlarla ıslanırken yine, yeniden ondaydım. Belki döner, belki... Belki işte.. bekledim içten içe; fakat elim de bomboş, yüreğim de. Yaralıyım, biliyor mu? Hemde çok yaralıyım. Kırığım ben. Evet evet, kırığım.
Dokunsa bana,
Kırıklarım bir bir ellerine batsa, ve beni iyileştirmese, beraber kırılsak...
Ne yazacak kelimem ne nefes alacak takatim yok artık, dediğim her an bir şey zorluyor beni içimden,tam karşına geçip bağıracakken onda olan hakkımı bana yaptığı haksızlığı, canımı yakışlarının tek tek intikamını almak istesemde, ben suçluyum ama beni aynan gibi görüp aynı suçları sende yaptın diye öldürecekken durduruyor bir şey beni içimde. Sahi neydi bu içimdeki her şeyi, herkesi, beni öldüren fakat bir türlü içimdeki seni öldürmeyen, sendin bu. Kendin hariç her şeye herkese gözü kapalı kıyan sendin.
Yaramın nerede olduğunu bilmiyorum, yalnız bir yerlerim acıyor. Çok acıyor. Sonra, canım çekilir gibi oluyor. Onu görünce, gözlerine bakınca, sesini duyunca her türlü varlığını hissedince anlamsız bir basınç hissediyorum sanki kalbimde. Oysa öyle huzurluydum ki öyle rahatıma ermiştim. Neden geri döndü? Yine her şeyi mahvetmek için mi? Onu istemiyordum artık. Ne hayatımızda ne kalbimde ve geri dönüşü beni bir hayli tedirgin ediyordu. Hiçbir şeyin aslını astarını bilmek istemiyorum artık, sandıklarımla yaşayıp gitmek istiyorum, doğrular kadar can yakan bir şey yok çünkü.
Ama diğer yandan da tam çelişkili isteklerim vardı.. Bir ses ne kadar özlenir? Ne kadar hasret kalınır bir sese? Bazı değişimleri elinle tutup masaya çarpamazsın, bazı hisler ben buradayım diye bağıramaz insana. Bazı sözcükler dudak kenarlarına tutunur da ağzından bir türlü çıkmaz, çıkamaz. Yüreğini parçalayan hasret, yerinden kalkıp koşamaz yolunu gözlediği insana. Gittikçe keskinleşen öfken sıkamaz geçmişinin boğazını tek başına. Elim bağımsız şekilde karnıma gitti ve kazağımın üzerinden bebeğimize iletişime geçiyordum. Acaba o da duymuşumdur onun sesini? Hissetmiş midir babasına ait olduğunu? Belki o da korkuyordur. Her şeyi onun için kolay yapmak istesemde sanırım hiçte dediğim gibi olmayacaktı. Umarım beni daha fazla senin üzerinden kırmaya çalışmazdı. Buna izin vermeyecektim.
Bugün ilk defa asansörde konuştuk. Bir zamanlar en yakınım olan kişi yedi kat yabancı gibi yüzüme bile bakamıyordu hatrımı sorarken... iyiyim de diyemiyorum kötüyüm de; güneş açmayan ama yağmur da yağmayan bir hava gibi, sonuç yok ama içinde eksik bir şeyler var.
Herşeye rağmen onu görmek dünyamı başıma yıkıp aynı zamanda bir mucizenin gerçekleşmesine şahit olmak gibi bir şeydi. Peki şimdi ben ne yapacaktım? Nasıl davranacaktım? Ona yönelik mi atmalıydım adımlarımı? Yoksa kaldığım yerden devam mı? Konuşayım mı onunla? Yanından geçtiğimde o burnuma çalınan kokusunu duymamak için nefesimi mi tutayım?
Hayır bunların hiçbirine izin vermeyecektim. Yeniden sonu gelmeyen bir kışa giremezdim. Onun için ağlayıp sel basmayacaktı kalbim. Buraya geldiğine göre o da belirli bir şeyleri geride bırakarak dönmüş. Bende öyle yapacaktım. En baştan beri olması gerektiği gibi gereken mesafeyi koruyacaktım.

Sabah okula gelmemle girişte Eymen karşıma gelmişti. Onu görünce rahatlayarak gülümsemeye başladım.

"Günaydın" dedi bana sarılarak. Bugün bütün kitapları getirmek zorunda kalmıştım ki çantam epey bi ağırdı. Hiçbir rica da bulunmadan çantamı taşımak için almıştı ve beraber amfiye doğru yol alıyorduk.

SAVAŞ:

Salondaki yerimi aldıktan sonra derse başlayacaktım ki gelen birkaç öğrencinin de oturmasını beklerken onlara bakıyordum ve içlerine Nihal ve Eymen de vardı. Dalmış vaziyette ,yanında yürüyen Eymene bir şeyler anlatmakla meşguldü. Nihal de bir kere olsun bakışını başka yere doğrultmamıştı. Beni zaten gözü görmüyordu orası kesindi de işte... Eymene bu kadar bağlı görmeyi beklemiyordum. Belki de daha önceden onları hiç bu kadar samimi görmediğimden şuan yadırgıyordum, bilmiyorum. Ama dün ilk defa aramızda bu kadar kötü rolü oynayan birisini, Eymen'i savunmuştu bana. O kadar emek verilmiş bir şeye bu kibirinden ölen çakala bırakmak ayrı sinir bozucu oluyordu. Biraz sinir biraz öfke biraz da işte, çekememezlik sanırım.
Salonda yükselen bu sıcaklık dikkatimi dağıtmaya yetse de rahatsız olduğumu bir kenara bırakmalıydım.
Yokluğumu fırsat bilip en hassas noktasından yürümüş kıza. Nihal de sırf karnındaki bebek için ona katlanıyordur. Eminim. Yoksa onun sevdiği falan yok.

DERSİMİZ AŞK HOCAM.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin