Buraya hemen bir bölüm bırakıyorum ve kaçıyorum. Keyifli okumalar :)Not : Derslerden ve sınavlardan nefret ediyorum. Mağdurum da mağdurum.
Sıkılmakla sıkılmamak arasında kaldığınız anda yapmanız gereken tek şey olay yerini terketmektir. Çünki ya kendinizi olaya kaptırırdınız ya da sıkıntıdan inhitar meyilli bir insan olup çıkardınız. Ben de tam o noktadaydım. Ne yapacağımı bilemez halde masada oturmuş Ayşegülün sohbet açma çabalarını izliyordum. Sürekli bir konudan bahsediyordu. Çocukta sıkılmış olacak ki, kafasını cama doğru çevirdi. İlk gördüģüme nazaran daha dikkatli bakabilmiştim. Aslında gayet yakışıklıydı. Ama Ayşegülle aralarında sandığım gibi vıcık- vıcık bir ilişki yoktu. Ya da benim yanımda böyleydiler. Aslında biraz da soğuk bir tipti sanırım. Ayşegülün o pırıl pırıl neşesinin aksine onun hiç gülümsediģini görmemiştim. Ama önemli olan arkadaşımın mutluluģuydu ve onun yanında çok heyecanlı ve çok mutlu görünüyordu.
Ayşegül çalan telefonunu açmak için masadan kalkdı ve biz baş- başa kaldık. Aha. İşte geldik zurnanın zıng zıng dediģi yere. Acaba sohbet açsa mıydım? Sonuçta sevgilisinin arkadaşıydım ve bundan sonra belki de sık-sık görüşecektik. Ne desem acaba? Havalar da iyice soģudu? Iı-ıh bu olmaz. Oldu olacak gelmişken Ayşegülü de vereydim. Aman ya. Ben ne anlardım kaynaşmaktan. Böyle bir şey demeden oturmakta insanı daha da geriyordu. Ayşegülün konuşması da ne uzun sürdü yahu. Sanki kız devlet meselesi çözüyordu. Ben hala konuşacak konu düşünürken o beni bu zahmetden kurtardı.
" Demek evlisin. "
Ayşegül ve onun koca çenesi. Neden bütün arkadaşlarım fazla konuşkandılar sanki?
"Evet."
" Böyle erken evlenmek seni zorlamıyor mu? "
"Sanane" desem fazla mı kaba olurdum?
" Yoo. Her şey yolunda. "
" İnsan gerçekten severse onun için her şeyi yapar. Mücadele eder ve istediğini alır. Tabii bu gerçek aşk için geçerli. " dedi "gerçek" sözünü vurgulayarak. Bu konuya nerden gelmiştik ya? Benim evlilik hayatım insanları neden bu kadar ilgilendiriyordu ki?
" Evet. Öyle. " dedim geçiştirmek için.
Yeniden bir şey söyleyeceği sırada masamıza oturan Sarpla konuşmaktan vargeçti. Sarpı burda gördüğüme gerçekten şaşırmıştım çünki gelmesini beklemiyordum. Ayşegül onu çağırdığında işi olduğunu, gelemeyeceğini söylemişti.
" Sarp, hani sen gelmeyecektin? " dedim hemen onunla uğraşmak için. Gelmesi çok iyi olmuştu aslında.
" Beni gördüğüne sevinmedin mi güvercin? " dedi o da yüzünde gülümsemeyle. Ama suratında farklı bir şey vardı sanki. Ne olduģunu anlamamıştım ama bir garipti işte.
"Yok canım. Şaşırdım sadece." dedim ve ona gülümsedim.
Sonraki bir kaç saat Ayşegülün yine sohbet açma çabaları ve benim bu sefer ona acıyarak yardım etmemle geçmişti. Çünki ne Sarp ne de Mehmet konuşma canlısı gibi durmuyolardı. Sarpa ne olmuştu anlamamıştım zaten. Geveze çocuk gitmiş yerine asık suratlı, ketum biri gelmişti sanki.
Buluşma ve "kaynaşma" çabalarımız nihayet bitmiş ve evimize dönüyorduk. Sarpın eve bırakma teklifini kabul etmiştim. Güya yolda sorununun ne olduğunu öģrenektim ama beni sürekli geçiştirmişti.
" Son duraģa gelmiş bulunuyoruz hanımefendi. " dedi arabayı evin önünde durdururken.
" Çok teşekkür ederim beyefendi. Ama neyin olduğunu söylemedin. Unutdum ya da vazgeçtim sanma. Hadi anlat şimdi. "
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sen... Ben... Biz...
RomanceBen Güneştim ve ait olduģum gökyüzünü onun gözlerinde bulmuştum...