Ona yeniden ait olmak...

1K 47 11
                                    

ALİ MERTOĞLU

Onun yanındayken ciğerlerim huzurla doluyor. Ben seni nasıl bırakırım, sen nasıl bizi unutursun?
Omuzuna küçük bir öpücük kondurdum, bana baktı. Nefesi nefesime karıştı.
"Ali, biz neden mutlu olamıyoruz?" Kafamı kaldırıp, o koca gözlerine baktım.
"Biz mutlu oluruz, ama ikimizde buna müsade etmiyoruz."
"Biz mutlu olamayız, asla."
"Oluruz Selin, buna sadece biz izin vermiyoruz."
Selin yavaşça beni itti, ve askılarını düzeltti.
"Hayır olamayız, ve o benim sana ilk ve son teslim oluşumdu, bundan sonra sen beni unut, bende seni."
Kaşlarımı çattım. Şaka mı bu? Sakallarımı okşadım.
"O kadar kolay değil mi, unutmak. Beni, bizi, anılarımızı, hayallerimizi."
Selin birşey demedi, sadece gözlerini kaçırdı benden.
"Selin bana bak!" Dediğimi yaptı, gözlerinin dolduğunu fark ettim.
"O kadar kolay mı dedim?"
"Evet bu kadar kolay! Bizi unutmak kolay!" dedi ayağa kalkarak. Sinirlenmeye başladım.
"Peki, madem sen beni istemiyorsun, bende arkandan koşmayacağım!"
"Ne?" dedi Selin yanaklarının ıslaklığını silerek.
"İstediğin gibi olsun... Bitti..."
Odanın kenarında duran çantamı elime aldım.
"Git."
"Gidiyorum, zaten merak etme! Sana Uğurla mutluluklar!"
Selini daha fazla dinlemeden, odanın kapısını çarpıp çıktım. Evdekilerini yeterince rahatsız etme sebebiyle, bu sefer sessizce evden çıktım. Bilmediğim bir şehrin, uçsuz bucaksız sokaklarında yürümeye başladım.
Mutlu olamıyormuşuz. Oluruz Selin oluruz, ama işte müsade etmiyoruz.

SELİN YILMAZ

#Git~ Sezen Aksu#
Ali'nin odadan çıkışıyla, yatağıma çöküp ağlamaya başladım. Baş ucumda duran telefonu elime alıp, Nazlı'ya mesaj attım.
Bitti.
Aradan fazla zaman geçmeden, Nazlı beni aradı. Sesini duyduğum an hıçkırıklarım daha da şiddetlendi.
"Bi- bi- bitti Nazlı. Herşey daha da kötü oldu."
"Ne demek bitti. Bir dur, ne oldu?"
"Gitti. O da istemiyor artık beni."
Nazlıyla az daha konuşup, bana gaz vermesine izin verdim.
"Selin arkasından git, izin verme senden uzaklaşmasına. Seviyorsan git."
Telefonu kapatınca, Ali'nin zaten benim için hazırladığı valizin içinden bir siyah badi ve pantolon giydim. Çekmecelerin içinden bir kalem bulunca, Uğur'a bir not yazdım.
Herşey için teşekkür ederim, ben gidiyorum...Ali'ye...Hepinizi çok seviyorum...
Valizimi arkamdan tüm gücümü sarf ederek çekmeye başladım. Kapıya gelince yerde bir kağıt parçası buldum. Elime aldım. Bitirmiş bizi... İkimizin fotoğrafını yırtıp bir köşeye fırlatmış.
Ali... Yapma bunu bize...
Daha fazla zaman kaybetmeden, evden çıktım. Hava soğuktu, ama montumu içeride unuttum, ve daha fazla zaman harcayamazdım. Ayaz'ın içinde, bilmediğim bir sokakta yürümeye başladım. Ali'nin o hüzünlü gözleri aklıma geldikçe, kalbime bıçak saplanıyordu.
"Aferin Selin, aferin." dedim kendi kendime, bir taksi gelene kadar.
Taksiye binip, havaalanına ulaşmasını söyledim.
Kafamı cama yaslayıp, ağlamaya devam ettim.
Ali ne olur gitmemiş ol...
Havaalanına ulaşınca, şimşekten daha hızlı haraket ettim, içeri koşarak. Bitiremez bizi, bizi bitirmek kolay değil. Yalan söyledim...
Bir beş dakika etrafa bakındım. YOK!
Anons'ta 'Türkiye' duydum, ve içimde birşeyler kırıldı.
Gitti... Valizimi bırakarak, yere çöktüm... Bitti, ikimizde birbirimizi bitirdik.
Göz yaşlarımı elimin tersiyle silip, ayağa kalktım. Halsiz ve takatsız yürümeye başladım. Aklımdan sadece iki kelime geçiyordu. Gitti. Bitti.
Etrafıma son bir kez baktım, ve köşede bir şey vardı. Mavi birşey. Gözlerim yeniden doldu... O mavi gözleri, o okyanuslara özenen gözleri buldum.
"Ali!"
Sesimi duyunca, kafasını kaldırıp bana baktı. Yüz ifadesini okumaya çalıştım, ama bana o an o kadar ifadesiz bakıyordu ki, o an, sadece o saniye için ölmek istedim. Bana öyle bakmasını asla istemedim.
Bir adım attım ama o sanki bin adım uzağıma düştü. Valizimi olduğu yerde bırakıp, yürümeye başladım.
"Sen benim diğer yarımsın, şimdi benim diğer yarımı alıp uzaklara götürmeye cesaretin var mı? Benim kalbim sen varken atıyor sadece, beni öldürmeye cesaretin var mı?" dedim, zamanında onun bana dediği gibi. Gülümsedi... Buğulu gözlerime aldırış etmeden bende gülümsedim, ve durdum.
"Gitme Ali..."
Kollarını açtı, hiç düşünmeden koşmaya başladım. Koştum, koştum, koştum. Ne kadar koşarsam koşayım, sanki bir o kadar uzağımdaymış gibi. Sonunda o huzur veren kollarına attım kendimi. Havaya kaldırıp beni döndürmeye başladı. O mis kokan boynuna gömdüm kafamı... Ciğerlerim bayram etti. Soğukta donan bedenim, onunkine kavuştuğunda ısındı.

Mavi GökyüzüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin