Hoşçakal Uzaydaki Mavi Gözlü Çocuk.

979 54 10
                                    

SELİN YILMAZ
Gözlerimi açtığımda, perdenin arasından içeri parlayan güneşin, gözlerimi kör etmek istediğini anladım.
Saat sadece sabahın altı buçuğuydu, ama ben uyanıktım. Dün beni taşıyamayan ayaklarım, parkelere bastı ve perdelere doğru gitti. Ve yine, dün göz yaşlarımı silmekten yorulan ellerim, perdeleri açtı. Sırıttım. Güneş benim için doğmamıştı ama yine de gülüyordum. Derin bir nefes aldım, ve kapının açılmasıyla arkamı döndüm.
"Fındııık."
"Aa Uğur? Sen niye bu kadar erken uyandın?"
"Uyku tutmadı." dedi ve yatağıma uzandı. Yanına oturdum.
"Ee? Hazır mısın?" dedi.
"Neye?"
"Gitmeye."
"İnan bana, bu günlerde en çok yapmak istediğim şey."
"Peki gidince ne değişecek?"
Dün beni ağlatan o sözü söyledi. Derin bir nefes alıp, dışarı baktım.
"Hiç birşey," dağılmış saçlarımı bir omuzumun üstüne aldım. "Hiç birşey değişmeyecek."
"O zaman neden kaçıyorsun?"
Tek kaşımı kaldırarak, Uğur'a baktım.
"Sen beni götürmeyesin diye, kalamaya mı ikna etmeye çalışıyorsun?"
"Haşa Selin Hanım. Benim ne haddime? Siz kendi özgür iradenizle yapmak istiyorsunuz, bana da sizi götürmek düşer." dedi gözleri kapalı sırıtarak.
Midemde bir yanma hissi oluştu. Sonra o his boğazıma doğru çıktı. Bir böğürme sesi çıkartıp, ağızımı elimle kapattım. Hızlı adımlarla banyoya doğru koştum, kapıyı kilitledim ve lavabonun içine doğru öksürmeye başladım.
Kapıdan bir tık-tık sesi geldi.
"Çıkıyorum." diye seslendim. Elime yüzüme bir kere daha su çarptıktan sonra, banyodan çıktım. Bacaklarım titredi, kendimi bir anda halsiz hissettim.
"Selin?" dedi Uğur.
"İyiyim." dedim kapıya yaslanarak. Gözlerimi yumdum.

ALİ MERTOĞLU

Gözlerimi Selin'in konuşmasıyla açtım. Zaten dünde aklımda kaldı, sesini duyunca hemen kalkıp odadan çıktım.
"Selin? İyi misin? Betin benzin atmış."
"İ-i-iyiyim. Dünki o zıkkım vokta'nın etkisidir."
"Votka."
"Hı işte ondan."
Uğur benden önce davranıp, Selini odaya götürdü.
Bak bak havalara bak.
Arkalarından kuyruk gibi odaya girdim.
"İstersen bir doktora gidelim Selin." dediğim anda Uğur odadan çıktı.
"Yok hayır." dedi ve gözlerini kaçırdı benden.
"Selin..."
"Ali gerçekten gerek yok. Hem seni de uyandırdım, sen git yat."
"Ben, sen bu haldeyken gidip rahatça uyuyacağım, öyle mi?"
"O zaman sende rahatsız yat."
"Offf Selin." deyip yanına oturdum.
Yaklaşık bir saat Selin'in beni azarlamasını dinledim. Sonra bir anda Nazlı ve Savaş geldi odaya.
"Yengeeee." diye bağırdı Savaş.
"Yenge demesek?"
İçimde sanki birşeyler paramparça oldu.
Nazlı hemen ikizinin yanına oturdu, ve yüzüne baktı.
"Selin iyi misin? Kötü görünüyorsun." dedi. Selin'in bir yalan uyduracağımı anladığımda araya girdim hemen.
"Kustu."
"Ne? İyi misin Selin. Bak birşeyin yok değil mi?"
Selin o koca gözlerini üstüme dikti.
"Yok birşeyim Nazlı. İyiyim şimdi. Hatta ve hatta kalkıp hazırlanacağım, malum Uğur da hazırlanıyor."
İçimden bağırmak da gelse birşey yapmadım. O an Selin'in dudaklarına yapışık gitmemesi için yalvarabilirdim, veya uçak biletlerini yırtabilirdim. Yapmadım. Hiç birisini yapmadım.
Herkes çıktı ve ben ve Selin odada yine tek başımıza kaldık.
"Giyineceğim Ali."
"Giyin." dedim sırıtarak.
"Çıksan diyorum, giyineceğim."
"Selin sanki görmedim da-"
Selin hemen yanıma gelip, beni dışarı çıkartmaya yeltendi. Kapıya ulaştığımızda, "Tamam. Gidiyorum." dedim. Elimi kapının kulpuna uzattım, ama Selin'in bana seslenişiyle durdum.
"Ali..."
"Efendim."
"Ben, dün... Dün için özür dileyecektim."
"Ne yaptın ki?"
"Hani seni öyle ortada bıraktım, kızla dans etmene izin vermedim ya."
"Hıı, problem değil."
Odadan çıktığımda derin bir nefes aldım, ve odama giyinmeye çıktım.

***
"Hoşçakal." dedi Selin, bana sarılarak.
Herşeyi unutmuş gibi nasıl davranıyor?
"Güle güle." dedim ona daha sıkı sarılarak. Onun o ilk bahar kokusunu içime iyice çektim.
Elime bir mektup tutuşturdu, Aliş'e yazıyordu üstünde.
Gözlerinden damlayan yaşları, sildim.
"Bu ne?"
Yutkundu. Parmakları ellerimi sıkıca tuttu.
"Bunu ben gittikten sonra oku."
Beni yanağımdan bir kere öperek yanımdan uzaklaştı.
Salon'un ortasında yalnız bıraktı beni.
Arkasından baktım, belki durur diye ama nafile.
Elimdeki zarfa uzun bir süre baktım, ve sonra arkamı döndüm, camdan dışarı bakarken, valizini güçlükle taşıyan Selin'i gördüm. Yüzünde sahte bir gülüş vardı, ve bunu sadece ben görüyordum.

SELİN YILMAZ

Ev halkıyla vedalaştıktan sonra, salonun camına baktım. Ali'yi orada üzgün görünce içim parçalandı. Ona verdiğim mektuba bakıyordu.
Güle güle aşkım.
Taksi'nin kapısını açtım, ve içeri girdim. Uğur diğer taraftan, yanıma bindi. Taksi gaza basmaya başlayınca, arkamda bıraktığım ağlayan ev ahalisine baktım. Gözlerim doldu, ama ağlamayacaktım. Söz vermiştim kendime.
Mertoğlu konağı görünmezliğe karışınca, önüme döndüm, ve kolyemi okşamaya başladım.
"Ee, iki haftalık yeni hayatım nasıl geçecek?"
"Ne yapmak istersen. Time Square'e gideriz, akşam kulüp falan. Parti falan derken geçer zaman."
Ellerimi küçük çocuklar gibi şaklattım.
Havaalanı'na varınca, ikimizde yavaş yavaş valizlerimizi çektik. Check-in yaptıktan sonra, biraz oturduk.
"Selin sana birşey diyeceğim..."
"Dinliyorum..."
"Gidince Çiğdem'in sert tavırlarıyla karşılaşabilirsin o yüzden senden şimdiden özür diliyorum."
"Neden?"
"Yaa, gelmeden önce Çiğdem ve annem baya kötü kavga ettiler, ve Çiğdem o iblisten de ayrıldı falan derken, kaç gündür sinirli."
"İblis?"
"Sevgilisi."
"Anladığım kadarıyla sen pek sevmiyorsun?"
"Hiç."
Tam neden diye soracakken, bir anons geldi. Uğur ve ben bavullarımızı alıp, uçağa binmek için, bekleme odasına doğru gittik.
Az daha bekledikten sonra uçağa nihayet bindik.

#Git~ Sezen Aksu#

ALİ MERTOĞLU

Selin gideli yaklaşık bir buçuk saat olmuştu, ama ben hâlâ elimdeki zarfı açmamıştım. Emre ve Savaş geldi yanıma, ikiside iki taraftan bana çemkirmeye başladılar.
"Oğlum kız gidiyor, elin oğluyla." dedi Emre.
"Hem bu Uğur kim? Yani, ne zamandan beri tanıyorlar ki?" diye ekledi Savaş. Sonra Emre yine konuştu.
"Oğlum sen adamı hasta edersin. Kız gitti, bir cevap ver! Ne kadar güvenebiliriz bu Uğur'a?"
Sakallarımı okşayıp, iç çektim.
"Gitti. Selin gitti. Ama geri gelecek. Geri geleceğini bildiğim için izin verdim oğlum. Rahat değildi burada, yüzüme doğru düzgün bakmıyordu bile. Gitsin kafasını dağıtsın, geri gelsin." dedim.
"Ne malum geri geleceği?"
"Gelecek. Bitti. Kızın hayatı burada."
Savaş ve Emre'yi arkamda bırakıp odama çıktım. Kapıyı kapatıp, yere yığıldım. Tüm cesaretimi toplayıp, zarfı açtım. Git, git aşkım...

Mavi,
Sen bunu okurken ben nerede olacağım bilmiyorum, ama uzakta olacağım. Tıpkı her zaman gibi. Ben senin ne kadar yakınında olursam olayım, bir o kadar da uzağım sana. Şimdi sırıtıyorsun, bu nasıl mektup diye, biliyorum. Ben vedaları hiç sevmem, zaten becerememde. Ama şunu bilki ben seni hep çok sevdim Mavi. Bırak kavgalarımız olsun, sevinçlerimiz olsun, senin yanında hep güvende hissettim kendimi. O gece... O gece dediğim gibi bir vedaydı. O gece ne düşündüm biliyor musun? Sevdiğim adama en güzel veda, o'na ilk ve son kez teslim olmak dedim içimden. Öylede oldu, o sana benim vedamdı Aliş. Uzak kalmamız zaten ikimizde iyi gelecektir. Senin yüzüne asla söyleyemeyeceğim birşeyi yazıyorum... Özür dilerim aşkım, eğer seni kuracak birşey yaptıysam. Seni affettim mi diye merak ediyorsun şimdi, hatta alt dudağını dişliyorsun. Affettim seni. Şşt ağlama ama...
Saçların alnını kapatmıyor bu yüzden kendini gizleyemiyorsun. Burnun ve ağızın... O üzgün çocuğa ait. Sen büyürken onlar zamana meydan okuyorlar. Onlar hep üzgün, hep bir yerde takılı kalmışlar. Hele o bakmaya korktuğum gözlerin. Onlar okyanus gibiler. Cesur ama huzur verici. Tehlikeli, bir o kadar da kırılganlar. Ben seni çoktan ezberledim çocuk. Bensiz mutlu ol diyemem sana, çünkü ben olmayacağım. Evet seni hatırlamak istediğim gibi alıp götürüyorum yanımda, var mı buna bir itirazın?
Ben geri dönmeyeceğim aşkım... Unut beni kendi yoluna bak.. Hoşçakal Uzaydaki Mavi Gözlü Çocuk...
                                           Koca Göz.

Mavi GökyüzüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin