Yeni bir bölümle daha karşınızdayım. Umarım severek okuduğunuz bir bölüm olur. Ben çok severek yazıyorum:)Yorumlarınızı benden eksik etmeyin lütfen:)
Bol bol öpüldünüzzz 💋😙😘😚😗❤❤❤❤💙💙💙💚💚💚💚💜💜💜💛💛💛💛💓💓💓💔💔💔
Not : Multideki şarkıyı bi ayrı seviyorum.
Gözümden akan damlayı hırsla sildim ve işime kaldığım yerden devam etdim. Tamam belki zordu ve onunla yapamıyordum ama sonuna kadar gitmek zorundaydım. O yokmuş gibi davranmam da mümkün degildi çünki tam karşımdaydı. Ve malasef benim ona ihtiyacım vardı. Düşmanıma gözlerimi kısarak, nefretle bir daha baktım. Evet oydu bu gözyaşlarımın sebebi. SOĞAN. Ahh neden her güzel yemeğin içinde soğan olmak zorundaydı ki sanki. Soyması ayrı, doğraması ayrı dertti. Bi de "soğan doğramanın püf noktaları" diye bir şey vardı ama hiç bir işe yaramıyordu. Tarafımca denenmiş ve oyanlanmışdı. Soğan soymakla kaşığın ne alakası var hala çözememiştim zaten.
Urazla yemeğe çıkmak için anlaşmıştık ama yemeğin bizim mutfakta olacağından haberim yoktu. Urazın ricasıyla bu gece yemekler bendendi. Annemi aramış ve bir kaç yemek tarifi almıştım. Kadıncağız önce çok şaşırmış, sonra da " benim kızım büyümüşte kocasına yemek yaparmış" diye ağlamaya başlamıştı. Bir kaç dakika sonra sakinleşmiş ve eski haline dönmüştü. Bir insan yemek tarifi verirken bile iğneler miydi be? Bendeki de candı sonuçta. Her söylediğine "Tamam" diyip hızlıca kapatmıştım telefonu. Bundan sorna annemi ev işleriyle ilgili bir şey sormak için aramayacaktım. Hele yemek yapmakla ilgili asla! Kendisi bu işlerde ustalaşmış olduğu için beceriksizleri ezmekten hiç çekinmiyordu. Olsundu. Ben de bundan sonra yemek kitabından öğrenirdim yemek yapmayı.
Böreği fırından çıkardıktan sonra, çorbayı bir daha karıştırdım. Urazın sıraladığı yemekler arasında bunlar vardı. Daha doğrusu o bir yemek kitabında olacak kadar yemek adı saymıştı ama ben aklımda tutabildiklerimi - ya da becerdiklerimi de diyebiliriz- yapmıştım. Bi de geceye damga vuracak yaprak sarma ve pilav vardı. Vay be. Ben bile bu kadarını kendimden beklemezdim.
Mutfaktaki masayı yemek masasını da hazırladıktan sonra tabakları yerleştirdim. Uraz aramıştı ve bir kaç dakikaya evde olurdu. Kuzeyin bu gece geç gelmemesini umuyordum. Genellikle haftanın bu günleri dışarıda oluyordu. O yüzden de baya rahatdım. Kızların evine geldiği geceden sadece iki gün geçmişti ve o günden sonra onu hiç görmemiştim. Gerçi görmekte istemiyordum mavi gözü. İki gündür kızlar arayıp laf arasında-yersen tabii- Kuzeyi soruyorlardı. İşin zor tarafı cevap verdikten sonra geliyordu çünki yarım saat onun ne kadar harika olduğunu dinliyordum. Yok efendim çok komikmişte, çok tatlıymışta, çok yakışıkıymışta falan filan. Bir süre sonra dinlemeğe dayanamadığım için bi bahaneyle kapatıyordum telefonu. Hangi akılla onlara numaramı vermiştim orasını hala çözememiştim.
Kapının sesiyle hazırladığım masaya soz kez baktım. Gayet güzel gözüküyordu. Hızlıca kapıya yürüdüm ve büyük bir gülümsemeyle kapıyı açtım. Uraz yüzünde kararsız bir ifadeyle bana bakıyordu. Sanki bir şey söylemek istiyordu da söyleyemiyordu.
" Hoş geldin. " dedim ve içeri girmesi için kapıdan çekildim. Ama o hala dışarıda durmuş arada bir yan tarafına bakıyordu. " E girsene. "
" Şeyy... ııı yenge " dedi ve nihayet eve girmek için küçük bir adım atdı. Ama o daha adımını atamadan arkadan biri tarafından ittirlidi ve Uraz bir kaç adımda evin salonunda duruyordu. Onu iten kişi tahmin edin bakalım kimdi?

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sen... Ben... Biz...
RomanceBen Güneştim ve ait olduģum gökyüzünü onun gözlerinde bulmuştum...