SELIN YILMAZ
Gözlerimi, kapımda bir *tık-tık* duyunca açıyorum.
Etrafıma baktığımda Nazlı benim yanımda hâlâ mışıl mışıl uyuyor.
"Gir."
Odaya giren iki kişi vardı. Savaş ve Aliş. Savaş hemen Nazlı'nın yanına geçip onu öperek uyandırmaya çalışıyor.
Ali'de yanıma gelip, koltuğa oturuyor.
"Günaydın koca gözlü kız. Ee? Nasılmış benim prensesim?"
"Senin prensesin, biraz rahatlamış. Şey... Emre konusunda... Ama hâlâ aklı annesinde..."
"Geçecek aşkım. Hepsi geçecek."
Ali anlıma bir küçük öpücük konduruyor.
Nazlı Savaşı sabah sabah karşısında görünce, sıçradı.
Herkes uyandığında Ali ayağa kalktı ve iki kere alkışladı.
"Hadi uyukucular. Hadi kalkın dördümüz bir kahvaltı yapalım dışarda."
Ali'yle zaman geçireceğimi duyunca, lafa atlayıp "ben varım!" dedim.
Nazlı'da Savaşın karşısında "hayır" deme kabiliyetini kaybedince mecburen geldi bizimle.
***
"Ben bir kahvaltı tabağı alayım."
"Bende bir kahvaltı tabağı."
"Ben peynirli omlet istiyorum."
"Bende bir tost istiyorum."
Yaklaşık on dakika bekledikten sonra siparişlerimiz geldi. Ali çok acıkmış belli ki hemen omleti aldı önüne ve koca bir çatalı yedi. Ben tostu aldım ve yavaş yavaş reçeli üstüne sürüp yiyordum.
Herkes sessizce kahvaltısını yaptıktan sonra Savaş ve Nazlı 'yürüyüşe' çıktılar.
Ali ve ben başbaşa kaldık. Ben son tost parçamı yerken, Ali dudağıma yapıştı.
"Ali ne yapıyorsun, ortalık yerde?! Bi' gören olacak."
"Ne yapayım. Dudağının kenarına reçel bulaşmıştı, tadına baktım. Ha birde çok tatlı görünüyordun."
"Bari güzelmiydi tadı?"
"Hayatımda yediğim en lezzetli reçel."
Ali'nin o sözünden sonra, ona sarıldım. Sımsıkı.ALİ MERTOĞLU
O 'reçelin' tadı damağımda kaldı.
Selin ve ben kahvaltımızı yaptıktan sonra, sahilde yürümeye başladık.
"Selin..."
"Efendim maviş."
"Hani biz bir oyun oynuyorduk ya?"
"Hııı."
"Devam edelim mi?"
"Olur..."
"O zaman Selin hanım sen başla."
"Peki. Doğruluk mu cesaret mi?"
"Doğruluk."
"Beni sevdiğini ilk ne zaman anladın?"
"Ne zaman seni sevdiğimi değilde ne zaman seni önemsemeye başladığımı biliyorum."
"Ne zamanmış o zaman?"
"Sen ilk Emre'yle görünce. Böyle sarılmıştı sana sımsıkı. Gıcık oldum. Sinirlendim."
"Ayy maviş yaa." Deyip yanağıma bir öpücük kondurdu Selin.
"Doğruluk mu, cesaret mi?" Diye sorunca Selin "Cesaret." dedim.#Gidemiyorum~Göksel#
"Hımm dur bir düşüneyim. Çık şuraya ve ben Ali Mertoğlu'nu seviyorum diye bağır."
"HEYY! UZAYDAKİ MAVİ GÖZLÜ ÇOCUK! BEN ALİ MERTOĞLUNA AŞIĞIM!" Diye bağırınca Selin, gözlerimi kapatıp kendimi uzay'da düşündüm. Böyle sanki Selin dünyadan beni çağırıyormuş gibi. Anın etkisi geçince "Olmadı bir daha." deyiverdim.
"Hıhı başka isteğin? Yaptım işte."
"Tamam tamam. Koca gözlü kız, bende seni deliler gibi seviyorum. Buna ne babam, ne annen, nede başka birisi karışabilir."
Anın etkisi ile dudaklarımız kavuştu... Huzurluyduk ikimizde...
"Ali bey sıra sizin."
"Cesaret."
"Çık şuraya, ben Selin Yılmaz'ı seviyorum diye bağır. Malum az önceki itiraf pek inandırıcı değildi."
"Hey! Herkes duysun, ben yanımdaki bu koca gözlü kıza deliler gibi aşığım! Onu çok seviyorum! Onu kaybetmekten korkuyorum, onsuz ne yaparım düşünmek bile istemiyorum!"
Selin arkadan gelip bana sarıldı.SELİN YILMAZ
"Gençler ne bağırıyorsunuz?" diye bir ses geldi, arkamızı döndük Mavişle. Savaş ve Nazlı.
"Hiç."
Telefonum çaldı. Emre arıyor. Açmadım ve bir daha aradı... Bu sefer açtım.
"Selin? Müsait misin?"
"Iıı şey..."
"Konuşmamız lazım."
"Peki." dedim gözlerimi devirerek.
"Bu arada Aliyide getir."
"Saat kaçta?"
"Beş buçuk uygun mu?"
"Bekle Aliye bir sorayım... Evet uygun."
"Peki o zaman benim evin aşağısındaki kafeye gelin."
"Tamam."***
Ali ve ben evden çıkıp arabaya bindik...
"Acaba Emre ne konuşacak bizimle?"
"Bilmem, Görürüz artık."
"Anlamıyorum, geçen gün benim canımı yaktı, kovdu beni, şimdide konuşmak istiyor."
"Kızım, Emre bu normaldir..."
"Ali?"
"Efendim?"
"O gün, Emre'nin herşeyi öğrendiği gün."
"Evet?"
"Emre'nin bana öyle yaptığını görünce, niye birşey yapmadın?"
"Senin söylemeni bekledim, hani sen demiştin ya. Sen birşey deme, ben söyleyeceğim diye? Ama varya Emre'nin senin canını yaktığını anladığımda onun ağazını burnunu dağıtmak istedim, sonra sen içeri koştum, ve sen benim için Emre'den çok daha önemlisin."
Gülümsedim. Ali eliyle çenemi okşadı, sonra ben elini öptüm, gözlerimi kapatarak.Kafeye ulaştığımızda Emre çoktan masada oturmuş bizi bekliyordu.
"Emre?" dedim, korkak bir şekilde.
"Gelin, oturun."
"Ee? Oğlum niye çağırdın bizi?"
"Oo, ne çabuk 'biz' olmuşsunuz?"
"Ne?"
"Herşeyi biliyorum, Selin."
"Ne diyorsun kanka?"
"Bana kanka deme! Senin gibi bir kankam olamaz. Selin sen beni bununla mı boynuzladın?"
"Hop! Yavaş. Ne bununla falan diyorsun, benim bir adım var. Hem ne öyle boynuz falan?"
"Hıı, Ali Mertoğlu, yalan mı oğlum Selin beni seninle boynuzlamadımı?"
Ayağa kalktım.
"Emre yeter! Sen nasıl şeref fakiri birsin? Yaa, Ali beni dinliyor, sen dinlemiyorsun! Ali bana hep destek oluyor, sen olmuyorsun! Ali hep yanımda, sen değilsin! Ali beni, ben konuşmadan anlıyor, sen anlamıyorsun! Ali hiç bir zaman beni zorlamıyor, sen zorluyorsun! Birşey olunca Ali beni avutuyor! Sen ne zaman yanımda oldun, kötü birşey olunca?"
"Ne? Ali bey sizi nasıl avutuyor? Öperek mi? Sarılarak mı? Güzel söz söyleyerek mi? Sen bu kadar ucuz numaralara kanıyor musun Selin? Sen ne ara bu kadar ucuzlaştın?!"
Dayanamadım ve Emre'nin yanına gidip, ona tokat attım, o arada gözümden yaşlar aktı.
"Sen nasıl bir insansın ya? Nasıl dersin böyle birşeyi? Gerizekalı, aptal!"
Göğüsüne yumruk atmaya başladım...
Ali beni arkadan tuttu.
"Ya ben sana Ali beni avutuyor diyorum, çabalıyor? Peki ya sen?!"
"Kzım ne avutması? Anan mı öldü, baban mı öldü?"
"Evet, öldü! Babam bir anda hayatımdan çıktı, ben daha 6 yaşındayım. Annem'le ilgili birşey öğrendim, ama kimseye birşey söyleyemiyorum! Nazlı ve Peri'nin hiç birşeyden haberi yok! Anlasana, omuzunda kocaman, kendimden büyük bir yükle yaşıyorum. Sen bunu anlamıyorsun işte. Sen sadece hayatı sevgililerden ibaret sanıyorsun. Değil Emre, değil."
Emre bu lafları duyunca, donup kaldı öylece.#Güneşin Kızları~ Yalnızlıklar#
"Anlatsaydın, dinlerdim."
"Anlatsaydım, herkes anlardı."
Geri sandalyeme döndüm, çantamı ve montumu alıp çıktım.
Ali benim arkamdan arabası ile geldi.
"Ali, lütfen, çok sinirliyim. Yalnız kalmak istiyorum."
"Tamam. Arabaya bin, söz tek kelime bile etmeyeceğim."
"Hayır Ali."
"Sinirlisin, değil mi?"
"Evet, hemde çok dedim." Burnuma doğru akan yaşı silerek.
"Seni bir yere götüreceğim, öfkeni kusarsın orada, gel."
"Nereye?"
"Bin, götüreyim."
Arabaya bindim. Öfkemi kusmam gerekiyordu. Sinirden ellerim titriyordu. Ali fark etmesin diye, parmaklarımın üstüne oturdum.ALİ MERTOĞLU
Selini spor salonuna götürdüm.
"Ali, sen benimle dalga mı geçiyorsun?"
"Hayır, gel."
Selini kum torbası ile dolu bir odaya götürdüm.
#Model~ Sarı kurdeleler#
Ne kadar öfkeli olduğu gözlerinden okunuyordu.
Selin o küçücük, ellerine o kocaman eldivenleri geçirdi ve hızlı bir şekilde torbalara vurmaya başladı.
Ben ise köşede durup, onu izledim. O küçücük kalbinin içinde, aslında kocaman bir öfke yatıyordu. Hayata karşı olan öfkesi. Babasına karşı olan öfkesi. Emreye karşı olan öfkesi.
Selin her vurmasında daha güçleniyordu. Öyle bir noktaya geldi ki, artık nefes nefese kalmış vaziyetteydi. Bağırdı çağırdı.
"YETER YA YETER! ÖLMEK İSTİYORUM! ANNE, BABA DUYUYOR MUSUNUZ? ÖLMEK İSTİYORUM!"
"ÖLMEK İSTİYORUM." Diye diye yere çöktü ve ağlamaya başladı. Eldivenleri ellerinden çıkartıp odanın diğer tarafına attı. Hemen arkasına gidip oturdum, sarıldım. Kafasını göğsüme koydu. Kalbi çok hızlı atıyordu. Göz yaşlarıyla yüzü sırıl sıklam olmuştu.
"Ali niye ben? Niye ben? Neden bütün dertler beni buluyor?"
"Geçecek aşkım, bu günlerin hepsini geride bırakacağız. Bizimde mutlu olacağımız günler gelecek."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mavi Gökyüzü
Novela JuvenilAli ve Selin iki küçük çocuk gibiler, ikiside hoyrat, ikiside masum... Güneşin Kızları'dan #AlSel'in aşk dolu hikayesi sizlerle. Umarım beğenirsiniz, beğenilerinizi, ve yorumlarınızı atmayı unutmayın.❤️❤️