50.BÖLÜM

1.8K 111 45
                                    

NİHAL:

Bu sabahta yoğun bir baş ağrısıyla uyanmıştım. Odanın aydınlanmasıyla kafamı az kaldırıp sonra sıcak yastığımın altına koydum. Üsttende yumuşak olan yastığı bastırıyordum bir işe yarıyormuş gibi. Herşeyi bu denli başıma takarsam olacağı buydu.
Sırt üstü döndüm ve başımı tekrar dışarı çıkararak tavana bakıyordum. Resmen yaşamak için yaşıyordum.
Üzerimdeki Savaş'a ait olan beyaz tişörtün kumaşını tutup burnuma götürdüm ve kaç sabahtır yaptığım gibi dolu dolu kokusunu içime çektim. Zaten daha fazlası da gelmiyordu elimden. Özlediğim birisi vardı ama yapabilecek bir şeyim yoktu.
Boğazımı gıdıklayan bu yırtıcı hisse karşılık verebilmek için doğrulup öksürmeye başladım. Hastalığı çok güzel temsil eden belirtilerdi bunlar. Kalkıp lavoboya gittikten sonra mutfağa geçtim ve kendime çay yapmaya başlarken İpek'te mutfağa geldi.

"Günaydın"

"Günaydın da, sen daha hazırlanmamışsın?"

Çünkü evden çıkmaya niyetli değildim. Bu öksürükle ne dersi anlayabilirim nede sizin konsantrasyonunuzu bırakırdım.Zaten Savaş'ta yoktu...
Bugün de okulu ekmeye yeterince sebeplerim vardı sanırım.
Kafamı dağıtabilmek için biraz ders çalıştım sonrasında elime başlamak isteyipte bir türlü fırsat bulamadığım kitabı alıp onunla oyalanayım derken girdiğim yatak bana dar gelmeye başladı, böyle bir gözüme battı odadaki herşey. İyice saldığımdan her yer çöplüğe dönmüştü. Yine başlamak istediğim kitabın konusunu anlayamadan elime bezi süpürgeyi alıp odayı temizlemeye başladım. Yetmedi salonu, mutfağı, banyoyu tüm evi topladım. Yeter artık. Temizlenmenin vakti gelmişti. Bu kirden kurtulup aklanmam gerekiyordu. Feraha ermeliydim..

Başıma doladığım bandanayı sıkılaştırıp psikolojimin uyguladığı bu baskıya karşılık tekrar işe koyulacakken kapının çaldığını algıladım. Ekinde sıkılıp dersi ekiyordu herhalde.
Fakat kapıyı açmamla birlikte Ekin değil Eymen belirmişti karşımda. Zaten hiç fırsat vermeyin. Unutmama, kafamı dağıtmama izin vermeyin. Acımı bir an olsun hafifletmişken yine tüm gerçekleri gözüme sokun.

Ona duyduğum bu öfkeyle elimdeki kapıyı sertçe yüzüne kapatacakken ikimizin gücü bir olmadığını ispatlayıp kapının açık kalmasını sağladı ve içeri girdi.
Salona seri adımlarla ilerlerken gözleri etrafı incelemeye başlamıştı.

"Becerikli sevgilim benim ne de güzel heryeri pırıl pırıl yapmış" diye alaylı şekilde gülmeye başladı

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

"Becerikli sevgilim benim ne de güzel heryeri pırıl pırıl yapmış" diye alaylı şekilde gülmeye başladı. Nasıl da zevk alıyor. Nasıl bu kadar vicdansız olabiliyor?
Alt düzeylerde başlayan öfkemi her geçen saniye çekilmez hale getirebilmeleri beni her seferinde daha da şaşırtıyordu.

"Ne istiyorsun? Gelme demedim mi artık? Hem, hem ben senin sevgilin falan değilim. Asla da olmayacağım." Boyumun kısa olmasından ona konuşurken başımı oldukça yukarı kaldırmam gerekiyordu.

"Bir dakika, bir dakika. Sen; Savaştan ayrılmadın mı?" Diye sordu şaşırmış değil daha böyle zevk alarak.
Bende buna cevap verirken dişlerimi sıkıp çaresiz kalıyorum ya. Banada yazıklar olsun.

DERSİMİZ AŞK HOCAM.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin