Sen Yoksun

830 41 16
                                    

SELİN YILMAZ

Londra'ya indiğimde amaçsızca havalimanında yürümeye başladım. Ne yapacağım şimdi ben? Ali ne yapacak? Nasıl olacak? Aklımda pervane olan soruları unutmaya çalıştıkça, beynim daha fazla doluyordu. Dünden beri başım dönüyordu, ve düzenli ama bir o kadarda inatçı olan mide bulantılarım geçmiyordu. Gözlerimi bir kaç kere kırpıştırıp dışarı çıktım. Herkes kendi derdinde, mutlu... Sonra bir kaç metre ilerde birisi vardı... Ali? Arkası dönüktü. Saçlar, duruş...
"Ali?" dedim gülerek. Koştum...
"Ali!" diye bağırmaya devam ettim.
Elimi uzatıp omuzuna yerleştirdim.
"Ali?"
Bana döndü. Bir çift mavi göz, anlına düşen bir kaç sarı saç teli... Ama... Ama bu o mavilik değildi. Bu sadece sıradan bir maviydi. Gözleri içinde okyanusları saklamıyordu. Gökyüzü yoktu.
Ne diyeceğimi bilemedim.
"Sorry." dedim. Tam uzaklaşmaya başladığımda, o sıradan mavilik beni durdurdu.
"Sen Selinsin değil mi?" dedi. Kaşlarım çatık bir şekilde arkamı döndüm.
"Sen nerden biliyorsun adı mı?"
Gülerek bana yaklaştı, ve elini uzattı.
"Ben Batu. Yani Batuhan. Ali bahsetti değil mi?"
"Şey... Hıhı. Evet. Neyse ben gideyim."
Tam gidecekken, yine durdurdu beni.
"Nereye? Bilmiyorsun ki buraları. Hem bizim evde kalacaksın."
"Evet bilmiyorum, ama bundan sana ne?"
"Ali'yi şimdi anladım. Ne kadar zor bir tip olduğunu anlatmıştı."
Ali benden mi bahsetti?
Rüzgarda savrulan saçlarımı kulaklarımın arkasına koydum.
"Peki, kuzenin beni nasıl ortada mal gibi bıraktığını anlattı mı?"
"Selin, Ali anlattı. Teyzem kötüymüş."
"Neyse ya, ben bundan sonra Ali'yle ilgili hiç birşey bilmek, veya duymak dahi istemiyorum. Ben gidiyorum."
"Zor tiplerle uğraşmayı sevmem, gidiyoruz."
Batuhan bir anda beni kucağına alıp arabaya götürdü. O esnada ben Batu'ya vuruyordum.
"Bırak! Bıraksana! Bırak gideceğim!"
Batu beni koltuğa indirdikten sonra gülmeye başladı.
"Nereye gideceksin?"
"Cehennemin dibine! Sana ne!"
Batu gülerek üstüme kapıyı kapattı. Sinirden ayakkabı tabanlarımı araba kapısına geçirdim.
"Aaaaaaaaaaa!"
Batu birşey olmamış gibi, arabaya bindi ve gaza bastı.
"Biliyor musun, bende zor tiplerle uğraşmayı sevmem. İnat ederim, ve ben istediğimi yaparım." dedim, pis pis sırıtarak.
"Bak seeen."

***
Üç katlı, bahçeli bir evin önünde durdurdu arabayı Batu.
"Sizin ev mi?"
"Evet. Hadi gel."
Hâlâ geçmeyen mide bulantımı kaale almayarak arabadan indim. Siyah demir bir kapıdan geçip zile bastım.
Kapıyı sarışın bir bayan açtı, fakat onun mavi gözleri yoktu.
"Aa merhaba... Selindi değil mi?"
"Evet..."
Henüz ismini bile bilmediğim kadın bana salonu göstererek, içeri girmemi istedi. Yaptığım şeyin ne kadar doğru olduğunu bilmiyordum ama yinede yaptım.
Annem, Nazlı, Peri... Hepsi orada. Ali'de orada. Ben? Bense burada tanımadığım bir ailenin içindeyim. Be yapıyor ben?
İçeri girdim ve etrafa bakındım.
"Hoşgeldin, buyur otur."
"Hoş buldum, sağolun."
Kadın'ın dediği gibi açık gri ve turkuaz yastıklarla donatılmış koltuğa oturdum. Batu yanıma geçti ve muhtemelen annesi olan kadını bana tanıttı.
"Annem. Emel."
Emel hanım kendisini tanıtınca, kendisinin 38 yaşında olduğunu açıkladı. Hiçte göstermiyordu.

ALİ MERTOĞLU

Hastane odasında bir sağ bir sola yürüyordum... Yatakta yaralar içinde uzanmış uyuyan anne me bakıyordum ama aklım Selin'deydi. Bin kere aradım, bin kere red etti çağrılarımı.
Baş ucunda duran berjere oturdum ve kafamı avuçlarımın içine aldım. Dışarda Savaş vardı, babam vardı, Rana halam, İnci yengem, ve annemin çalışanları... Hepsi annemin uyanmasını bekliyordu ama annem... Sanki bir daha hiç uyanmayacakmış gibi uyuyordu. Yanaklarımı ıslatan bir kaç damla göz yaşını sildim. Ve sonunda tüm cesaretimi toplayıp Selini bin birinci kez aradım. Sonuç: yine hüsran.

"Kuzen, hadi gel. Aşağı inip birşeyler ye." Birşey yemeyecek olsam bile Savaşın dediğini yaptım ve kantine indik.

Savaşın aldığı çayı amaçsızca karıştırırken bir anda patladım.
"Kıza git dedim ya. Git dedim. Bas baya git dedim."
"Kuzen ne diyeyim ki... Ben sadece insanları dinlerim, benden tavsiye çıkmaz ki."
"Of Savaş ya. Ne yapıyordur şimdi? Batu'da mesaj atmadı ki. Gitmeden önce midesi bulanıyordu, başım dönüyor demişti. Hâlâ devam ediyor mudur? Rahat mıdır? Beni düşünüyor mudur?"
"Kuzen sen rahat ol... Tamam Selin gitmiş olabilir, sana kızmış da olabilir... Ama bu hiç birşey değiştirmez... Sizin aşkınıza ben şahidim lan," dedi Savaş gülerek.
"Siz birbirinizi seviyorsunuz, eminim Selin şu anda seni düşünüyordur, tıpkı senin onu düşündüğün gibi."
"Öyle mi dersin?"
"Öyle."
Savaşın rahatlatmasından sonra yeniden annemin yanına çıktım.
"Ona bunu yapan cani şerefizi bulacağım lan." diyordum anneme her baktığımda. Annem işine giderken kaza geçirmiş. Frenlerle oynanılmış.

***
Sabah uyandığımda Batu'dan gelen mesaja baktım.
Selin geldi. İyi, ama fena sinirli. Ayrıca bu mide bulantısı geçmiyor, bugün isterse bir hastaneye götüreceğim. Annemlede güzel kaynaştılar.
Mesajı okuduktan sonra hemen bir cevap yazdım.
Teşekkürler Batu. Selin inatçı, hastaneye gitmek istemezse, zorla götür. Yediğine içtiğine dikkat etsin. Sıkı giyinsin, oralar şimdi soğuktur. Akşam yatınca bir zahmet Seline bak. Üstünü açıyor. Bu arada birde korku filmi izlemesin. Korkuyor sonra da beni yanında istiyor. Hastaneye gidince bana doktorun dediklerini mesaj at. En kısa zamanda geleceğim.

Batuyla mesajlaştıktan sonra içim ferahladı. Derin bir nefes alıp, dışarı çıktım. Annem hâlâ uyanmadı. Ö-ölü gibi yatıyor orada.

#Naz Ölçal~ Yoksun#

Arabama binip spor salonuna sürdüm. Selin'in sinirlenince hep yaptığı şeyi, bir kere ben yapmak istedim.
Resepsiyona ilerleyip, esmer bir kadınla göz göze geldim.
"Kapıyı açın."
"Ali bey... Maalesef bug-"
"Açın lan şu kapıyı!"
Kadın bağırtımdan muhtemelen korktuğu için hemen açtı kapıyı.
Koşar adım odaya girdim, ve eldivenleri taktım. Hızlı ve sert bir şekilde kum torbasına vuramaya başladım.
"Salak Ali. Gerizekalı. Sen hangi akıl mantıkla kızı gönderdin. Beyinsiz." dedim kendi kendime.
Her vurduğumda içimdeki kendime olan öfkem azalacağına sanki daha fazla büyüyormuş gibiydi.
"Gerizekalı! Gerizekalı!"
Tıpkı Selin'in yaptığı gibi eldivenleri çıkartıp, odanın ucuna fırlattım. Vurmaya devam ettim. Vurdum... Vurdum... Durmaksızın vurdum. Bir müddet sonra kendimi durduramadım.
"Aaaaa! Salak Ali!"
Allah benim belamı versin lan!
Terden anlıma yapışan saç tellerini kolumla çektim. Nefesim sıkıştı. Kalbimi tutarak yere düştüm...
Selin... Aklımdan bir türlü çıkmayan Selin'i sayıkladım.
"Selin..."

Bölüm Sonu...
Umarım beğendiniz. Vote ve yorumlarınızı beklemekteyim...
Bu arada yeni hikayem 'Sen Sevda Mısın?'a da göz atarsanız çoooook sevinirim. HanTol'un hikayesi. Onda da aynı bu hikayede olduğu gibi, vote ve yorumlarınızı bekliyorum...😘😘😘 Seviyorum siziiiii.

Mavi GökyüzüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin