Hesap Sorma

1.3K 59 4
                                    

SELİN YILMAZ

Nefesim kesildi. Ali'nin mavi gözleri benim gözlerimi buldu.
"SELİN?!"
"Bak, açıklayabilirim."
"Selin, neyi açıklayacaksın? Bas baya öpüşüyordunuz! Ha, daha neyi açıklayacaksın?!"
"Nazlı, bak ne olur bir otur dinle bizi..."
Bayılacakmış gibi elini anlına attı.
Bir iç çekerek "Peki, tamam... Dinleyeceğim... Elbette mantıklı bir açıklamanız vardır."
Ali araya girerek "Evet var. Ama Selin Savaşada söyleyelim mi, gitsin bitsin işte..." Dedi
"Ali... Hazır değ-"
"Az önce söylediklerini yok sayıyorum, ve söylüyoruz."
"Ali..."
"Itiraz istemiyorum."
"Peki"
Nazlı dikkat çekici bir şekilde öksürdü.
"Öhöm öhöm. Burada artıl neler oluyor, biri bana açıklayabilir mi?"
"Nazlı, Savaşı'da çağıralım, sonra..." dedi Ali.

***
ALİ MERTOĞLU

Savaş Selin'in odasının kapısını tıklattı.
Selin iç çekerek, yatağından kalkıp kapıyı açtı.
"Neler oluyor burada? Neden hepimiz buradayız?"
"Gel Savaş anlatacağız."
Nazlı koltukta, Savaş duvara yaslanmış, elleri arkasında, Selin ve bende Selin'in yatağının üstünde, sorguya çekilmiş masum çocuklar gibi oturduk.
Aradan yaklaşık sessiz iki dakika geçti.
"Ee, gençler ne oluyor? Bu konuya birisi açıklık getirecek mi?" dedi Savaş.
"Bu konuya kuzenin Ali, ve ikizim Selin açıklık getirecek Savaş."

Selin ve ben birbirimizin gözüne bakarak iç çektik.
"Şimdi, Selin ve ben..."
"Ali..."
"Selin... Beni artık durdurma. Madem başka kimse bilmeyecek, bari en yakınlarımız bilsin."
"Ama daha ben Emre'den ayrılmadım."
"Kuzen? Yoksa? Siz?" Dedi Savaş.
"Evet Savaş. Ben ve Selin birlikteyiz. Selin gözlerini devirerek "Aslında, tam olarak öyle değil. Yani..." dedi.
"Nasıl yani, anlamadım? Ne demek 'öyle değil'? Ali, sen benim ikizimle zorla mı birliktesin?!"
"Nazlı bi' dur, bir sakin. Hemen celallenme."
***
Nazlı ve Savaş'a Selinle olan durumumuzu anlatalı iki saat oldu... Savaş bu duruma alışmış olsada, Nazlı hala anlamakta ve alışmakta zorluk çekiyordu. Tek şansı anlaması, çünkü ben Selini asla bırakmayacağım.

SELİN YILMAZ

Ali ilişkimizi Nazlı ve Savaşa söyledi. Aslında bir yanım çok rahatladı, en azından onlar biliyor ama bir yanım hiç rahat değil, aklım hep Emre'de.
Emre'ye nasıl söyleyeceğim?
***
Akşama doğru Emre'nin evine gittim. Herşeyi açık açık anlatmak için.
Kapıya geldiğimde yutkundum, ama cesaretimi toplayıp kapıyı çaldım.
"Aaa, aşkım gelmiş! Selin'im çok özledim seni... Birtanem, hoşgeldin."
Emre hemen beni sarıp sarmaladı, son kez sarıldım. Gözlerim doldu.
"Hoşbulduk Emre. Emre, benim seninle birşey konuşmam gerek. Acil... İçeri geçelim mi?"
"Pardon yaa, içeriye davet etmeyi unuttum. Gel aşkım."
Salona doğru yürümeye başladım, küçük adımlar atarak, sanki felakete doğru bilerek yürüyormuşum gibi.
Salon'un bir köşesinde Tuğçe oturuyordu. Ali tekli koltukta, ve Didem'de Ali'nin başında. Manzara hiç hoş değildi. Didem'i o pozisyonda gördüğüm an Ali bana baktı ve ben gözlerimi devirdim.
"Merhaba."
"Selam."
Ben hemen Ali'nin karşısındaki tekli koltuğa geçtim ki Emre bana fazla yaklaşmasın, yoksa söyleyince daha fazla üzülecek.
"Emre biz bir yalnız konuşsak?"
"Olur aşkım, hadi gel benim odaya gidelim."
Ali bana baktı bir hayır-Selin-yapma bakışı attı. Avuçlarım terledi.
Emre'nin odasına girdikten sonra, yatağına oturup, kolundan çektim ve yanıma oturtturdum.
"Ee? Neymiş bakalım bu kadar acil olan Selin hanım?"
"Emre..."
"Efendim aşkların birtanesi."
"Emre, bana böyle şeyler söyleme, çünkü benim sana söyleyeceklerimden sonra benden nefret edeceksin."
"Selin..?"
Boynumdaki kolyemi okşamaya başlıyorum. Başımı öne doğru eğip, gözlerimi kapattım, tam o anda gözümden bir damla yaş akıyor.
"Emre, ben, ben ayrılmak istiyorum."
"Ne? Nası' yani?"
Kafamı doğrultup, gözlerinin içine bakıyorum.
"Emre, bak sen beni heyecanlandırıyorsun, eğlendiriyorsun. Ben bunu aşk sandım, ama fark ettim ki değilmiş. Özür dilerim."
Emre elimden tutup "Selin bu bir şaka değil mi? Kamera nerede?"
"Emre şaka değil, sen çok ama çok iyi bir insansın, ve ben seni hak etmiyorum." Bu cümleyi söyleyene kadar yüzüm sırılsıklam olmuştu ağlamaktan.
Emre aniden ayağa kalkıp, elini başına koydu.
"Selin nasıl yani? Sen bunca zaman beni hiç sevmedin mi? Azıcık bile sevmedin mi? YA SEN BENİ KANDIRDIN!"
"Emre böyle deme, kırıyorsun beni." deyip elinden tutmaya çalıştım, ama o geri silkeledi.
"Ya bırak ya! Kandırdın beni işte!"
Ali, Tuğçe ve Didem galiba Emre'nin bağırtısını duyup hemen odaya koştular.
"Gençler neler oluyor?"
"Söyle Selin hadi! Yada dur ben söyleyeyim. Şöyle şimdi Didemciğim. Selin hanım benden ayrılmak istediğini söyledi, bana aşık değilmiş!"
Elimle yüzümdeki yaşları sildikten sonra kafamı kaldırıp Emre'ye baktım.
"Emre, bak sen ço-" diyebildim sadece, Emre lafaları ağazıma tıkadı.
"Selin ne? Neyden bahsetiyorsun? Sen bir yalancısın tamam mı? Bunca zaman beni salak yerine koydun! Beni kandırdın!"
"Emre hak-" diyebildim sadece, Emre lafı tıktı ağazıma yine.
"Emre, hadi gel biraz sakinleş." diyerek araya girdi Ali.
"Bırak ya, ne sakinleşmesi. Selin niye ya niye? Baştan söyleyebilirdin!"
Emre bir hızla koldumdan sıkı sıkı tutup "SELİN BAŞKA BİRİMİ VAR?!" dedi.
"Emre bırak, canım yanıyor!"
"Ya ben? Benimde canım yanıyor şu an! Ama umurundamı? SELİN SANA BAŞKASIMI VAR DEDİM?!"
Ali kolumu Emre'nin elinden kurtarıp, sesini yükseltti.
"Emre, kız canım yanıyor diyor! Bırak! Görmüyor musun halini kızın?"
Emre bir kaç saniye sessizlikten sonra birşeyler fısıldadı ama duyamadım. Kafamı kaldırıp, yüzüne baktım.
"SANA DEFOL DEDİM! ÇIK EVİMDEN!"
Tuğçe ve Didem'i iterek odadan dışarı çıktım. Salona koşup çantamı aldım ve evden dışarı fırladım.

ALİ MERTOĞLU

"Selin! Selin bekle!"
Kendimi çok suçlu hissediyorum, eğer ben zorlamasaydım, Selin şimdi bu halde böyle olmayacaktı.
Arabama atlayıp, Selin'i takip etmeye başladım yavaşça.
Yakaladıktan sonra, camı indirip "Selin hadi gel." dedim.
"Ali bırak beni!"
"Selin hadi gel, bin şu arabaya, sen nereye istersen oraya gideceğiz. Söz."
"Gidene kadar konuşmak yok ama."
"Tamam."
Selin arabayı sahile doğru sür dedi ve ben sürdüm. Gidene kadar sanki canımdan can aldılar. Selini o halde görüpte birşey yapamamak beni öldürüyordu.

***
Sahile varınca, Selin arabadan hızlıca çıkıp yavaş yavaş yürümeye başladı.

Bir banka doğru yürüdü ve ben arkasından takip ettim onu. Banka doğru yürüdükçe, bir adamın orada oturduğunu gördük. Ama Selin devam etti yürümeye. Yakınlaşınca kim olduğunu gördüm. Babam telefonda konuşuyordu sessizce ve sinsice, sanki birşeyler saklıyormuş gibi.
Arkadan sessizce yürüdük. Babamın oturduğu bankım arkasına geldikten sonra, ikimizde dikkatli bir şekilde onu dinledik.

"Güneş beni asla affetmez öğrendiğinde. Yapma ne olur. Söyleme.
Ona öyle birşey yapıldığını öğrenirse mahvolur. Güneş tecavüz meselesiyle bir daha karşılaşırsa kendini bir daha toparlayamaz.Ben kendimi hiç affetmedim, yapan kişiyide hiç affetmedim, biliyorum ama söylemiyorum işte."
Bu cümleleri duyduktan sonra Seline baktım. Ağazını kapatmış ağlıyordu. Bana fısıldadı.
"Ali nefes alamıyorum."
Selini hemen kucağıma alıp babamdan uzak bir yere götürdüm.
"Ali... Anneme, nasıl ya?! Kim?!"
"Şştt tamam sakin... Hiç kimseye birşey söylemeyeceksin... Anlaştık mı?"
"Hayır! O Haluk kişisinden hesap soracağım! Anneme nasıl söylemez? ALİ BENİ ANNEME GÖTÜR!"
"Annene sorduktan sonra ne değişecek?"
"Çok şey. Gerçekleri öğreneceğim!"
"Peki tamam. İstediğin gibi olsun... Nasıl rahat edeceksen."

***

SELİN YILMAZ

"Anne! Anne!"
Annem kapıyı hızlı bir şekilde açtı. İlaçlarım elinde.
"Ne oldu kızım? Şu ilaçlarını iç önce."
"Tamam ama seninle konuşmak istiyorum."
"Peki."
İlaçlarımı içtikten sonra, başlıyorum söze.
"Annem, canım senin bizden sakladığın birşey yok değil mi?"
Annem yüzü buz kesti.
"Yoo nerden çıktı şimdi?"
Gözlerim doldu.
"Anne saklama benden. Bak söz ne Nazlıya, ne Periye, ne başka birisine söylemem."
"Kızım yok birşey..."
"Anne yıllar önce tecavüz etmişler sana işte! Neden söylemedin bu kadar zaman? Biz senin kızın değilmiyiz? Bize söylemeyeceksen kime söyleyeceksin?"
Annemin gözleri doldu. Onu kırmak benim en son istediğim şey ama gerçekleri istiyordum.
"Kızım... Evet doğru... Ama ne olur başka birşey sorma."
"Kim yaptı?" dedim ellerini sıkı sıkı tutarak.
"Selin... Hem sen nereden duydun?"
"Boşver şimdi nereden duyduğumu. Kim yapar böyle adi birşeyi?"
Pat diye odamın kapısı açıldı.
Annem ve ben hemen anında göz yaşlarımızı sildik. Nazlı ve Peri bizi o halde görünce, bizi soru yağmuruna tuttu ama atlattık...

Mavi GökyüzüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin