Korku

1.4K 79 8
                                    


ALİ MERTOĞLU

#Sensiz Ben~ Pera#
Korku içinde doktoru beklerken, Güneş hanım hıçkırarak ağlamaya başladı.
Selini hemen odadan çıkartıp, yoğunluk bakıma aldılar. Onu o hasta yatağında ölümle pençeleşirken görünce, kendimi öldürmek istedim. Ben o soruları sormasaydım, 'niye' diye tutturmasaydım, bunlar olamayacaktı! Hemen yatağın ucundan tutup doktorlarla yatağı 'yoğun bakım' ünitesine doğru sürmeye başladım.
"Selin... Gidemezsin! Hayır, sana bi'şey olamaz. İzin vermem... Daha...daha sana 'aşık' olduğumu bile doğru düzgün söyleyemedim... Olmaz!" diye düşündüm içimden, ve eminim Selin bunu hissetti ve anladı ne demek istediğimi. Biz onunla konuşmadan bile anlaşabiliyoruz...
Yoğun bakıma girdikten sonra, ben, Nazlı, Peri ve Güneş hanım cama yapıştık ve doktorların Selini geri hayata döndürme çabasını izledik.
Bir kaç dakika sonra bir hemşire cama doğru gelip stor perdeyi içeriyi görmeyelim diye indirdi.
Güneş hanım ağlayarak bağırmaya başladı "Ne oldu?! Neden perdeyi indirdiler? Ya birisi birşey desin ya neden?"
Benim nefesim kesildi. Perdenin üstündeki siyah toza odaklandım.
Nazlı benim hem kolumu sıkarak, hemde beni silkeleyerek " Ya Ali ne oluyor? İkizime ne oluyor? Ya Ali! Ali birşey söyle ya!"
Bir kaç dakika sonra doktor odadan çıkıp "Selin hanımı maalesef... çok zorlu bir süreç bekliyor. Nefes alıp vermesinde sorun olabilir, her an burnu kanayıp, bayılabilir. Başı ağrıyabilir. Ruh hali her saniye değişebilir. Yani merak etmeyin hayati tehlikeyi atlattı, fakat hastamızı strese sokmuyoruz, veya üzmüyoruz." diye uyardı bizi.

Herkes bir of çekip yerine geçti. Ben ellerinle saçımı taradım, ve kafamı ellerimin içine gömdüm. Nazlı yanıma gelip "Ali, noldu? Yani, sizin aranızda? Selinle aranızda ne geçtide böyle oldu? Yanlış anlama, seni suçlamıyorum. Daha öncede böyle olmuştu." Dedi.
'Daha önce böyle olmuştu kelimeleri', beynimde yankılanıp durdu.
"Daha önce böyle olmuştu? Nasıl yani? Ne- neden?" dedim sorgulayıcı bir şekilde.
"Babam, babamız." dedi iç çekerek. "O bizi terk edince."
"Offf Nazlı. Hep benim suçum."
"Ne oldu ki?"
"Ben anlatmayacağım, Selin uyanınca Seline sor, o anlatmak isterse anlatır."
"Benim sinirleneceğim birşey mi?"
"Nazlı, Seline sor lütfen."

SELİN YILMAZ

Gözlerimi açtığımda, herkes etrafımdaydı. "Anne?" dedim, boğazım kuru.
Herkesin gözü birden açıldı ve bana baktılar. Emre hemen baş ucumda oturuyordu, Ali kapının önünde sakallarını düzeltiyordu.
"Kızım? Kızım, bebeğim, canım. İyi misin? Ağrın var mı?" dedi annem ve hemen soru yağmuruna tuttu. Peri be Nazlı hemen gelip elimden tuttu.
Tuğçe, Can, Mert ve Didem odanın diğer köşesinde bekliyordu.
Tuğçe boğazını temizleyip "Geçmiş olsun Selin. Umarım iyisindir?" dedi.
"İyiyim, sağol." dedim gülümseyerek. Hayret burada nasıl bir muzurluk yapmadı diye düşünüyorum.
Annem bana bin kere "Ağrın var mı?" Diye sorduktan sonra "Ben iyiyim arkadaşlar, gerçekten iyiyim. Ee. Ne zaman çıkıyorum?" dedim.
Ali hemen yatağıma yakınlaşıp, gözlerime derin derin baktı.
"Bu gecede buradasın, yarında."
"Ama ben iyiyim maviş." dedim, herkesin odada olduğunu unutarak.
"Yani Ali."

2 gün sonra...

"Kızım, al şu ilaçlarını, saatlerini geçirme."
"Off tamam anne ya!"
İlaçlarımı masanın üstündeki su ile yuttum, ve tam o sırada Ali salona yanıma geldi.
Heyecanlanarak bardağı masaya indirdim, ve merdivenleri iki iki çıkmaya başladım.
Odama girdim ve kapıyı hızlı bir şekilde kapattım. Hazır değildim, Ali ile konuşmaya. Ali'nin ayak seslerini duydum, sanki odama doğru geliyordu.
Nefes alıp veremedim. Ali galiba çıkarttığım tuhaf sesleri duydu ve anında içeri daldı. Bana sarıldı ama ben kendimi geri çektim. Göğüs kafesim sanki dans ediyordu.
"Tamam. Sakin. Yok bişey, sakin."
"Ali, Ali nefesim. Nefes alamıyorum."
Ali beni hemen balkonuma götürdü ve derin derin nefes almaya çalıştım.
Yaklaşık iki dakika Ali benim dengesiz haraketlerimi izledi, ve ben engel olamadım.
*Tık, tık, tık*
"Selin hanım, Emre bey sizinle görüşmek istiyor." diye seslendi Aysun abla, evin hizmetlisi olur kendisi.
"Tamam, geliyorum birazdan."
Ben tam gitmek üzereyken, Ali kolumdan tutup beni geri çekti.
Ali'nin gözlerine bakamıyordum, korkuyordum, yine birşey olacak diye.

*Hakan Tunçbilek~ Yüzün Güneşe Baksa*
"Tamam. Yüzüme bakma. Sen iyi olana kadar, konuşmayacağım seninle bu konu hakkında. Sen ne zaman istersen, o zaman."
Cesaretimi topladığımda, o maviş maviş bakan gözlerine baktım. Bu sefer ben bir yanlış yapmak istedim. Ben onu  öpmek istedim.
Yavaş yavaş yaklaştım, içimde hala korkuyla. Dudaklarına baktım, gözlerine baktım. Tam öpecekken, içeri Emre girdi...

Beğenilerinizi ve yorumlarınızı bekliyorum...

Mavi GökyüzüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin