SELIN YILMAZ
Avuçlarım terledi... O geldi. Bora.
"Bora?" dedim, sesim güçsüz.
Ali'de geri kalmayıp, hemen lafa atlıyor.
"Lan oğlum, ne işin var senin burada? Nerden buldun bizi?"
"Ee, canım bem size dedim... Ben Bora Pars'ım... İstediğimi bulurum... Selin'i bulmak istedim, buldum."
Kolyemi okşamaya başladım... Onu karşımda görmekten nefret ediyordum. Ondan tiksiniyordum.
"Lan yürü git işine. Asabımı bozma benim. Parsmış, Parsık."
"Ali... Nolur yapma." dedim, kuruyan dudaklarımı ıslattım.
"Selinciğim, beni içeri davet etmeyecek misin?"
"Gel."
Ali'nin anlındaki damarları görebiliyordum, buda demek oluyorduki sinirlenmiş.
Offfff Bora me istiyorsun benden. Git! Tiksiniyorum senden!
Bora içeri girdiğinde, sanki kendi eviymiş gibi hemen koltuğa kuruldu.
Ali'de yanımda, muhtemelen içinde sinir krizleri geçiriyordu. Eliyle sakallarını sıvazladı.
Ali'nin elinden tutup, Bora'nın karşısındaki koltuğa oturduk.
Ali'nin yanımda olması, az da olsa korkumu ve tedirginliğimi hafifletiyordu.
"Ee Parsık- yani Bora. Nerden buldun bizi?"
"Ben Bora Pars'ım, ben bulurum."
"Başlatma lan senin Parsından!"
Kapı çalıyor. Bu kesin Savaş be Nazlı.
Kapıyı açınca rahatlıyorum, ama yüzümdeki korku geçmiyor. Nazlı bunu hemen fark ediyor. Savaş bile fark ediyor.
"Noldu ikizim?"
"Geldi."
"Kim geldi? Yoksa..?"
"Evet Nazlı, içeride."
Nazlı bir hışımla içeri gidiyor, ben ve Savaş arkasından gidiyoruz. Ama birşey yapmıyor.
"Saat olmuş akşamın kaçı. Hangi rüzgar attı seni buraya?"
"Nazlıcığım, Selin'i görmek istedim geldim. Rahatsızlık mı verdim yoksa?"
"Yoo- hayır." diyorum, gözlerimi kaçırarak.
Yüzüne bile bakmak istemiyorum.
Ali kalkıp mutfağa doğru ilerliyor. Buzdolabını açıp içinde ne var ne yok inceliyor.
"Savaş, evde hiç birşey kalmamış. Ne sonra atıştırmak için, ne de yarın sabah için."
"Tamam kuzen, hadi gel birşeyler alalım. Bora, senide bırakalım mı?"
"Yok arabam var benim. Giderim birazdan."
"İyi. Kızlar bir çıktık."
Ali'ye derdimi yine anlatamadım, ve bu sefer ne Ali var, ne Savaş var, koruyacak. Evde Nazlı olmasa ne yapardım bilmiyorum.
"Neyse Selin seni göreyim dedim. Kalırdım ama yarın işlerim var. Bende gideyim."
Bu lafları derken, rahatsız edici bir derecede beni süzmeye başladı.
Yastığı alıp kucağıma bastırdım.
Nazlı hâlâ salonda otururken, Bora'yı yolcu ettim.
"Güle güle."
"Güle güle."
Kapıyı kapatınca rahat ve derin bir nefes aldım. Gözlerimi kapatıp, Bora'yı unutmaya çalıştım.
"Nazlı ben yukarda üstümü değiştirip geleceğim."
"Tamam.."#Güneşin Kızları ~ Gerilim#
(Yukarda mevcutdur)Yukarı yavaş yavaş çıkmaya başladım, bir elimde telefon, diğer elim kolyemi okşuyor.
Koridorun karşısındaki odanın kapısını açtım ve dona kaldım. Avuçlarım yeniden terlemeye başladı. Tam ağazımın çıktığı bağıracakken, kolundan tutup içeri soktu ve kapıyı ardımdan kilitledi. Gözlerimden yaşlar tek tek düşmeye başladı. Kuruyan dudaklarımı ıslattılar.
Yavaş yavaş bana yürüyüp, ağazımı kapattı elleriyle. O ellerle bana dokundu, yine...
"Sakın bağırma yoksa..."
"Bora..." diyebildim sadece, sesim doğru düzgün çıkmadı bile.
"Nolur bırak, gideyim. Bana bunu bir daha yapma."
Sonra birden tüm cesaretimi toplayıp "NAZLI!!" diye bağırmaya başladım.
"Gelemez."
"Neden?"
"Bağladım onu, bant yapıştırdım ağazına."
"Pisliksin..." dedim, sesim titreyerek.
Gözümden damlayan yaşlar, yüzümü sırılsıklam ederken, o pis elleriyle saçımı okşamaya başladı. Titreyen elimde telefon olduğunu hatırladığım anda, sakladım ki görmesin.
Oda'nın içinde geri geri yürümeye başlarken, yer kalmayınca yatağa düştüm. Bora üzerime doğru yavaş yavaş yürümeye başladı, ve sonunda yatağa ulaştı.
Boynunu uzattı ve boynumu koklamaya başladı. Sakladığım telefonu onun olmadığı tarafta çıkartıp, Ali'nin numarasını aradım. Gözlerim doluyken, bulanık görme sebebiyle biraz uzun sürdü bu işlem.
Sonra telefonu açtığından emin olunca yeniden cebime koydum ve konuşmaya başladım.
"Bora... Ne yapacaksın bana? Nazlı nerde? Neden beni kilitledin?!"
"Şştt... Benim olacaksın."ALİ MERTOĞLU
"Alo?" Selin?!"
Cevap yok.
"Selin! Selin duyuyor musun beni?!"
Savaşı hemen arabaya çağırıp, durumu anlattım.
İkimizde arabaya binince, eve doğru gaza bastım.***
Kapının ziline bastım, kimse açmadı. Bir daha denedim. Eve gelene kadar aklıma bin küsür felaket senaryosu geldi. Delirdim.
"LAN KAPI NİYE AÇILMIYO?! BORA SEN BENİM ELİME GEÇERSİN, PARSIK! AÇ LAN ŞU KAPIYI!"
Sanşımı yine denedim, ve kapıyı açan kimse yine olmadı. En sonunda kapıyı kırma kararı aldım. İlk deneyimimde başarısız oldum.
"Savaş boş durma, arkalara bak... Kapı falan açık mı..."
Savaş arka bahçeye bakmaya gittiğinde, ben ikici sanşımı ve yine başarısız oldum. Ama üçüncüye iyice hırslandım, ve kapıya bodoslama daldım.
Ve başarılı oldum. Be olduğunu anlamadan hemen salona koştum ve orada iplerden kurtulmaya çabalayan Nazlı'yı gördüm. Hemen yanına gittim ve bileklerinin etrafındaki ipliği çözdüm.
"Ali, koş yukarı! Pislik oraya götürdü!"
Nazlı'nın bu lafından sonra, yukarı fırladım. Tüm odaları ararken, tek bakmadığım Selin'in odasına rastladım.
İçeriden boğuk bir ses duydun.
"İmdaaatt!" diye.
Hemen kapının kilidini zorladım, ve kilit zaten bozuk olduğu için hemen açıldı.
İçeri girdiğimizde Bora'yı Selin üstünde gördüm. Selin altta canı ile uğraşırken, Bora üstte ne yapmaya çalışıyor anlamadım. Anlamakta istemedim.
Bora'yı yakasından tuttuğum gibi, ayağa kaldırdım ve kafa attım o yamuk burnuna. Savaş odaya girdi ve bana katıldı. İkimizde Bora'yı döverken, kulağıma Selin'in sesi geldi. Ağlıyordu.
"Bak Nazlı, yine yaptı." dedi kısık bir sesle.
Donakladım.
"Neyi yine yaptı?" dedim, gözlerimi Selin'in gözlerine sabitlemiş bir şekilde.
Gözlerini kaçırdı benden.
"Selin, neyi yine yaptı dedim sana! Bunu daha önce de mi yaptı?!"
Nazlı araya girdi.
"Alicim, sakin ol. Bak ikizim zaten korktu... Sen de daha fazla korkutma. SAVAŞ SENDE YETER ARTIK! YETER DÖVDÜĞÜN! ÖLDÜRMEYE Mİ ÇALIŞIYORSUN!"
Selin'in yanına gittim. Boynunda çizikler vardı. Üstündeki t-shirtında yırtıklar vardı. Parmaklarını dudaklarına götürdü.
"Ali ben kendimi çok kirli hissediyorum." Gözlerinden yaşlar damladı.
Kafasını göğüsüme yasladı.
O arada polisler içeri daldı.
"Ben aradım." dedi Nazlı.
Bora'yı gözümüzün önünde tutuklayıp götürdüler.
"Bitti. Selin, bak bitti."
"Ali bu çocuk iyi değil. Yani kafası yerinde değil. Ben sana bu yüzden onunla muhattap olma dedim. Bana yine bulaşmasından korktum, o yüzden onu sana karlı korumaya çalıştım. Ama olmadı. ALLAHIN PİSLİĞİ GELDİ YİNE BENİ BULDU! Yine bana aynısını yaptı..." dedi ağlayarak.SELİN YILMAZ
Kendimi kirlenmiş hissediyorum.
"O pislik elleriyle bana dokundu! Saçıma, vücuduma! Boynumu öptü benim! Pislik! Hepsi benim suçum, ilk ona ben bulaştım, arkasından ben koştum!"
Delirdim, yüzümü öfelemeye başladım, boynumuda.
"NAZLI! NEDEN BEN YA? NEDEN BEN? NİYE BANA DOKUNUYOR? SİZ GELMEYSİDİNİZ NELER OLACAKTI?"
Masanın üstündeki parfüm şişelerini yere fırlattım.Sonra bir anda annemin sesini duydum, ama yinede sakinleşemedim.
Yerdeki parfümleri alıp, odanın diğer ucuna fırlatmaya başladım.
Nazlı ve Ali aşağı koştu annemin yanına, muhtemelen durumu anlatmak için.
Etrafıma bakıp, aynada kendimi gördüm.
Kendimi kirlenmiş hissediyorum. İğrenç hissediyorum.
Sonra, yatağın ucundaki vazoyu alıp boy aynasına fırlattım.
Savaşın odada olduğunu unuttum, yerden ayna kırıklarından bir parça alıp, bileğim üstüne yerleştirdim. Savaş bunu fark etti ve koşup elimdeki ayna parçasını alıp yere fırlattı.
"SELİN NE YAPIYORSUN? SAKIN, SAKIN ÖYLE BİRŞEYİ AKLININ UCUNDAN BİLE GEÇİRME! SAKIN!"
Yere yığıldım, yüzümü avucumun içine aldım. Savaşın arkama oturduğunu anladığımda kafamı göğüsüne koydum. Saçımı okşamaya başladı.
Annem odaya fırladı ve benim yanıma yere oturdu.
"Kızım, canım benim..."
Ağlayarak kafamı omuzuna koydum.
"Şerefsiz, pislik!"
"Anne, anne bana dokundu..."
"Şşşt... Tamam bitti."***
"Selin canım, benim bildiğim kadar İzmirde sen bu cocuğun arkasından koşuyordun. Noldu da böyle oldu?"
"Ali..."
"Tamam, özür dilerim, kapattım konuyu."
Derin bir nefes alıp anlatmaya başladım.
"O olaydan çok çok önce oldu bu. Yani bana aynısını yapmaya çalıştı, ama etraftakiler zamanında yetişti. Sonra büyüdük, ben değişti sandım, arkasından mal gibi koştum. Bir daha yapmaz sandım Ali..."
"Şşt...Tamam, bitti tamam."
"Gerizekalıyım ben, salağım..."
Gözlerimden akan yaşları, Ali elleriyle sildi.
"Sahiden bitti değil mi Aliş?"
"Evet... Evet koca gözlü kız... Bitti."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mavi Gökyüzü
Teen FictionAli ve Selin iki küçük çocuk gibiler, ikiside hoyrat, ikiside masum... Güneşin Kızları'dan #AlSel'in aşk dolu hikayesi sizlerle. Umarım beğenirsiniz, beğenilerinizi, ve yorumlarınızı atmayı unutmayın.❤️❤️