"Kızın aşık oldu baba."

784 43 9
                                    

ALİ MERTOĞLU

Tuğçe'nin bana Selin'in doğum gününü hatırlatmasıyla, hemen harakete geçtim.
Ne yapabilirdim? Ne? Ne?
Odamda bir aşağı bir yukarı yürümeye başladım.
Parti. Ağzımı şaklattım. Çok klişe. Daha güzel birşey olsun. Okullarında açıldığı haftaya denk geliyor. Ne yapsam? Ne yapsam?
Sonra bir anda kendi kendime konuşmaya başladım.
"Yok! Birşey bulamıyorum."
Kendimi biraz sakinleştirmek için balkona çıkıp temiz hava aldım.
Derin bir nefes alıp verdim.
"Daha bir hafta var Ali. Sakin, sakin." dedim kendime. Pek işe yaramadı ama.

***
Akşam yemeğimi Selin'siz bir masada yedikten sonra, odama çıkıp yatağıma uzandım.
Elime telefonumu alıp, Selin'i görüntülü aradım.
"Aşkım?"
"Ali! Çok özledim seni!" dedi Selin, beni gördüğü saniyede.
"Bende seni aşkım. Bende seni... Ee anlat bakalım oralar nasıl? Özlemişsindir."
Selin konuşmaya başladığında, yatağıma yeniden uzanıp, telefonumu komodinin üstüne koydum, yüzümün hâlâ görüneceği bir şekilde. Selin'de beni taklit edercesine aynısını yaptı, fakat konuşmaya devam etti.
Ben bu kızı, bir ömür dinleyebilirim...
"Ay, Ali! Sonra ne oldu biliyor musun? Nazike ablayı gördük."
"O kim?"
"Mahallenin ayaklı magazin sayfası."
"O ne be?"
"Işık hızından daha hızlı giden birşey varsa, o da Nazike ablanın dedikodularıdır."
Güldüm.
Selin konuşmaya devam ettiği an gözlerimi kapattım. Masal dinliyormuş gibi, gözlerim kapalı dinledim onu.
Sonra sözünü yarıda kesip, "Selin seni özledim." dedim.
Bir an duraksadı.
"Bende seni özledim." dedi sonra.
Telefonu kapattığım an, saatin hâlâ yedi olmasına rağmen, yorganın altına girip yattım.

SELİN YILMAZ

Bende seni özledim Ali. Kokunu, gözlerini, dudaklarını... Herşeyini... Seni özledim ben Ali...
Ali telefonu kapatınca, otel odasındaki tek kişilik yatağa uzandım ve yattım.
Tam dalacakken, telefonum çalmaya başladı. Kimin aradığına bakmadan, telefonu açıp, kulakıma koydum.
"Efendim?"
"Kızım sen neden İzmir'e geleceğini bize söylemiyorsun?!"
Helin'di.
"Aniden karar verdik, zamanım olmadı."
"Ee temelli mi?"
"Hayır. Pazar günü dönüyoruz."
"Ya anladım. O zaman ben hemen kızlara haber veriyorum, yarın görüşüyoruz."
Helin'in daha fazla uykumu bölmesini istemediğimden 'tamam' deyip kapattım telefonu.
Arkamı yeniden dönüp, yorgana iyice sarıldım.

***
"Vay be."
"Seline bak sen."
"Kim?"
Soru yağmuruna tutulmuştum kızlar tarafından.
"Orasını işte, söyleyemem Berrin."
Önümdeki masanın üzerinde duran portakal suyundan bir yudum daha alıp arkama yaslandım.
"Ee, bana biraz Ali Mertoğlu'nu anlatsana?" dedi Helin, bir anda.
Gözlerim büyüdü.
"Niye?" dedim.
Arzu'da masada çoktandır sessiz kalmıştı ki, araya giriverdi.
"Helin yavaş istersen canım."
Helin Arzu'nun uyarsını dinlememiş olacak ki, sormaya devam etti.
"Ya hadi ama... Ekranda gördüğümüz kadar yakışıklı mı? Sevgilisi var mı? Komik mi? Eğlenceli bir tipe'de benziyor..."
Onun sevgilisi var; onun sevgilisi benim diyemedim. Yutkundum.
"Helin yavaş yavaş canım. Yavaş yavaş." dedim, kendimi yeterince sakinleştirince.
Sonra arkadan bir ses geldi.
"Biraz eğlenceliyimdir." diye.
Arkamı dönünce, maviliklere rastladım.
O saçları, o kokusu, o gülüşü, o dudakları, o gözleri nihayet yine yanımdaydı.
"Ali?!" diye fırladım sandalyeden.
Helin, Arzu ve Berrin'i unutup, boynuna atladım Ali'nin.
Arzu'nun Helin'e birşey dediğini duydum. Hemen onların burada olduğunu hatırlayarak, kollarımı boynundan ayrıp, saçlarımı ve sesimi düzelttim.
"N-ne arıyorsun sen burada?"
Ali kulakıma eğildi.
"Hasretinle yandı gönlüm."
Gülümseyip, kendisinden uzaklaştım.
Masaya doğru bir kaç adım atıp, Ali'yi kızlarla tanıştırdım.
"Bu Berrin. Helin ve Arzu buda."
Helin ağızı açık bir şekilde Ali'nin elini sıktı.
Yavaş Selin. Yavaş kızım. Sakin. Tamam tamam. Bak Ali geldi. Şşt tamam, birazdan hiçte Heline çarpmak gibi planların yok. O ağızıyla burununun yer değiştirmesini istemiyorsun...
Masaya oturunca, ortalığı sessizlik kaptı.
Berrin sessizliği sevmediği için, hemen bir patavatsızlık yaptı.
"Siz aşıksınız değil mi?"
Şok olmuş gibi, Berrine baktım.
"Kim biz mi?"
"Selin bana hiç öyle şok olmuş numaraları yapma. Yalan söyleme bana, gözlerin anlatıyor herşeyi."
Dördümüzün içinden beni en iyi tanıyan Berrin'di. Ne zaman yalan söyleyip, söylemediğimi hemen anlardı. Bu dünyadaki herkesi kandırabilirdim, ama Berrin'i asla.
"Ne aşığı Berrin." deyip güldüm.
O arada Heline bir telefon geldi, ve zor da olsa Arzuyla birlikte kalktılar. Kalkmaları açıkçası benim için avantaj oldu. Berrine şimdi herşeyi anlatabilirdim.
"Bak Berrin,"dedi Ali, ellerini masanın üstüne koyup, portakal suyumdan bir yudum alarak. Berrin bu harakete, hemen kaş kaldırdı.
Ohhh adama bak... Rahatlıkta Eversti geçti.
"Evet, doğru bildin. Selin bana aşık, ben ona."
Gözlerim büyüdü, kalbim tekledi.
Yinede söylemesi beni bir yandan rahatlattı.
"Biliyordum işte. Bakın, benden birşey saklamanıza gerek yok. Ne Arzu'ya, ne de Helin'e birşey anlatmam. Rahat olun."

Mavi GökyüzüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin