Bölüm 6

148 16 5
                                    

Bayaa uzun bir bölüm oldu. Aslında bölümden tam emin deyilim. Umarım beğenirsiniz.

Keyifli okumalar :)

Artık evli biriydim. Gerçekten evliyimdim yani. Elimde evlilik cüzdanım, parmağımda yüzüyüm. Evliliyim tam anlamıyla gerçek olmasa da tüm bunlar gerçekti. Soyadım bile değişmişti. Güneş Arslanlı olmuştum artık.

Nikahtan sonra yakınlarımızın tebriklerini alıyorduk. Daha doğrusu Kuzeyin yakınlarının. Benim yakınlarım çoktan bitmişti. Ama artık gerçekten sıkılmıştım. Kuzeyin de yüzündeki ifadeden sıkıldığı çok belli oluyodu. Ben insanlar kırılmasın diye yalandan gülüyodum hiç deyilse.

Ayağımı vuran ayakkabıyı ve içinde sıkıldıģım gelinliği düşünmemek için kendi kendime misafilerin dedikodularını yapmaya başlamıştım. Teyzem yaşındaki kadınların fiziği benden iyiydi vallahi bu ne ya? Hepsinin de yüzünde bir ton makyaj. Ayy bak. Giydiği eteye bak. Canım benim o bacaklara o etek olmuş mu? Hiç giymeyeydin ya. Donunla geleydin. Tövbe tövbe. Hele Şuna bak. Canım ya yaş olmuş 8726252. Nine olmuşsun artık. Hatta varya ulu nine olmuşsun. O giydiğin nedir ya?

İç sesimle etdiğim söhbete Tayfun
beyin sesiyle ara verdim. Sonuçta dedikodu yapmak çok günah. Hiçte sevmem böyle şeyleri. Her kesin kendi işi ama di mi?

"Sevgili dostlarım. Sizleri bu güzel günün şerefine verdiğim ziyafete davet ediyorum. Çok sevdiyim bir arkadşımın restoranına hepmize yer ayıtdırdım. Buyrun gidelim. " diyip yürümeye başladı. Tayfun beyin ardından kalan misafirler de gitmeye başladı. Aslında çok kalabalık deyildi. Kalanlar Arslanlıların en yakınları ve bizimkilerdi.

Her kes arabalarına binip restorana doģru yola koyuldu. Ben ve Kuzey otele gidecektik. Üstümüzü deyişip ordan restorana geçecektik. Üstümüzü deyişip derken yani kendi üstümüzü deyişecektik birbirimizin deyil . Ayrı ayrı. Yani başka odalarda. Aman anladınız siz işte.

Nihayet bu ayakkabılardan kurtulacaktım. Topuklu ayakkabılar kadınlara sırf eziyyet olunsun diye bulunmuş. Bunun başka bir açıklaması olamazdı bence.

Otele vardığımızda arabadan indik. Bavullarımız dünden gelmişti otele. Tam yerleştirilmemişti çünki sadece bir gece kalacaktık. Ertesi gün erkenden Ankaraya uçacaktık.

Kuzeyin birden elimden tutmasıyla yer ayağımın altından kaydı sanırım. Yine aynı hiss doldu içime. Artık daha tanıdıktı bu hiss.

"Sakin ol dolunay surat. Yeni evli bir çiftiz. Ve bu otel dedemin bir tanıdığının. Asker arkadaşı gibi gidersek dikkat çekeriz. " Ve o hiss kayboldu . Hala dolunay surat diyodu ya .

" Gayet de sakinim ben. Birden şey edince, ayakkabı da şey zaten. Ondan şey oldu tamam mı? Ayrıca adım Güneş. Bana dolunay surat deme. "

Bana alaylı bir tebessüm yollamaktan başka bir şey yapmadı. Beni kale almadığını da göstermiş oldu böylelikle. Pis mavi göz seni.

Resepsiyondan kalacağımız odanın anahtarını aldıktan sonra asansöre bindik. Yardım için yanımıza gelen hiç kimseyi istemedi Kuzey. Odanın önüne geldiģimizde kilidini açtı ve benim girmem için kenara çekildi.

Vayy be. Oda gercekten çok büyüktü. Odanın içinde bir oda daha vardı. Çokta güzel dekore edilmişti.

"Odayı süzmeyi bırakta hazırlanmaya başla dolunay surat. Sonra neden geç kaldığımızla ilgili teorileri dinlemek zorunda kalırsın."

"Teori mi? " Tek kaşını kaldırıp anlamamı beklercesine yüzüme baktı.
DANG

Ve karşınızda kırmızının elli tonu. Pis mavi gözlü sapık.

Sen... Ben... Biz...Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin