70.BÖLÜM

1.5K 78 22
                                    

NİHAL:

Erken gerçekleşen doğumumun ardından neredeyse iki ay geçmişti. Ben evde bebeğim hala hastanede olması bana bu zamanı hiç bitmek bilmeyen bir süre gibi hissettirmeye başlamıştı. Orda olması onun için daha iyiydi bunu biliyordum yinede ondan uzak olmak ne kadar da zormuş. Önceden hiç annelik duygusunu bu kadar yoğun hissetmemiştim şimdi ise her şey daha başkaydı. Onun gelmesiyle sanki hayatımdaki tüm olumsuzluklar tüm kara bulutlar yok olup gitmişti. Her şey daha kolay ve her şey daha sorunsuz gibiydi artık. Belki de yeni başlıyordur, bilmiyorum.
Hemşireler benim zorla eve gitmem gerektiğini söyleyene kadar hergün hastanede başında bekliyordum. Günbegün oluşan ilerlemeleri görmek paha biçilmezdi. Çok mutlu olacaktık. Hemde hiç olmadığımız kadar.
Savaşla hastaneden taburcu olduğum günden sonra görüşmedik. O kadar hastanede bebeğimin yanında da kalmıştım ama bir kere gelmemişti. Bir ara gerçekten düşüncelerinin değiştiğine inanmıştım. Ama görüyordum ki herkesin hayatı değişmesine rağmen o hala aynı fikirdeydi. Aynı uzaklıkta.
Bebeğimizin taburcu olacağı gün onu aramıştım. Ama telefonuma cevap vermemişti. Okulu ikimizde bırakmıştık, fakat onun boş durmayacağına emindim. Ne yapıp ne ettiysem şuan nelerle uğraştığını öğrenememiştim.
Evdeki herkes okula gitmişti bende hergün olduğu gibi evdeydim. Ama iyiydi böyle. İstediğim gibi kızımla vakit geçirebiliyordum ve şuanda benim için bundan önemlisi yoktu. Her ne kadar herkes bana benzetse de ben onu babasına çektiğini biliyordum. En azından güldüğünde yüzünde oluşan o mimik aynı Savaştı.
Daha çok küçük olmasına rağmen gayet uysal bir bebekti. Ne çok ağlıyordu ne de başka huysuzlukları vardı. Ama Savaşın ona karşı bu tavrını değiştirmenin hiçbir yolu yoktu sanırım. Şuanda bu sıkıntı sadece benim tarafımdan olsa da, ilerde kızımız içinde çok büyük bir eksiklik olacaktı. Arada aklıma gelmiyor değil, ne yalan söyliyeyim hergün Savaşı düşünüyorum, sonra birde şu mucizeye bakıyorum ve tüm sıkıntılarım birden kayboluyor. Elimi eline götürmemle parmağımı avuçlamaya başlamıştı. Dolgun yanağını koklayarak öperken kapının çalmasıyla yanından kalktım.
Ve bir baktım Ekinle İpek karşımda duruyorlardı. Birkaç gündür zamanın bile nasıl akıp gittiğini fark etmiyordum.
Onlarda işlerini bitirdikten sonra salona geçmiştim ve Eylül kucaktan kucağa dolanmaya başlamıştı bile.
Evet adını Eylül koymuştum. Tek başıma çünkü Savaş yine bu kararı verirken yanımda değildi, zaten olsaydı da çok fazla karışacağını sanmıyordum. Ama severdi. Bu ismi yani. Savaşla Eylülün ilk haftasında tanışmıştık. Ona bakarsak aynı zamanda Eylülün sonunda herşey bitmişti ve kabus başlamıştı. Üzerine birde Eylül ayında hayatıma kocaman bir umut olarak gelmesi onun adını tüm karamsarlıklarıyla beraber Eylül koymuştum. Bundan sonraki tüm Eylülleri güzelleştirsin diye.

"Sizce Savaş numarasını mı değiştirmiştir? Neden ona ulaşamıyorum anlamıyorum."

"Belki istanbulda değildir. Belki de Türkiye de değildir artık..." Ekinin kucağında Eylül varken bana değil onunla ilgilenerek bunu söylüyordu. Neden bilmiyorum ama ara ara banada sanki herşey boşunaymış gibi geliyordu. Belki Savaş çoktan uzaklara gitmişti.

"Bunu öğrenmenin tek bir yolu var, ona gidiceksin."
Aslında bu çokta fena bir fikir değildi. Kapısına gitsem beni kovacak hali yoktu değil mi? Bana karşı bu kadar öfkesinin kalmadığını biliyordum. Ama artık sadece kapısına gitmek için bir bahane lazımdı.

~~~~~

Akşam olmuştu bile ve güneş yeni yeni batıyordu ki ben Eylülü hazırlayıp aşağıda bizi bekleyen taksiye binerek ezbere bildiğim yolu tarif ediyordum şoföre.
Evinin önünde bakınmaya başladığımda Savaşın arabasını görememiştim, hoş arabası sürekli değiştiği için anca plakadan tanıyordum ama sokakta tek bir araç park halinde değildi. Evlerin ışıkları desen aynı şekilde yanmıyordu. Sanırım tahminlerimiz doğru çıkmıştı ve Savaş artık burda değildi. Bir an düşünmüştüm de şuanda onun hakkında tek bir bilgi yoktu. Ne yeni numarası vardı ne adresi ne de yeni iş yeri. İş yerini bırak yeni mesleğini bile bilmiyordum. Ailesine bile nasıl ulaşacağım hakkında tek bir fikrim yoktu. Bizim aramızdaki mesafe sanırım sandığımdan da uzaktı.
Yinede buraya kadar gelmişken zilini çaldım ve ümitsizliğim boşa çıkmamıştı, kapıyı açan olmadı. Yavaş yavaş pusetin içinde yatan Eylül mızmızlanmaya başladığından gitmeyi düşünmüştüm fakat son kez birde bahçeye bakmadan da edemeyecektim. Beklediğim gibi orda da tek bir ışık yanmıyordu.
Hava artık iyice kararmıştı ve soğuk olmamasına rağmen bir esinti başlamıştı ki tekrar ön tarafa gidiyordum. Elime taksi çağırmak için telefonumu almıştım ki garaja park eden arabayı fark ettim. Rahatlarcasına nefesimi dışarı veriyordum. Savaştı bu ve gitmemişti.
Beni karşısında görmeyi o da beklemiyordu ve duraksamanın ardından tekrar bana doğru yürümeye başlamıştı.

DERSİMİZ AŞK HOCAM.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin