Ben geldiiimmm:) Tabii eli boş gelmedim size taptaze bir bölüm getirdim:)
Emin olmadığım sahneler var ama daha fazla bekletmemek için bölümü atıyorum. Umarım seversiniz:) Bana gerçek düşüncelerinizi söyleyin lütfen:) Bu beni yazmak için daha da heveslendiyor. ;)
Keyifli okumalar :)
Kuzey göğsünde uyuyan karısının saçlarını bir kez daha kokladı. Ona bu şekilde yakın olmak genç adama huzur veriyordu. Gece kızın uyuduğundan emin olduktan sonra aralarındaki siperi - yastıkları - kaldırmıştı. Zaten kısa bir süre sonra Dolunay sarılmak için yastık arayışına girmişti. Bunu bir kaç kez gece onu uyurken seyretdiğinde farketmişti. O zaman bunu niye yaptığını kendisi de bilmiyordu ama işe yaramıştı. Ve bingo! Dolunay kollarındaydı işte. Doģrusu şuydu ki karısı çok haraketli uyuyordu ve kesinlikle tam bir uykucuydu. Dolunayın bu yakınlığı Kuzeyi sabaha kadar uyutmamıştı. Dolunay uyurken çok sıcak kanlı birisine dönüşüyordu ve uyuduğu kişiye -yastığa- yakın oluyordu. Fazla yakın! Öyle ki bu yakınlık Kuzeyi epey bir zorlamıştı. Ama yine de gün içindeki soğuk, uzak kızın yerine bu sarılmayı seven uykucuyu tercih ediyordu. Kuzey bu soğukluğun bir tek kendisine karşı olduğunun farkındaydı ve bunun için ne yapacağı hakkında en ufak bir fikri yoktu. Kuzey her zaman net bir insan olmuştu. Kendinden eminliği de bundan geliyordu. Ama son zamanlarda hayatındaki - aklındaki ve belki kalbindeki- dalgalanmalar onu çok zorluyordu. Dolunaya kızgındı. Belki de buraya geldiğinden haberi bile olmayacaktı. Bunu ondan öğrenmeyi isterdi. Ama en çok kızdığı kendisiydi. Hayatını bu duruma kendisinin getirdiğinin farkındaydı. Vicdan azabı diye düşündüğü hiss tamamen farklı taraflara gidiyordu ve Kuzey buna mani olamıyordu. Bir yerden sonra karşı çıkmayı bırakmıştı zaten.
Dikkatini mırıldanarak göğsüne daha da sokulan kıza yöneltdi. Güzel yüzüne düşen saçlarını yavaşca çekti. Onun çatılan kaşlarını keyifle izledi. Uykusunda bile huysuzdu. Küçük karısı artık uyanıyordu. Ve bu da savaş kaldığı yerden devam edecek demekti. Kuzey karısıyla savaşmaya her zaman hazırdı. Yeter ki günün sonunda onun uyuduğu yer kendi göğsü olsun.
*************************
Uyanmakla uyumaya devam etmek arasında kalmıştım. Aslında beynim çoktan uyanmıştı ama bedenim uyanmamak için direniyordu sanki. Özellikle gözlerim açılmamak için özel bir çaba gösteriyorlardı. Bedenimin isteğine uyup yine uykuya dalmaya çalıştım. Ama kulağımdaki dikkat dağıtıcı- aynı zamanda rahatlatıcı- sesin kaynağını çözmeye çalışıyordum. Küt. Küt. Küt. Küt. Aynı hızla, aynı melodiyle çalan bir müzik gibiydi ama farklıydı. Yastığıma birazcık daha sarıldım. Öyle sıcacıktı ki! Yüzümde bir sıcaklık hissetdim ve ardından yüzümde bir şeyler gezindi. Nerdeydim ben? Hala rüya mı görüyordum? Gözlerimi açmadan kaşlarımı çatdım. Artık vücudum da uyanmaya başlıyordu. Belimde bir ağırlık vardı! Gözlerimi kırpıştırarak yavaşca açtım. Gördüğüm ilk şey hafif sakallı bir çeneydi. Bakışlarımı hafıfce yukarı kaldırdım ve uyuyan bir mavi gözle karşılaştım. Beynim algıladığı kelimelerle donmuştu sanki! Ben. Mavi göz. Yatak. Sarılmak. Yastık. Çene! Belimdeki ağırlık bey efendinin koluymuş meğerse!
Hızlıca doğruldum ve üstüme baktım. Ohh. Kıyafetlerim yerindeydi. Benim hareketlenmem üzerine Kuzey de uyandı.
" Noluyor ya? " mırıldandı uykulu sesle.
" Ne demek noluyor sapık herif! Ne diye sarılıyorsun sen bana ya! Aramıza o kadar yastık koydum. Hani nerde yastıklar? "
O da yavaşca doģruldu ve bana bakmaya başladı.
" Hatırlamıyor musun? " Tövbe!
" N - neyi? " diye mırıldandım duyacaklarımdan korkarak. Kendimi gazozuna ilaç atılmış, ertesi sabah da hiç bir şey hatırlamayan kız gibi hissetmiştim bir an.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sen... Ben... Biz...
RomantizmBen Güneştim ve ait olduģum gökyüzünü onun gözlerinde bulmuştum...