ALİ MERTOĞLU
Otel'in önüne bıraktım arabayı. Vale'ye attım anahtarları. Selini kollarıma sarmaladım. Kalbi çok hızlı atıyordu. Gözyaşları tek tek akıyordu.
"Ali Mertoğlu, iki kişilik oda."
"Buyrun Ali bey. 15.kat, 3201.oda."
"Sağolun."
Selin benden önce asansöre doğru, yürüdü. Arkasından ben gidip, düğmeye bastım.
Asansörden çıkana kadar, tek bir ses bile çıkartmadı. Canım sıkılıyordu onu öyle görünce.
Odaya girince Selin kendini direk yatağa attı, bende onun yanına uzandım. Kendimi o kadar huzurlu hissettim ki, hiç o gecenin bitmesini istemedim.
"Selin."
"Efendim?" diye cevap verdi, sesi güçsüz.
"Ben bir diğer odadaki telefonla, yemek servisi isteyeyim. Acıktık, sabahtan beri birşey yemedik."
"Tamam."SELİN YILMAZ
Ali'nin gidişini fırsat bulup, hemen sessizce odadan çıktım. Asansöre doğru yürüdüm.
17.kat düğmesine bastım. Terasa çıkmak istedim.
Asansörden çıktığımda, İstanbul ayaklarımın altındaydı.
Sevsemde birşey yapamazdı, sövsemde.
Teras duvarlarını elledim sersemce.#Mahzar Alason~ Yandım#
"İstanbul! Nefret ediyorum senden! İzmir çok güzel bir şehirdi! Sen iğrençsin! Geldiğimizden beri, tüm aksilikler beni buldu!"
"Selin?" diye bir ses duydum, arkamı döndüm. Ali.
"Ne yapıyorsun sen burada?"
"Hiç, İstanbula içimi döküyorum."
Gökyüzüne doğru kafamı kaldırdım.
"Senden nefret ediyorum İstanbul!" Gözümden bir damla yaş istemsizce aktı.
Ali bana arkadan sarıldı, sımsıkı. Sanki son kez sarılıyormuşuz gibi.
"Ali, sen olmasan, ben nasıl kalkardım bunların altından?"
"Sen çok güçlü bir kızsın Selin, kendini küçümseme."
Çenesini omuzuma koymadan önce beni boynumdan öptü.
"Sen varsın diye ben güçlüyüm, anlasana." dedim Ali'ye dönerek.
"Sen bensizde yapabilirsin. Sen hatta benden güçlüsün biliyor musun? O kırılmış kalbini saklıyorsun, hiç kimsenin görmesini istemiyorsun. İçin çok kırılgan, ama dışın ışıldıyor. Seni tanımayan birsi, ne der biliyor musun?"
"Ne der?"
"Sanki, bu kız hayattan hiç tokat yememiş. Sanki hiç üzücü bir olay yaşamamış. İşte ben sana bu yüzden güçlüsün diyorum."
"Ali..." dedim yüzünü okşayarak, Ali'nin elleri hâlâ belimi sarmalamıştı.
"Ben, sen varsın diye ışıldıyorum. Meğerse sen benim hayatımda yokken ben yaşamıyormuşum. Ben bunu anladım. Ben, sen varsın diye güçlüyüm."
"Peki ya şimdi? Neden şimdi bu kadar hırpaladın?"
"Çünkü, her ne olursa olsun, herkesin bir patlama noktası vardır. Benimde sınırım bu kadarmış. Ben bu kadar güç-"
Ali, ben daha sözümü bitirmeden, dudağıma yapıştı. Öpücüğüne karşılık vermem bir saniye bile sürmedi. Onun o sıcaklığını hissetmem bana çok iyi geldi. Sanki yeniden doğmuşum gibi. Ellerimi, yüzünde gezdirmeye başladım. Nefessiz kaldığımızda, dudaklarımız ayrıldı.
"Seni seviyorum, koca gözlü kız."
"Seni seviyorum, uzaydaki mavi gözlü çocuk." diye fısıldadık. Onun nefesini, tenimde hissetmek huzur vericiydi.ALİ MERTOĞLU
Kendimi uzak tutamadım, ve öptüm Selini. Öpüşmemiz bitince, Selinle birlikte geri aşağıya indik. Odamıza.
Selini ben yatağına koydum ve tam çıkarken, arkadan bana seslendi.
"Maviş..."
Arkamı döndüm, kaşlarımı kaldırarak.
"Yanımda kal. Burada yat."
"Emin misin?"
"Evet. Korkuyorum."
"Benim için sorun yok."dedim gülerek. Selinde gözleri kapalı, yarım ağızla güldü.
Arkasına geçip, kollarımı beline sardım. Selin, diğer elimi aldı, ve dudağının üstüne koydu.
"Neyden korkuyorsun?"
"Herşeyden. Herşeyden ve sensizlikten."***
Sabah, erkenden uyandım. Selin kollarımda hâlâ mışıl mışıl uyuyordu. Adeta bir prensese benziyordu. Onu izlemeye doyamadım. Saat 8:47.
Selin uyanmadan, oda servisi istedim. Servisi beklerken, uyandı.
"Saat kaç?!"
"8:56."
"Çantam nerede?!"
"İçeride, de ne oldu?"
"Ben hiç kimseye haber vermeden geldim, buraya. Allah kahretsin, kim bilir kaç defa aradılar!" diye panik oldu. Çantasında hemen telefonunu aramaya başladı.SELİN YILMAZ
Nazlı-15 cevapsız arama, 20 mesaj.
Annem-16 cevapsız arama, 18 mesaj.
Peri-12 cevapsız arama, 10 mesaj.
"Allah kahretsin ya!"
Hemen Nazlıyı aradım.
"Nazlı?"
"SELİN, SEN NEREDESİN, AKŞAMDAN BERİ SENİ ARIYORUZ! BİR KERE BİLE GERİ DÖNMEDİN?!"
"Nazlı annem nerede?"
"SELİN NEREDESİN DEDİM?"
"Aliyle birlikte, ama Naz-"
"HEMEN EVE GELİYORSUN, ALİYLE DE SONRA HESAPLAŞACAĞIZ."
"Nazlı bir dur!"
"Ne var Selin? Nasıl durayım?"
"Nazlı, ben daha eve gelmek istemiyorum."
"Ne demek gelmek istemiyorum?"
"Söz, bugün gelince anlatacağım. Ama şimdi soru sorma, lütfen?"
"Off Selin! Peki annemi ben idare ederim. Ama en geç altı'da evdesin. Yoksa annem polisi arayacak."
"Tamam, söz. Canım ikizim, teşekkür ederim."
Kapı çaldı ve Ali kapıyı açtı, sonra odaya küçük ama tatlı bir tepsiyle girdi.
"Hadi gel bakalım."
İkimizde yatağa oturduk. Yavaşça karnımızı doyurmaya başladık.
Tüm tepsiyi bitirdik, ama son bir çilek kaldı. Göz göze geldik Aliyle.
Ali çileği alıp, bana doğru uzattı. Bir ısırık aldım, ve geri kalanını o yedi.
"Teşekkür ederim."
"Afiyet olsun, aşkıma. Çok güzelmiş bu çileğin tadı da."
"Aa, neyi güzel, normal çilek işte?"
"Normal değil, senin dudakların değdi bu çileğe."
Utandım, ve kafamı aşağı eğdim.
Ali çenemden tutup kafamı kaldırdı ve beni öptü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mavi Gökyüzü
Teen FictionAli ve Selin iki küçük çocuk gibiler, ikiside hoyrat, ikiside masum... Güneşin Kızları'dan #AlSel'in aşk dolu hikayesi sizlerle. Umarım beğenirsiniz, beğenilerinizi, ve yorumlarınızı atmayı unutmayın.❤️❤️