Salam benim canlarım :) bölüm hakkında hiç bir fikrim yok ama yine de çok geçikmeden yollayayım dedim. Beğenmeniz dileğiyle:)Genç adam en yakın arkadaşlarını aramış ve onlara durumu izah etmişti. Tabii evlendiğini daha yeni söylediği arkadaşlarının şaşkınlıktan kurtulması bir kaç dakikasını almıştı. Daha sonra aklındakileri birer birer hepsine anlatmaya başlamıştı. Hepsinin üstüne önemli görevler düşüyordu. Arkadaşları - özellikle de kız olanları- bu konuyu daha sonra uzun bir şekilde konuşma şartıyla kabul etmişlerdi. Akşam marketden atıştırmalık bir şeyler almak için evden çıktığında onları tekrar aramayı ihmal etmedi. Her şey gayet yolundaydı.
Dolunayın eve gelip gelmediğini merak ediyordu. Saatine baktı. Eger zamanında eve gelmezse gidip olduğu yerden getirirdi. Alış verişini daha keyifli bir şekilde yapmaya devam etdi. Bu olanlar Dolunayın hiç hoşuna gitmeyecekti. Genç kızın kendisinden kaçtığının da farkındaydı. Ama bu yolla en azından onunla iletişime - ki bu tartışma bile olsa- girebilecekti. Kendini affetdirmeden içinin rahatlamayacağından emindi. Hala içinde dedesinden öģrendiği bir şeylerin kalmış olması sevindirici bir durumdu. Hem itiraf etmek gerekirse Dolunayla konuşmak Kuzey için çok keyifliydi. Sürekli onunla uģraşmak genç adamı çok eğlendiriyordu. Onun yanındayken tamamen rahat hissediyordu kendini. Bunun için bile onunla konuşmaya değerdi. Onunla başka bir yerde, başka bir zamanda tanışsalardı hayatları nasıl olur diye çok düşünmüştü. Belki de o zaman çok daha farklı bir durumda olurlardı. Ama hayat onları çok farklı şekilde karşılaştırmıştı. Ve şimdi Kuzeyin üstüne düşen olan her kötü olayı silmek ve yeni bir sayfa açabilmekti.
Eve geldiğinde aldıklarını mutfağa bıraktı. Çerezleri tabaklara servis ederken bir yandan da arkadaşlarını yeniden aramıştı. Tabakları sehpaya bırakırken merdivenlerden gelen sesle arkasını döndü. Dolunay... üstünde bedenini saran elbisesi, hafif makyajı, uzun, dalgalı saçlarıyla o kadar güzeldi ki. Bir an söyleyeceği her şeyi unutmuştu. Ama onun paltosunu giyib çıkmaya hazırlandığını gördüğünde transtan çıkmıştı. Ama küçük hanım kendisini dinlememişti bile. Nereye gidiyordu ki böyle süslenerek? Bir erkekle mi buluşacaktı? Kalbinden geçen yakıcı bir hisle gözlerini yumdu. Sarp denen sırıkla görüşecekti belki de. Bu düşüncenin kendisinin neden bu denli rahatsız ettiğini anlamadı.
Kapının sesiyle oturduğu koltuktan kalktı ve kapıya yürüdü. Kapıdaki arkadaşlarını içeriye davet etdi. Urazın sorusu zaten yatışmamış olan sinirini yeniden kaldırmıştı.
" Yenge nerede abi? "
"Yok!"
" Nasıl yok? "
" Yok işte! Çok önemli bir randovüsü vardı heralde. Beni duymadı bile!"
" Sevgilisiyle mi buluşacakmış? "
" Bilmiyorum artık o kadarını. Ara sor istersen yengene! "
" Ya Kuzey bi sakin olsana. " diyen Sertaça kızgın bir ifadeyle baktı.
" Ben sakinim! "
Konuşmalarını bölense kapıyı açıp "pat" diye içeriye giren Dolunay olmuştu. Sertaçın kurduğu cümleyle plan rötarlı olsa da uygulanmaya başlanmıştı.
***********************
Güneşten..." Kuzey, sonunda bizi güzel eşinle tanıştırmaya karar verdin demek. "
" Ha? " Hayır yanılmadınız. Bu ses benden çıkmıştı. Gerçekten rezillik abidesiydim.
" Diyorum ki bu kıskanç herif bizi bunca aydır uyutmuş ve sizin kadar güzel bir bayanla evlenmiş. Ama doğrusu ona hakveriyorum. Sizin kadar güzelini bulsam hiç kimseye ben de vermezdim. " Ahh. Utanmıştım. Karşımdaki adam harika bir gülümsemeyle bana bakıyordu. " Ben Sertaç. Siz de Güneş hanım olmalı sınız. "
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sen... Ben... Biz...
RomanceBen Güneştim ve ait olduģum gökyüzünü onun gözlerinde bulmuştum...