Okulun son haftası , salı günü.
Olayın üzerinden bir hafta geçmiş lakin ben atlatabilmişmiydim emin değilim.
Sınıfa geçip en arka duvar kenarına oturdum. Neredeyse dokuzuncu Sınıftan beri burası benim. Yani duvar kenarları. Kafamı sıraya koyduğumda okula gelen üst sınıflar hakkındaki konuşmalar... Bir hafta boyunca bunu çekebilirmiydim? sınıfımız kızları , sanırım son sınıf yaklaştığı için koca arayışındalar.
.(Buraları atladığım için çok üzgünüm . Pek fazla uzatmak istemedim).
Ve işte ikindi molası en sevdiğim zamanlardan biri. Herkes yemekhanede toplanmışken koridorda dolabımın önünde müzik dinleyebiliyordum. Zaten insan acıkınca yer vakti gelince değil.
Tüm okul bana kalmıştı diyebilirim , kulaklıkları takıp dolabın önünde yavaşca oturdum. Müzik son ses ve işte huzur...
Gözlerimi kapatmıştım ,hatta o kadar kaptırmışımki kendimi , uyuya bile kalabilirdim. Dakikalar sonra sol tarafımdaki esintiyle gözlerimi açtım.
"Ne rastlantı ama değilmi?" karşımdaki kişi yine oydu. Siyah.
İlk başlarda hanisülasyon gördüğümü sansam da kısa süre sonra kendimi toparladım.
"Ögretmenmisin?". Gözlerimde hala bi mayhoşluk. Uyku sersemi gibi birşeydim. Neredeyse karşılaşmalarımıza alışmıştım.
"O kadar büyükmü gösteriyorum?", hep soru sormak zorundamıydı cevaplayacak tâkatım yoktu belkide. Cevap vermediğimi görünce tekrar konuşmaya başladı.
"Kısmi zamanlı öğrenci , alt sınıflara rehberlik işte bilirsin"
Liseyi bitirenlerin coğu bunu yapmak zorundaydı. Devir öoyle bi devirdi , okuyorsun üstüne birde okuyanlara rehberlik ediyorsun. Sınıfları dolaşıp derslere giriyorsun. Şimdiden berbat birşey olduğunu kestirebiliyorum.
"İsmini söylemiycekmisin?" evet bu sefer soruyu ben sormuştum. Sanırım ikimizde bitkindik o da yorgun gözüküyordu. Kafasını arkasındaki dolaba yaslayıp oturdu ,devam etti.
"Zil" Şaşkınlıkla baktım şimdide ismi zilmiy di...
"Ne?". Ve ikindi bitiminin lanet zili dersler başlayacaktı tekrar , ya çok kısa sürmüştü ya da ben uzun zamandır burada oturuyordum. Ayağa kalkıp elini uzattı , elinde sargı olan elini. Önce eline sonra tekrar ona baktığımda durumu çakmış olmalıydıki.
" önemli birşeymi , yani zarar çokmu fazla" bu nasıl bir soruydu ya adamın eli nasıl kanıyordu az bir zararı yoktu emindim.
"Üç dikiş"
"Hadi be!" tahmin ettiğimden biraz daha fazlaydı. Demek yara dikiş atılacak kadar derindi.
"Ben çok üzgünü.." çalan telefonuyla cümlem yarıda kaldı.
"Efendim"
"Evet. Tamam hemen geliyorum"Bana döndü ve.
"Gitmem gerek." yüzündeki gülümseme bir insanı sarhoş edecek kadar güzeldi. Ne diyorum ben ya, saçmaladım iyice.
Yanımdan uzaklaşmasını izledim önce. Sonra merdivenlere yönelerek sınıfa çıktım. Saniyeler sonra sınıftaydım. Bir sınıftaki tüm sıralar dolu olmamalıydı ya bu nasıl bir sınıftı. Tek oturan 'tek' kişi bendim.
Hoca içeri geldiğinde , yaptığı günlük rutin açıklamaları saymazsan fazla eziyet etmemişti. Son haftaydı uyusam sorun olmazdı herhalde. Kafamı sıraya koydum söylenenleri duymamaya çalışarak uyumaya çalıştım.
Böyle bir anda her zaman kapı çalar zaten. Kafamı kaldırmaya gerek duymadım.
"Kısmı öğrencilerimizden biri"
Bir kaç saniye sessizlik olmuştu hoca çocuktan ismini söylemesini istiyordu. Hala sessizdi kafamı kaldırıp bakmak istedim , kimdi bu saf ben dahi anlamıştım. Kafamı kaldırmadan sesi yükselmişti.
"Siyah" ne ? Anlamadım kafamı sıradan hızla kaldırarak karşıya baktım. Benle beraber tüm sınıf ve hioada ona bakıyordu.
"Siyah?" hocada şaşırmıştı Siyah diye isimmi olurdu.
" Evet Siyah" hocaya açıklama bile yapmamıştı. Bu kadar rahat davranmamalıydı. Bilmiyorum cool'luğunumu koruyor ama böyle saf saf davranmamalıydı. Helede Sınıfta avını bekleyen kızlar varken.
"Pekii... Arkadaşınız hafta boyunca bizimle olacak ve ne seçtiğiniz üniversteler hakkında bilgilendirecek."
"Ondan eminiz hocam" bütün sınıf bir anda Sema'ya döndü. Konuşan oydu. Sınıfımızın... Neyse.
Ne gülüyordu yani sadece bir kızdan saçma bir iltifat almıştı. Kızda da ne cesaret varmış. Hocanın yanında.
"Evet Siyah. Sınıfımıza hoş geldin o zaman. Arka sıra Derin'in yanı boş." ne. Ne dedi o benim yanım mı dedi. Yok daha neler , buraya geliyordu.
Yüzündeki gülümseme daha bir derinleşmişti ve o büyük sağ yanağındaki gamze içine çökmüş bir belediye çukuru...
Buraya gelene kadar kafamı tekrar sıraya koymuştum. Sarsıntıyla gözlerimi tekrar açtım. Öküz ya çat diye oturmuş sıraya insan bir yavaş oturur değilmi?
Hoca 10 dakika sonra ders işlemeye başladı , son hafta? ben hala sıraya kafamı dayamış bir halde oturuyordum. Bu günlerde niye bu kadar uzun sürüyor saatler?
Boğazını temizleyerek kaba bir ses çıkardı. şaşırmıştım , yani bana mı yapmıştı. Kafam hala sıraya dayalıyken ona döndüm.
"Hoca bu tarafa geliyor" bi kez daha kurtarmıştı beni. Kafamı kaldırıp hocaya döndüğümde bir şey olmamış gibi sıraların arası da dolaşmaya devam etti.
" Teşekkür ederim"
"Bu üç oldu " kurtarmasaydın yani ben mi dedim kurtar. Tabi diyemedim yardım etmeseydi belki okula bile gelemezdim.
Devam ediyor...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Siyahın Aşkı #wattys2017
RomanceKaranlıgın sizi ele gecirmesine izin verin... "Derin.." sesi kısılmıstı ve bana bakıyordu cevap veremeden dudaklarımda hissettigim sıcaklıgı.. Siyahın dudaklarıyla bir olmustu dudaklarım. Yaklasık 10 saniye icerisinde suya girmistik , o kadar sert...