Ah o pijama askısı...

974 43 11
                                    

ALİ MERTOĞLU

"Ali?!" dedi Selin, Uğur denen o dingilden uzaklaşarak.
"Yaa Ali." dedim bende başımı aşağı yukarı sallayarak.
"Ne yapıyorsun sen burada?"
"Asıl sen ne yapıyorsun?"
Arkamda bir adam beni çekiştirmeye başladı.
"Ya amcacığım bir dur iki dakika, Selinle konuşuyorum." dedim kolumu kurtarmadan önce.
Selin saçını kulakının arkasına koyup konuşmaya başladı.
"Şey... Bize bir iki dakika izin verir misiniz?"
Evdeki tüm insanlar odadan çıkınca, Selin'in açıklama yapmasını beklemeden konuşmaya başladım.
"Sen ne yapıyorsun, elin oğluyla, odada tek başına. Ha üstelik adam seni öpecekti."
"Başlama yine."
"Ne demek başlama yine?"
"Başlama dedim! Başkalarının evindeyiz Ali. Hem sen kim oluyorsun da bana hesap soruyorsun?"
"Sevgilin!"
"Sevgilim değilsin." Selin ellerini beline koydu, aynı şımarık çocuklar gibi.
"Ne oldu çocukluk aşkına duyguların mı kabardı?"
"Adı üstünde çocukluk aşkı. Hem başka şırfıntılar seni öperken iyi değil mi? Ama Seline gelince, hayır o hiç kimseye yaklaşamaz, kimseyle konuşamaz." dedi gözlerini devirerek.
"Ee yetti be! Topla eşyalarını gidiyoruz."
"Nereye? Mektuptada yazdım. Gel-mi-yo-rum."
Cebimden buruşturulmuş mektubu çıkarttım.
"Bu mektup mu?" dedim ve mektubu ortadan ikiye ayırdım. "Ben mektup falan görmedim bilmiyorum. O yüzden sen şimdi eşyalarını toplayıp benimle geliyorsun."
Selin ağızı açık bana bakmaya devam etti.
"Nereden buldun sen beni?"
"Nazlı verdi adresi."
"Offf Nazlı! Döveceğim valla geri gidince."
"Bencede dövmelisin, çok yaramazlaştı, o yüzden geri gel benimle. Hadi eşyalarını topla gidelim." dedim sırıtarak.
"Ne? Hayır ben onu lafın gelişi dedim. Ben gelmiyorum."
Ellerini kafasına koyup, saçlarını düzeltti.
"Topla..." dedim gözlerimi devirip.
"Hayır."
"Topla..."
"Hayır dedim Ali!"
"Pekala sen nasıl istersen. Geç otur."
Selin yeniden yatağa oturduğunda odanın köşesinde duran pembe valizi açıp içine tüm giysilerini tıkıştırdım. Selin ayağa kalkıp beni durdurmaya çalıştı. Eşyalarını valizin içinde düzeltirken altta bir kağıt parçasına takıldı elim. Ne olduğunu merak ederek elime aldım.
"Bizim resmimiz."
"Dalgınlığıma gelmiş koymuşum. Altında başka bir şey arama yani."
"Hı-hı tabii canım." dedim resime bakarak, ve alttan Seline bir gülücük göndererek. Uzun bir süre resime bakınca, cebime koydum fotoğrafı.
"Aa ne yapıyorsun ya?" dedi Selin.
"Dalgınlığına gelmiş, koymuşsun. Gerek değildir bari ben alayım."
"Verir misin onu bana?"
"Niye?"
Kendimi gülmemek için zor tuttum.
"Aaaaa gıcık!"
Yeniden valize dönerek, eşyalarını düzeltmeye devam ettim.
"İç çamaşırlarını koyar mısın, yoksa onlarıda mı ben koyayım?" dedim, küçük çekmeceyi göstererek.
"Sıkıyorsa yap." dedi Selin, tek kaşını kaldırmış vaziyette.
Herhalde yapmayacağımı sandı.
"Benim için no problem."
Selin'in yüz ifadesi ciddileşti. Küçük çekmeceyi açıp, bir tane kırmızı dantelli sütyen elime aldım.
"Oww ateş fışkırıyor. Sen bunları mı giyiyon kız? Bakayım, seninkiler bu kadar büyük mü?" dedim kahkaha atarak.
"Ayy espiri mi yaptın sen? Ver şunu!"
Selin elimdeki sütyeni almaya yeltendiğinde, birlikte yatağa düştük. Bunu fırsat bilip, hemen bir öpücük kondurdum dudaklarına. Ağızımı şaklattım.
"Özlemişim..."
Gerçekten özlemişim.
"Ver şunu dedim sana!" diyerek Selin üstümden kalktı ve iç çamaşırlarını valize tıkıştırmaya devam etti.

SELİN YILMAZ

"Zorba!" diye bağırdım.
"İkinci adımdır."
"Hiç memnun olmadım Ali Zorba Mertoğlu."
Kapı çalmaya başladığında kapıyı açtım.
"Pardon Rucan teyze." dedim mahçup olmuşcasına.
"Kızım iyi misin sen? Birşey yapmadı değil mi bu sana?"
"Yok yapmadı da, beni götürmeye gelmiş."
Rucan teyzeyle konuşurken, arkada Çiğdem'in Ali'ye hayran bakışlarını yakaladım.
Bana bak kızım. Çocukluk arkadaşı dinlemem döverim. Hemde pis döverim.
Kemal abi devreye girdi, ve Ali'den hesap sormaya başladı. İşler iyice ciddiye binince, ben konuşmaya başladım.
"Şey o zaman şöyle yapalım... Ali ve ben bir otelde kalalım bu gece, yarın da artık bakarız."
"Hayır ya! Yani, ne gerek var kalın burada işte." dedi Çiğdem bir an olsun gözlerini Ali'den ayırmayarak.
Rucan teyzede sonunda Ali'nin evde kalma fikrine ikna olunca, aşağı indi Kemal abiyle.
"Şey bu Çiğdem, bu da Ali."
"Memnun oldum." dedi Çiğdem.
Boğazımı temizleyip, elimle kendime rüzgar yaptım.
"Çiğdem ağızını kapat, sinek kaçacak." dedim. Çiğdem bu lafımdan sonra ciddileşti.
"Saat dokuz buçuk olmuş, o zaman siz hasret giderin," dedi Uğur gözünü kırptıktan sonra. "Bizde aşağı inelim."

Mavi GökyüzüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin