Güneşin Kızları İzmirde.

798 44 11
                                    

SELİN YILMAZ

Uçak nihayet İzmire inince ilk yaptığımız şey hastaneye gitmekti. O zamana kadar, annemi sakinleştirmeye çalışıyorduk.
Nihal abla annemin tek arkadaşıydı. Bize, kızlarına anlatmadığı tüm şeyleri Nihal ablaya anlatırdı.
"Anneciğim sakin olur musun?"
"Selin... Selin Nihal benim can dostum." dedi gözlerini silerek.
"Evet anneciğim biliyorum, ama birşey olmayacak Nihal öğretmen, yani abla güçlü bir kadın."
Hastaneye varınca hepimiz elimizdeki valizlerle yoğun bakım ünitesine çıktık. Biz gelene kadar Nihal abla çoktan ameliyattan çıkmıştı.
"Efe abi?" dedim, kendisi Nihal ablanın kocası olur.
Bizi görünce baya rahatlamış gibi oldu, koşup anneme sarıldı. Efe abinin ağladığını daha önce çok görmüştüm- kendisi biraz duygusal bir adamdır. Ama bu çok farklıydı. Göz yaşlarından, korku damlıyordu.
Demek ki, sevdiğin birisini kaybetme korkusu böyle birşey...
Yandaki koltuklardan birisine oturup, hiç kimse görmeden göz yaşlarımı sildim. Yanıma Peri gelip oturdu.
"Birşey olmaz değil mi?"
"Olmaz, sen meraklanma." deyip saçını öptüm.

ALİ MERTOĞLU

"Bilmiyorum oğlum, İzmirden bir öğretmenleri kaza geçirmiş. Gittiler, pazar günü falan dönerler herhalde."
Emre'nin soruları bitince telefonu kapatıp, yatağıma uzandım.
Uykuya dalmadan önce son hatırladığım şey, çok ama çok derin bir iç çektiğimdi.

Uyandığımda Selin gideli dört buçuk saat olmuştu. Yavaşça ayaklarımı sarkıtıp parkelere bastım. Gözlerimi ovarak ayağa kalktım.
Kapı çaldı.
"Ali bey?" Aynur ablaydı.
"Efendim."
"Şey Emre bey ve Tuğçe hanım aşağıda sizi bekliyorlar. Önemliymiş."
"Tamam sağol da," dedim Aynur abla tam kapıdan çıkarken. Durup yeniden bana baktı.
"Aynur abla ben sana kaç kere bana bey deme dedim? Sevmiyorum. İlle de bir ünvan vereceksen, oğlum de bana. Bari annemden görmediğim sevgiyi senden göreyim."
"Peki Ali bey oğlum." deyince gözlerine bakıp güldüm.
"Ali oğlum..." diye düzeltti cümlesini.
Kendisinin yanağından öperek aşağı indim.

"Yavruş?"
"Kanka, gel gel."
Gidip yanlarına oturunca Tuğçe her an patlayacak bir bomba gibi gözüküyordu.
"Bu aralar ne var Ali?" dedi Tuğçe, sanki benden özel bir cevap bekliyordu.
"Bilmem ne var? Okul var."
"Hayır daha özel birşey."
"Ne bileyim kızım."
"İyice bir düşün."
Lan Tuğçe beni mi sınıyorsun? Ne bileyim ne var?
Kendiside sanki yavaş yavaş çileden çıkıyormuş gibiydi, ama ne için bende henüz bilmiyordum.
Damağımı şaklatınca, karşımdaki bomba patladı.
"İkizler'in doğum günü Ali! Sevgili'nin doğum günü. Selin'in doğum günü. Nazlı'nın doğum günü! Güneşin kızları'nın doğum günü! Daha nasıl açıklayabilirim?
Hasssss...
Öne eğilip, beynime sanki çalışmıyormuş gibi vurdum. Yani evet şu anda çalışmamış olabilir ama normalde çalışır.
"Aah! Nasıl unuturum! Gelecek hafta cumartesi!"
"Hı şimdiiii... Hatırladığına göre, be yapmayı planlıyorsun?"
"Hiç düşünmedim ki."
"Ali sen varya adamı deli edersin!"
Ne yapsam, ne yapsam?
"Birde onsekizinci."
"Daha da önemlisi, ilk defa bizimle kutlayacaklar."
Tuğçe'nin hatırlatmasından sonra ayağa kalkıp, bir sağa bir sola yürümeye başladım. Elim dudaklarımda, düşünmeye çalıştım.
"Şey yapalım mı? Böyle bir restauranta gidelim, kafa dağıtalım." deyip geri yerime oturdum.
"Oldu olacak birde aileleri çağıralım. Ne restaurantı?" dedi Emre.
"Olmaz değil mi? O zaman parti düzenleyelim?"
"Bak bu olur işte."
Biz plan kurmaya çalışırken, salona Savaş girdi. Ona konuyu hiza edince, aynı benim gibi panik yapmaya başladı.

SELİN YILMAZ

Aradan bir kaç saat geçince, kapıdan doktor çıktı.
"Durumu nasıl?"
"Hastamız hayati tehlikeyi atlattı, kendisi iyi. Birde anlaşılan o ki çok dirençli bir birey geliyor dünyaya. Hayırlı olsun bir bebeğiniz oluyor." dedi doktor Murat abiye.
Hepimizin durumu kavraması bir kaç saniye aldı ama Murat abi için kolay birşey olmadı bu.
"N-ne? Nasıl yani?"
"Hayırlı olsun Muratçığım," dedi annem sarılarak. "Allah analı babalı büyütsün."
Olayın şokunu atlatınca hepimiz Nihal ablayı görmek için odaya girdik.
"Geçmiş olsun Nihal abla."
Annem duramadı ve en sonunda söyledi, bir bebekleri olacağını. Nihal ablaysa sevinçten ağlamaya başladı. O arada ben Nazlının yanına geçip telefonuma baktım.
"Aliyi aramayı unuttum."diye fısıldadım ve odadan çıkıp, bahçeye indim.
Rehberden Ali'nin numarasını bulup, aradım.
"Alo?"
"Aşkım? Nasılsın? Rahat gittin mi?"
"Geldik aşkım, daha erken arayacaktım ama olayın telaşından unuttum. Pardon." dedim, kızmamasını umarak.
"Birşey değil birtanem. İyi mi?"
"İyi, iyi... Ya Ali biliyor musun, bir bebekleri olacakmış!" dedim. Neden bilmiyorum ama sesim bir anda titremeye başladı.
"Hayırlı olsun... Sen ağlıyor musun?"
"Hayır."
"Seliiin..."
"Ya Ali, çok güzel birşey değil mi? Sevdiğin adamdan dünyaya bir çocuk getiriyorsun."
"Çok güzel birşey, ve bunu birgün bizde tadacağız."
Yanımda olmamasına rağmen, yanaklarımın kızardığını hissettim.
"Gerçekten mi?"
"Evet aşkım." deyip telefonu kapattı.
İçeri geri girince Nazlı ve Peri bana doğru yürümeye başladı.
"Nereye?"
"Annem dedi biraz dolaşın."
Bunun ne demek olduğunu Nazlı ve ben çok iyi biliyorduk, o yüzden ikimizde birbirimize bakıp güldük.

#Sezen Aksu~ İzmirin Kızları#
Boyozzzzz.
Hızlı hızlı yürümeye başladık. En sevdiğimiz boyuz satan seyyarcıya gittik.
"Remzi abi!"
"Ooo Selin kızım!"
Remzi abi, seyyarcımız olur, kendisi bizi doğduğumuzdan beri tanıyor. Yıllardır seyyarcılık yapıyor.
Hiç sormadan, tezgahın arkasına geçip, boyoz aldım.
"Mmmm, çok güzel ya! Çok özlemişim!"
Remzi abinin yanına üçümüzde bir tabure çekip oturduk. Biraz dertleştikten sonra, özlediğimiz sokaklarda yürüyerek, kordona geçtik.
Kordonda en çok gittiğimiz mekanlardan birisine gidip, orada oturduk. Bir kaç tane 'eski' sınıf arkadaşımı gördüm. Onlara biraz yeni hayatımızla ilgili hava attıktan sonra oradanda kalktık.
Mekanın az ilerisinde bisiklet kiralayabileceğimiz bir yer vardı.
"Elif abla, bize üç bisiklet."
Bisikletlerimizi alıp, çarşıya doğru indik. En sevdiğim standa gittim. Kolye standı. Özel taşlardan yapılmış.
"Ayşe ben şu mavi taşlıdan istiyorum."
"Hemen Selin'im."
Ayıptır söylemesi, tüm İzmir Güneşin Kızlarını tanır.
Çarşıyıda geçtikten sonra Nazlının grafiti yaptığı duvara gittik.
Duvarın üstünde 'Güneşin Kızları' yazıyordu. Evet biz Güneşin Kızlarıyız.
İzmire gelmişken saat kulesine gitmeyide ihmal etmedik. Orada Nazlı ve benim kurduğumuz bir oyun vardı. Çocukluğumuza dönüp, oynamaya başladık. Ben yanınca, tabii kide Selinliğimi yapıp mızıkçılık yaptım.
"Yaa Nazlı! Sayılmaz o!"
"Bal gibide sayılır Selin hanım."
Yorulunca, kendimize yeniden İzmirin rüzgarına bıraktık.
Çok mutluydum. Çocukluğumu geçirdiğim yerdeydim yeniden. İzmirde. Mis gibi deniz kokusu. Her köşede boyoz. Sıcak hava. Tanıdığım insanlar...
Eyy İzmir, sen neden bu kadar vazgeçilmezsin?
Bisikletlerimize yeniden binip, kaldığımız eve doğru yol aldık. Rüzgar nedeniyle, saçlarım savruluyordu. İzmir kokusu ciğerlerime doldu.
Kapının önüne geldiğimizde, bahçede oynayan bir küçük çocuk gördük. Bize doğru geldi, bizi görünce. Eğilip yüzünü sevdim.
"Sen kimsiniz?"
"Biz, eskiden bu evde kalıyorduk. Öyle bakıyorduk."
Birkaç adım uzaklaşıp, eve baktım. Peri'nin bebekliği, bizim bebekliğimiz, babamın hikayesi, annemin hikayesi hepsi bu evde yaşandı. İlk boyumuzu ölçtüğümüz günü hatırladım. Ben yine kendimi uzun göstermek için, parmak uçlarımda durmuştum.
Arkadan bir ses duyduk, mahallenin ayaklı gazetesi Nazike abla yine cam köşesine oturmuştu.
"Kız, siz ne zaman geldiniz?"
"Bugün geldik, Nazike abla."
"İyi iyi. Gelin hadi bir çay koyayım."
"Yok Nazike ablacığım, biz biraz dolaşacağız."
"Peki."
Evden uzaklaşmaya başladığımızda, gözlerim doldu. Çocukluğuma yeniden veda ediyordum. Ama ağlamadım.
Bir kaç dakika daha yürüyünce, mahalleden çıkmadan önce, Fatma neneye rast geldik. Biraz oturup konuştuktan sonra, okulumuza gittik.
İlk erkek arkadaşım. Helin, Arzu, Berrin ve Selin. Ayrılmaz dörtlüydük biz. Yediğimiz içtiğimiz ayrı gitmezdi.
Bir ara aşık olduğumu sandığım Özgür hoca, müdürümüz 'İhtiyar Arif.'
Kapıdaki güvenliğimiz, 'Gıcık Musti.'
Düşman olduğumuz 'Cemre ve yılanları.'
Hayran olduğum, basketbol takımı... Kendini güzel zanneden 'Burcu, Aleyna ve Cansu.'

Sabahın tatlı serin imbatı,
Gevreğin susamı kumrunun peyniri,
Boyozun tadı,
Vapurlara abone martılar,
Dillere destan izmirin kızları

Kordon boyu hayat dolu,
Konak meydanında insan seli.
Kemeraltinda alışveriş günü,
Bir de sıcak olursa hava,
Dillere destan izmirin kızları...

Dillere destan Güneşin Kızları...

Bölüm Sonu...
Beğeni ve yorumlarınızı bekliyorum...
Aklıma çok güzel fikirler var, ve bu fikirleri size sunmak isterim ama bu tamamen beğenilere bağlı...

Mavi GökyüzüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin