Alışveriş Meselesi

895 40 8
                                    

#Zara Larsson- Lush Life#
(Baştan sona kadar dinleyebilirsiniz.)

SELİN YILMAZ

Gözlerimi odaya yayılan nefis kokulara açtım. Baş ucumda yatan Ali'ye baktım. Yeniden yüzünün her santimetresini ezberledim, fakat bir müddet sonra derin bir nefes alıp, ayaklarımın yere basmasına izin verdim.
Sersem adımlarımla balkon kapısına yöneldim. Önde duran pembe çiçekli beyaz perdeyi yana savurdum.
Londra'ya geldiğimden beri ilk defa doğru düzgün güneş yüzü görüyordum.
Oda Ali'nin uğurudur diye düşündüm.

Yeniden hâlâ yatan Ali'ye baktım sonra da dün gece parmağıma taktığı tek taşa. Kocaman bir gülüş sergileyip odanın diğer ucundaki aynanın karşısına geçtim. Üstümdeki pembe saten gece elbisesini düzelttim, ve elimi karnımın üstüne yerleştirdim.

Kaşlarımı çatıp sağ sola döndüm.
"Ben kilo mu aldım ne?"

"Sen her halinle güzelsin," diye bir ses geldi arkadan. Aynadan yatağa baktım ve çoktan uyanmış beni izleyen Ali'ye baktım.

"Günaydın mavişiiiim!" dedim
kollarımı her iki yana açarak ve parmak uçlarımda durarak.
"Günaydın." dedi hâlâ uykulu bir şekilde.

Yanına gidip dudaklarımı dudaklarına şefkatle bastırdım.
"Hadi kalk içeride muazzam bir kahvaltı var. Kokuları alıyorum."
"Ben kahvaltımı yaptım sayılır... Bir öpücük daha doyurur beni." dedi Ali, yatağın içinde yuvarlanarak.
Gülerek bir kere daha öptüm.
"Şimdi doydum işte."

İçeri mutfağa girdiğimizde krallara layık bir kahvaltı hazırdı. Batu çoktan uyanmış bizim sofraya teşrif etmemizi bekliyordu. Emel abla da masaya son tabağı koyuyordu.
"Ne bekliyorsunuz orada, hadi gelin."

Daha fazla açlık çekemeyeceğimi anladığımda Ali'yi ardımda bırakarak masaya geçtim.

"Ali bana o reçeli uzatsana," dedim ağızım dolu bir şekilde.
"Selin yavaş istersen?"
"Ben istemiyorum ama bebeğimiz istiyor." dedim Ali'nin bana uzattığı reçeli ekmeğe sürerek.

Ortalama bir insanın muhtemelen üç lokma da yiyeceği ekmeği bir seferde yedim.

"Yonö bok bön östömöyoröm öli. Böbök östöyör." dedim, ama muhtemelen hiç kimse dediğimden tek kelime anlamadı.
Hepsi sadece alttan alttan gülüyordu bana.
"Ya ne ya! Valla bebek yiyor ben değil."

Tıka basa dolduktan sonra Ali ve ben yeniden odamıza çekildik.
"Bugün birşeyler mi yapsak?" dedim heyecanlı bir şekilde.
"Olur. Şey yapalım mı..." dedi elini karnıma koyarak.
"Bebeğimiz için alışverişe gidelim mi?"
Küçük bir çocuk gibi ellerimi havaya kaldırdım ve,
"Oleyyy!" dedim.
Sonra bir anda ciddileştim.
"Yalnız Ali, ben hamile olduğumu öğrendiğimden beri hastaneye gitmedim. Kontrol için gitmemiz lazım."
"Peki... O zaman hazırlanalım, önce kontrole, sonra alışverişe gideriz."

ALİ MERTOĞLU

Selin ceketini çıkarıp bana verdi ve yatağa uzandı. Ona hamile olduğunu söyleyen doktorda fazla bekletmeden kontrol etmeye başladı.

"Jel biraz soğuk gelebilir..." deyip muhtemelen biraz değilde, baya soğuk olan jeli Selin'in karnına sürdü. Ardından elin makinayı alıp Selin'in karnında gezdirdi.
Gözlerimi sımsıkı kapattım... Hâlâ baba olacağıma inanmıyordum...

"Bebeğimiz sağlıklı görünüyor, sorun yok." dedi gülerek.
"Şimdi birde kalp atışlarını dinleyelim, sonra da bir fotoğrafını çekeriz."

Onun kalp atışlarından ziyade benim kalp atışlarım sanki tüm odada yankı yapıyordu. Selin bana bakıp elimi sıkıca tuttu. Heyecanlı görünmemeye çalışıyordum, ama pek başarılı olduğum söylenemez. Avuçlarım terledi.

Mavi GökyüzüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin