64.BÖLÜM

1.5K 76 21
                                    

NİHAL:

Evet hayatımda aldığım kararlar beni pekte ileriye götürmedi şu ana kadar. Belki çok fazla dolduruşa geliyorum, yada kandırılmak için gayet de uygun biriyimdir. Ya da belki sadece nefsime yenik düşüyorumdur. Yani anlayacağınız aslında hiç yapmamam gereken bir şeyi yapacaktım üstelik sırf inat uğruna. Savaş'ın annesi o gün ne yaptıysa beni Arya'dan vurmaya çalıştı. Aslında bir yerde haklıydı. Bu artık Savaş meselesi değildi bu artık Arya'yla benim aramda bir meydan okumaya dönüşmüştü. Savaş'ın dendiği gibi bana ihtiyacı olduğundan değil, Aryanın küçük düşürücü imâlarına bir karşılıktı bu. O davete gidecektim. Sırf istediği her şeyi elde edemediğini ona kanıtlamak için.
Savaş'ı arayıp haber vericektim ama telefonlarımı açmadığı için mesaj yoluyla bildirmem gerekti. O günün üzerinden üç buçuk hafta geçti, o ise mesajımı okudu ama geri dönmedi. Derste de ilgilenmedi. Hatta görmezden bile geldi desem yeri. Beyefendinin partisi için birde ben mi koşacaktım peşinden? Açılış bu haftasonuydu, eğer ondan bir adım gelmezse bu konu da burda kapanmış olurdu.
Acaba gelmemi istemiyor muydu? Belki Müge hanım beni doldurmak için onunda beni istediğini söylemiştir? Olamaz mı? Sonuçta bir kız arkadaşı var...
Ama şuan elimden bir şey gelmiyordu. Cevapsız kaldığına göre gelmeme itiraz etmiyordu. Şimdilik öyle görünüyor. Bu durumda tek derdim Savaş da değildi. Karnım bu olaydan sonra iyice gözüme batmaya başlamıştı. Bir şekilde onu saklamam gerekiyordu. Her ne kadar içime sinmese de kısa lavanta renginde bol bir kokteyl elbise almıştım kendime. Vücuduma yakışmıyordu ama insanların beni kilolu sanmaları hamile olduğumu bilmelerinden iyiydi.

iki gün bunun telaşıyla uyanıp kalksamda davet günü geldi çattı, fakat Savaştan hala ses seda yokken sabahın erken saatlerinde telefonum çaldı ve beklenen arama sonunda gelmişti.

"Akşama hazır ol beş gibi almaya gelirim."

"Sana da günaydın." Diye mırıldanarak cevap verdim. Küfretseydi birde tam olacaktı. Hatta ölü sessizliği hüküm sürerken sadece nefes alışverişini duyabiliyordum.

"Ayrıca gelmene gerek yok ben kendim gelirim." Zaten yeterince yüzünü görecektim birde baş başa kalmaya gerek yoktu. Üstelik niyetim gidip iki saat durup ortadan kaybolmaktı.
Cevap vermeden telefonu kapattı. Bu tavırlara katlandığıma inanamıyordum.
Kendimi aceleye sokmadan hazırlanmaya başladım. Savaşla beraber gittiğimiz kuzeninin doğum günü gelmişti aklıma. Aslında o zaman da böyleydi. O zaman da aramız kötüydü. Aslında bizim aramız çoğunlukla böyleydi. Onun siniri, onun huysuzlukları, onun otoriter kişiliği, onun baskın tavırları bizi zaten er yada geç bu noktaya getirecekti.

Kapının önünden bindiğim taksiye Savaştan aldığım mesajdaki adresi vermiştim.
Yaklaşık yarım saatlik bir yolun ardından karşıda bulunan bir ara sokağa sapmıştık. Yollara pek dikkat etmemiştim fakat sokak lambaların ışıkları bir hayli özensiz ve güçsüz yanmalarından etrafı inceliyordum ki, araba durdu.

"Geldik mi?" Diye sordum kaşlarımı kaldırarak. Etrafta hiç davetlik bir hava yoktu. Tam tersine evlerin ışıkları bile yanmıyordu. Taksiciye bakıyordum ki o da aynadan bana bakarak onayladı.

"Şey... Yanlış gelmiş olabilir miyiz burda hiçbir şey yok."

"Verdiğiniz adres burası hanımefendi. Yanlışsa geri de dönebiliriz." Saçları ağrımış olan yaşlı taksiciye bakarak doğruyu söylediğini düşünüyordum ama ben geri dönemezdim. Şoföre parasını verdikten sonra indim ve karanlık caddede tek başıma kaldım. Biraz ileri sonra yeniden geri yürümeye başladım ama olması gereken ambiyans yoktu. Bacaklarıma yavaşça sürtünerek geçen rüzgar tenimin ürpermesine sebep oluyordu. Fazla üşümemek için bacaklarımı birbirine sıkmıştım. Ah Savaş, şu halimle beni düşürdüğün duruma bak! Sinirden telefonu aldım ve onu aramaya karar vermiştim ki sokağa sapan bir arabanın ışıkları gözümü aldığından yüzümü siper ettim. Soğuk hava, bu karanlık ve bu esrarengiz arabanın yüzünden panikle karışık bir adrenalin dalgasına mâruz kaldım ve adımlarımı geri geri atarak kaçmaya teşebbüs etsemde karanlığın içinde kaybolan siyah araba yanımda durdu ve yan koltuğun camı indirilerek karşılaşacağım kişiden bir hayli korkarak elimi arkamda bulunan döküntü evin duvarına dayamıştım. İki takım elbiseli adamın ağzıma bayıltıcı maddeli bezi tutarak organ mafyaları tarafından kaçırılmak için öyle müsaitti ki bulunduğum şu durum. Hele bu ıssız yerde beni kimse de bulamazdı. İyice duvara bastırıyordum soğuktan uyuşmuş bedenimi, fakat şoför koltuğunda oturan kişi eğilerek yüzünü göstermişti ve bu kişi Savaştan başkası değildi.

DERSİMİZ AŞK HOCAM.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin