SELİN YILMAZ
Sevdiğim adama yine teslim oldum. Ona yeniden ait oldum. Bundan hiç şikayetçi değilim ama, aksine huzurluyum ve mutluyum. Ali'nin yaptığı hamlelerle, her defasında tırnaklarımı daha fazla kazıdım beline. Parmaklarımla saçını taradım. Öpücükleri beni kendimden geçiriyordu, teni tenime temas edince içim titriyordu. Normalde o bakamaya cesaret edemediğim gözlerine baktım.
"Sana aşığım..." diye fısıldadım.
"Sana aşığım..."***
Gözlerimi açınca hâlâ Ali'nin kollarında olduğumu fark ettim. Kafamı göğüsüne koyup, tüm gece kalbini dinledim. Kafamı hafifçe kaldırıp, yüzünü okşamaya başladım. Dudağına masum bir öpücük kondurdum.
"Günaydın." dedi, gözlerini zar zor açarak.
"Günaydın."
Yüzünü buruşturdu.
"Ne yapıyorsun?"
"Seni ezberliyorum... Olurda bir gün yine ayrı düşersek, yüzünün her santimini hatırlayayım diye."
Bana yeniden sıkıca sarıldı ve saçıma bir öpücük kondurdu.
"Biz, asla ayrı düşmeyeceğiz bir daha."
Ali'nin kokusunu biraz daha ciğerlerime çektikten sonra, beyaz çarşafı kendime dolayıp yataktan kalktım.
"Ben acıktım."
"O zaman hazırlan, birşeyler yiyelim aşağıdan. Sonra eve geçeriz."
Bedenime sarılı olan beyaz çarşafı, sıkıca tutup, odanın her bir tarafında duran elbiselerimi toplayıp, banyoya girdim.
Soyundum ve kabine girdim. Sıcak su, tenime dokunduğunda irkildim, ve yandım. Yavaşça bütün kötü şeyleri yıkadım, ve o kötü şeyler gitti... Bir daha dönmemek üzere, gitti... Daha önce bu kadar huzurlu yıkanmamıştım.
Normalde ben banyo yaparken hep birşeyler düşünürüm ve canımı sıkarım.Aşağı restorana indiğimde, Ali çoktan siparişleri vermiş oturuyordu. Hemen yanına çöktüm ve yemeye başladım.
Salatalık, domates, zeytin, yumurta, ekmek... Hepsini hızlı hızlı yemeye başladım ve sonra Ali'nin beni izlediğini fark ettim. Ağızımın dolusuyla konuşmaya çalıştım.
"Ne oldu?"
"Seni ezberliyorum..."
Ağızımdakilerini yutup, yeniden konuşmaya başladım.
"Ezberlemene gerek yok. Ayrı kalmayacağız..."
İkimizde aynı anda tebessüm ettik.
"Asla..."
"Asla..."
Ali'de artık kahvaltısını yapmaya başlamıştı, taa ki Emre mesaj atana kadar.
Ne oldu? Yani, Selin'le.
"Şunlara bir oyun yapalım mı?" dedi Ali mesajı cevaplamadan telefonu geri cebine koyarak.
"Oluuur." dedim çocuksu bir sesle.
"Sen Amerika'dan gelmedin. Üstelik- her ne kadar düşündüğümde bile deli olsam da- Uğur'la sevgili olmuşsun. Bende baya dağılmışım."
"Tamam. Ayyy bayılırım oyunlara!"
Ellerimi saklattım.ALİ MERTOĞLU
Otel'den çıkıp arabaya bindik. Yol boyu ikimizde fazla birşey demedik, sadece birbirimize bakıp güldük. Selin sessizliği bölmek isteyince, radyoyu açtı.
#Ateş Böceğim Misin? ~ Güzin ile Baha#
"Bayılırım!"
Ben direksiyonda ritim tutarken, Selin koltukta ayağa kalktı, ve tepesine oturdu. Kollarını açtı. Rüzgar üstündeki elbiselerini savururken Selin'in umuru bile olmadı.
"Aşk bahçemi süsleyen inci çiçeğim misin? Aşk bahçemi süsleyen inci çiçeğim misin?"
Beni işaret ederek dans etmeye başladı. Ellerini havada kıvırdı. İşte normal kız dansı.
"Gençlik başımda duman, ilk aşkım, ilk heyecan."
Kafasını bir sağa bir sola çevirdi. Bas baya mutluydu, gözlerinden okunuyordu.
Dikiz aynasından bana baktığını görünce, öpücük attım.
Şarkı ilerledikçe Selin daha deli haraketler yapmaya başladı. Koltuğa yeniden oturup, sonrada camdan çıktı. Saçını rüzgar'ın içinde düzeltmeye çalıştı, ama bunda pek başarılı olduğu söylenemez.
Cebinden telefonunu çıkartıp, bizim resmimizi çekmeye başladı.
"Yaa yapma. Tipime bak." dedim, kameradan kaçarak.
"Ne varmış tipinde? Benim aşkım her zaman yakışıklı." deyip beni öptü.
Beni dinlemeden, bir kaç fotoğrafımızı çekti. Sonra dans etmeye devam etti.
Emre'nin evinin önüne gelince planımızı uygulamaya başladık.
Selin bir kenarda saklandı, bende kapıyı çaldım. Bir kaç kere çaldıktan sonra kapı açıldı.
"Ali? Oğlum bu halin ne?"
"Gelmedi."
"Gel, gel içeri. Ne demek gelmedi?"
Salona geçince meralı suratlar bana baktı, gülmemek için kendimi zor tuttum.
"Gelmedi işte."
Nazlı araya girip, hemen birşeyler sordu.
"Selin nerede Ali? Hani getirecektin? Ne oldu? Niye gelmedi? Ali cevap versene!"
Tekli koltuğa oturup, yüzümü ovaladım. Bitkin görünmeye çalıştım. Tuğçe'de en az Nazlı kadar endişeli görünüyordu.
"Ali!"
"Bir fırsat verseniz konuşacağım!" dedim, ve hepsi sessizce yerlerine oturup bemi dinlemeye başladı.
"Gittim. Beni istemediğini söyledi. Kavga ettik. Kalacakmış orada. Kendine çoktan yeni bir hayat kurmuş. Yeni sevgili, yeni hayat..."
"Yeni sevgili?"
"O Uğur denen herifle sevgili olmuş. Neredeyse karşımda öpüşeceklerdi."
"O ha." diye araya girdi Savaş.
Ben anlattıkça, karşımdakiler benden daha fazla üzüldüler.
Ayy tiplere bak.
Anlatmaya devam ettim, bir kaç dakika sonra kapı çaldı.
"Ben bakarım." diye ayağa fırladım.
Kapıya koşup, Selin'i içeri aldım.
"Amma üzüldüler."
"Yaaa, çok mu?"
"Nazlı birazda sinirlendi galiba."
"Tipik Nazlı işte."
Selin'in elini tutup, yavaş yavaş holden salona doğru yürümeye başladık. Her iki adımımda arkama bakıp, Selin'e gülüyordum.
Sonunda salona girdiğimizde, yan yana durduk. Az önce bana merakla bakan suratlar, bu sefer Selin'e döndü.
"Selin?!"
"Ne?!"
"Hani sen gelmemiştin?!"
"Hani siz barışmamıştınız?!"
Dördü'de aynı anda ayağa kalkıp, bizi soru yağmuruna tuttular.
Selin ve ben birbirimize bakıp gülümsedik, sonra yürümeye devam ettik. Karşılarında durunca, soru yağmurunu erteleyerek, Selin hepsiyle hasret giderdi.
"Sizi oyuncular sizi..."
"E tabi oğlum ne sandın."
"Oturun şuraya, hemen anlatın."
Soru yağmuru, sonunda geldi.
Selin ve ben sorguya çekilen beş yaşındaki çocuk gibi koltuğa oturduk ve onlar ne sorarsa cevapladık."Ee bizde böyleyiz." dedi Selin, dizlerine vurup, ayağa kalkarak.
Sanki ilk defa evi geziyormuş gibi, etrafa bakmaya başladı.
Sonra bana bakıp, iç çekti.
"Ali ben artık eve gitmek istiyorum. Annemi özledim."
"O zaman kalkalım, ben seni eve bırakırım."SELİN YILMAZ
Evin önüne geldiğimizde, Ali arabadan inmedi.
"Gelmiyor musun?"
"Yok ya ben öyle dolaşırım biraz, sonra gelirim. Niye birliktesiniz diye soracaklar falan, sıkar."
"Tamam o zaman, ben gidiyorum."
Ali anlıma bir öpücük kondurup, gaza bastı.
Ağızına kadar dolu olan valizimi, nihayet kapının önüne kadar sürükleyince, zile bastım.
Bir kaç saniye beklemeden sonra, Aysun abla kapıyı açtı.
"Selin! Kızım!"
Merhaba dememi beklemeden bana hemen sarıldı.
"Merhaba Aysun abla."
Annem muhtemelen Aysun ablanın bağrışını duymuş olacak ki, adımı duyunca hazır olda bekliyormuş gibi kapıya koştu.
"Selin!"
Bir sarılma daha...
"Annem..."
Annem beni göğüsüne bastı, ve beni nefessiz bırakacak kadar sıktı.
"A-a-anne. Nefes- nefesim."
"Ay pardon kızım."
Annem nihayet beni bırakınca, salona geçip, birde orada sorguya çekildim.
Offff...
Sorgum annemin telefonunun ısrarla çalmasıyla sona erdi.
Oh be. Valla kim aradıysa ona hayatım boyunca minnettar kalacağım.
Annemin salondan çıkmasını fırsat bilip, hemen odama çıktım, ama fırsatım fazla sürmedi. Annem yeniden odama girdi ve aceleyle birşeyler anlatmaya başladı.
"Okulun açılmasına son bir hafta var, ve bizim hemen İzmir'e gitmemiz lazım."
"Ne?"
"Kızım soru sorma, valizini biraz boşalt, fazla o."
"Anne bana birşey anlatmadan, şuradan şuraya gitmiyorum!"
Odaya Nazlı girdi.
"Anne? Selin? Ne oluyor? Bağırışmanız yukarıdan duyuluyor."
Anneme fırsat vermeden, ben konuşmaya başladım.
"Güneş hanım İzmire gidiyor, arkasından bizide sürüklüyor."
Nazlıda şaşkın bir ifadeyle anneme bakıyor.
"Ne?"
"Kızlar hadi! Soru sormayın! Peri nerede?"
Annem tam odadan çıkacakken, kolundan tutuyorum.
"Haluk abiyle mi kavga ettiniz?"
"Halukla bir ilgisi yok."
"E anne ne o zaman!"
"Nihal!"
"Nihal öğret- yani Nihal abla mı?"
"Evet! Kaza geçirmiş! Çabuk olur musunuz."
Annem daha fazla konuşmadan odadan çıkınca, Nazlı ve ben birbirimize şaşkın bir ifadeyle baktık.
Birşey demeden ben yeniden valizimi kapatıp, kapının önüne koydum ve Peri'ye yardım etmeye çıktım.
"Peri?"
"Gel abla."
Odaya girince Peri'nin çoktan bir telaşla valizini topladığını gördüm. Şaşkın bir ifadeyle bana baktı.
"Yardım ister misin?"
"Yok ablacığım da, sen ne zaman geldin?"
"Az önce."
"Nihal ablaya olanları duydun mu?"
"Evet. Bende sana yardım etmeye geldim ama sen çoktan hazırlanmışsın."
Peri dayanamayıp bana sarıldı.
Canım...
Herkes hazırlanınca valizlerimizi dışarıya çıkarttık. O arada sarı bir araba belirdi. Ali gelmişti.
Valizleri görünce Ali hızlıca arabadan indi ve karşıma dikildi.
"Nereye Selin? Yani nereye gidiyorsunuz?"
Annem bana fırsat vermeden araya girdi.
"Bir arkadaşım kaza yapmış, aynı zamanda kızların öğretmeni. Gidiyoruz."
Ali'nin korkak suratını görünce güldüm.
Kulakına eğilip fısıldadım.
"Korkma, temelli değil. Seni bırakmayacağıma söz verdim."
Ali benim sözümü duyunca, yüzünde bir gülümseme belirdi.
Kaş göz işareti ederek beni içeri çağırdı.
"Anne ben telefonumu unutmuşum hemen geliyorum."
"Çabuk ol."Annemi ve kardeşlerimi dışarıda bırakarak, hemen Ali'nin odasına çıktım. Çoktan bir ileri bir geri yürümeye başlamıştı.
"Selin, nereye?"
"Otur anlatayım," yavaşça yatağa oturup, ellerini tuttum.
"Eve gelince annem beni sorguya çekti sonra bir telefon geldi. İzmirden öğretmenimiz olan Nihal abla kaza geçirmiş. Annemde İzmire gideceğimizi söyledi, yani hepsi aniden gelişti. Ama sadece okullar açılana kadar. Pazar günü falan döneriz yani."
Ali'nin bunu anlayışla karşılaması, içime su serpti.
Ali'nin rahatlamış yüzünü görünce dudağını öpüp ayağa kalktım.
"Güle güle aşkım."
"Güle güle. Varınca beni ara."
"Tamam."
Ali'yi odada bırakarak, aşağı koştum ve annem gilin çoktan arabaya bindiğini gördüm.
Arabaya bindiğimde, arka camdan, Ali'nin odasına baktım. Tıpkı Amerika'ya giderken olduğu gibi, camdan dışarı bakıyordu. Bu sefer daha rahattı.Bölüm sonu.
Aklımda çok güzel bölümler var. Umarım beğenmişsinizdir. Vote ve yorumlarınızı bekliyorum...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mavi Gökyüzü
Teen FictionAli ve Selin iki küçük çocuk gibiler, ikiside hoyrat, ikiside masum... Güneşin Kızları'dan #AlSel'in aşk dolu hikayesi sizlerle. Umarım beğenirsiniz, beğenilerinizi, ve yorumlarınızı atmayı unutmayın.❤️❤️