Been gelllddiiimmmmm:))) Burda hala birileri varmı acabaaa? Öncelikle söyleyeyim çok garip bir ay geçirdim. Benim için çok farklıydı. Ama güzel bir aydı. Hem bazı özel sebepler hem de derslerimin yoğunluğu bölümü yazmama engel oldu. Bu bölümü bile bir haftada yazdım inanın. Ama bundan sonra daha sık sık bölüm paylaşacağım bundan emin olun. Tıpkı eskisi gibi olacak inşallah:))
Burda hala bölüm bekleyen varsa bu bölüm onlara:)Keyifli okumalar :)
Gelecek ay Türkiyenin en önemli şirketlerinin katılacağı toplantı olacaktı ve Kuzey de günlerdir bu toplantıya hazırlanıyordu. Tüm gün bir sürü dosyalarla boğuşmak zorunda kalmak genç adamı yorsa da "bazı şeylerden" kaçmak için güzel bahaneydi. Dolunayla karşılaşmamak için artık kendisi özel bir çaba sarfetmeye başlamıştı. Geceleri onu izlemeye alışmıştı ama bu sıralar buna son vermişti. En azından vermeye çalışıyordu. Bazı geceler ayaklarına söz geçirmek genç adamı zorluyordu ve bir anda kendisini Dolunayın odasında, onun saçlarını koklarken buluyordu. Tabii tüm bunları unutmanın tek çaresi çalışmak, çok çalışmak ve daha çok çalışmaktı. Ve malasef bu çalışmalara tüm şirket çalışanları da ortak olmuştu. Patronlarının tüm gün sinirli ve asık suratlı haline hepsi alışmıştı.
Kuzeyin derdinin ne olduğunu anlayan tek kişi Urazdı ve o da abi dediği adama nasıl yardım edeceğini bilmiyordu. Bir kaç kez konuşmaya çalışsa da sadece terslenmişti. Elinden tek gelen onun yanında olup çalışmalara yardım etmekti.
Yine normal -bol dosyalı ve bol rakamlı- bir gün geçiyordu. Kuzey her zamanki rutin işlerini yapmaya devam ediyordu. Bu işlerin arasında çalışanları azarlamak, dosyalarla bakmak, sekreterini haşlamak, yine her hangi bir dosyaya bakmak ve Uraza sebebini kendisinin de bilmediği bir şey yüzünden bağırmak vardı. Aslında bir sebebe de ihtiyacı yoktu. Kızgınlığını bir şekilde içinden atması gerekiyordu ama ne varki Kuzey bu günlerde hep kızgındı. Hayatındakı bir çok şeye kızgındı. Ama en çok kızgınlığı kendineydi genç adamın.
Odadaki sessizliği Urazın telefonu bozdu. Kuzey kafasını bilgisayarından kaldırmadan işine devam etdi. Ama kulağına gelen tanıdık isim tüm dikkatini dağıtmaya yetdi.
" Güneş Arslanlı benim yakın arkadaşım. Nesi var? İyi mi? " diyordu Uraz. Güneş? Güneşe bir şey mi olmuştu? Kalbinde bir sıkışma olduştu adamın. Urazın ne söylediğini anlamaya çalıştı. " Hangi hastane? Tamam hemen geliyorum. "
Urazla göz göze geldiğinde yerinden kalktı. Sonunda söyleyecek bir kaç kelime bulduğunda konuşmaya başladı.
" Nolmuş? " Belki de tamamen farklı bir Güneşten bahsediyorlardı. Onun Dolunayı iyiydi. Şuan okulda olmalıydı. İyiydi ve hiç bir şeyi yoktu. Bir an için Kuzey buna gerçekten inanmak istedi.
" Abi...şey..."
" Uzatma Uraz! Ne olduğunu söyle bana! "
" Abi Güneş yenge..."
************************
Güneşten
Doktorun gelmesini beklerken yaptığım tek şey hastane yatağında oturup ayaklarımı sallamaktı. Aslında hemişe yaramı temizlemiş ve baya acıtan bir iyne yapmıştı ama estetik dikiş atılması gerekiyormuş. Şimdiden ne kadar acıtacağını tahmin edebiliyordum.
Aslında o hayvan herifin beni yaraladığından sonraki anları yarım yamalak hatırlıyordum. Anladığıma göre etraftan sesimizi duyan komşular polise haber vermişti. Ve o yardım etmeye çalıştığım kadın da doğumhaneye götürülmüştü. Elimden ona ve bebeğine bir şey olmaması için dua etmekten başka bir şey gelmiyordu. Ben tüm bunları yaramı temizleyen ve acımazıca o iyneyi bana saplayan hemşireden ögrenmiştim. Araya bilecekleri herhangi bir yakınımın adını sorduklarında çaresizce Urazı söylemiştim. Ama ona da fazla yük olmamaya çalışacaktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sen... Ben... Biz...
Roman d'amourBen Güneştim ve ait olduģum gökyüzünü onun gözlerinde bulmuştum...