yolculuk-

119 29 15
                                    

dolu dolu geçen bir günün ardından ikimizde uyuya kalmıştık. İnanın bana bende bir şey anlamış değildim , bildiklerim: aylar önce karşıma intikam almak için çıkan çocuğa sırılsıklam aşıktım ve oda itiraf etmişti bana karşı olan hislerini. Açıkcası annem öldükten sonra olanlar pek fazla canımı yakmıyordu , ki babamın yaptıkları dahil.  O ise bütün bunlardan uzak durmamı istemişti lakin her nekadar başaramasada. Siyah'a olan güvenim hala sıfırdı , yaptığım salaklık biliyorum. fakat işin içinde Jack ve Elena'da vardı. 

   Kırpıştırarak açtığım gözlerim kamaşarak etrafı süzdü. Ortalıkta kimse görünmüyordu , bu iyimi yoksa kötümü bilemiyorum. 

  Kalkarak soğuk zemini sıcak ayaklarımla kavuşturdum. "Elena !" saniyeler sonra ulaştığım kapıyı aralık bırakarak merdivenlerden inmeye başladım , bu sırada duvardaki büyük şahşahalı saate takılan gözlerim "05.11"  ohh tanrım. erken uyanmaktan nefret ederim... 

 Aralık duran tek kapı ardımda bıraktığım kapı değildi anlaşılan. kulağıma yayılan sesler ; dışarıda Jack'in ve Siyah'ın konuşmalarıydı. yavaş adımlarla dışarı çıkıp arabaya birşeyler tıkıştıran iki koca adam... bu arabada nereden çıkmıştı böyle ?

  "Hadisene Derin !" beni sertçe ittiren Elena elindeki anahtarla kapıyı birkaç kez mühürledikten sonra ittirerek. "lütfen acele et".

   Arabaya apar topar binmistik. Jack arabayı suruyor , Elenada yanında oturuyordu.
Siyahsa tek kelime etmemisti bindigimizden beri.

   Birkaç kez konuşmak için ağzımı açsamda kendimi tekrar geriye çekmiştim , fakat sessizlik dayanılır gibi değildi.

"nere.." lafı ağzıma tıkıştıran Jack;

  "Uzağa , çok uzağa. Seni ve Siyah'ı bulamayacakları bir yere !" Jack'in sözleri öfke doluydu , bana kızgın değildi galiba. Herzamanki gibi yine hiçbirşeyden haberim yoktu;

"Siyah" dedim kısık bir sesle. Bana döndü , gözleri kızarmıştı , ağlamış gibiydi. kalbinin derinliklerinde gördüğüm son ışık parçasıda sönmüştü sanırım. Hiçbir yüz hattı hareket  etmiyordu , ve artık kızgında değil gibiydi. saçları dağınıktı , sanki yorulmuş gibi bir tavır sergiliyordu. Bütün bu olanlardan  bıkmış , sıkılmış.

  "şimdi, değil " diyerek geçiştirdikten sonra cama kolunu yaslayıp gözlerini kapattı. Kafamda binlerce soru , hala herşeyi tam anlamıyla çözebilmiş değilim. Ki Jack ve Elena'ya olan güvencimde sarsılmıştı. Bütün bu olanları nerden bilebilirlerdiki ? Düşünmekten kafayı yesem yeridir.

     Bir kaç saatin ardından duran araba yüzünden uykum bölünmüştü , tam uyku sayılmasada dalmıştım. Doğrulduğumda Jack ve Elena arabadan iniyorlardı. Elena inmeden önce kafamı ona çevirdiğimde ; "yarım saate döneriz" isteksizce başımı salladım. nereye neden gittiklerini bilmesemde artık birşey bilmek istemiyor gibiydim. 

  Siyah hala koluna dayalıydı , uyuduğundan emin değildim. Bende aynı onun gibi kolumu cama yaslayıp Siyah'a sırt çevirerek rahata kavuştum. tekrar uykuya dalacak gibi olmuş fakat defalarca irkilerek kalmıştım. İşte tam uyuyacağım dediğim anda ise Siyah sessizliği bozmuştu.

   "Açıklama bekliyorsun." ardından alaycı bir gülüş savurarak doğruldu. "Seni intikam için kaçırdım Gece , herşey yolundaydı. İstediğime ulaşmak üzere yol katediyordum." bir gülüş daha , sesi hüzün doluydu fakat gülüyordu. "Ve babama teslim ettim , aynı bana denilen ve öğretilen gibi. " ellerini saçlarına daldırdığını görür gibiyim. fakat gözlerimi açamıyorum , nedensizce. "Ve sonra , birşeyler değişti." sessizliğimi koruyordum. "Amacım değişti , duygularım değişti." duygularım ? ne zamandır birşeyler hissediyordu. "Ben değiştim." yaklaşık on saniyelik bir sessizlik ve ardından boşalış , Siyah sözcüklerini sıralarken bir yandanda ağlıyordu.

   Ona döndüm , saçlarına ellerini daldırdıktan sonra burnunu çekerek dışarıya çevirdi kafasını. " Teslim ettiğim yerden ben kaçırdım seni. Kurt kuzuya yem oldu."  alaycı gülüşler savurarak ağlıyordu. kafayı yemiş gibiydi , bir insan ağlarken gülebilirmiydi ? 

 Ve sonunda gözleri , gözlerimi bulmuştu.  yüzü bembeyaz ve gözleri kıpkırmızıydı. kumral saçları ise dağınık... 

  "Ben düşmanımı soktuğum kuyudan çıkarıyorum Derin." gözlerim dolmuştu. Önce beni babasına götürmüş daha sonrasında elindende o almıştı.

 "Ve şimdi o bizim peşimizde , pes etmiyecek." kafasını ön koltuğa dayayıp. "Kan dökülene kadar pes etmeyecek." kan ? kan... Babam ! olamaz tüm bu olanların ardından babam daha yeni aklıma gelmişti. Çıldırmıştır , dahası bizi kaçırdığı için babamı öldürmek isteyecekti. yaparmıydı , bunuda kaldıramazdım. 

 "Ba..Babam ?" dolan gözlerim kendini yavaşça salmıştı. aklıma geldikçe ölücekmiş gibi bir his olusuyordu içimde. Mideme saplanan binlerce bıçak ve göğüs kafesimi delmek isteyen yüzlerce mızrak var gibi. En ufak  harekette herşey bitecekmiş gibi geliyor sanki.

  Güldü ve kafasını geriye çekip tekrar ön koltuğa sertce dayadı. "Acı çektirmeden öldürmeyecek. Babana senin ölümünü yaşattırmadan öldürmeyecek." 

 Gözlerim telaşla büyümüştü. Ne kadar basit kavramlar geliyor değilmi , ölüm , öldürmek... "bu , bu kadar basit olamaz. Polisler ne bileyim birileri, babanı durduracaktır. Bu basit birşey değil tamammı , bu kadar basit olamaz. gücü herseye yetemez biri onu durdurucaktır. Mutlaka bi.."

 "Derin.. Herşey bitti." sesi öncekine göre kısıktı , benim sesim ise aynı kelimeleri tekrarlarken sürekli artış göstermişti. Dudağımı ısırdım ve saçlarımı geriye savurdum.

 "Önce sen , sonra baban ve sonrada.." Sonrada ? başka kim vardıki ? akrabalarımadamı el uzatmıştı yoksa. "Sonra ? sonrasıdamı var." bu sefer alaycı gülüşü ben atmıştım.

 gülümsedi ve gözünden bir kaç damla yaş aktı. Tekrar konuşacaktımki arabanın açılış sesi ortamın ciddiyetini bozmuştu. Erken gelmişlerdi , erken gelmeleri tutmuştu. Yada aceleden koşturmuşlardı.

  Jack arabaya biner binmez arkaya iki poşet bırakıp arabayı çalıştırdı , Elena ise oturur oturmaz aynadan bana bakıp kemerini takmıştı. İstemesem bile poşetlerden gelen yemek kokusu burnumun derinliklerine kadar işlemişti. Patates..

"Siyah hala uyuyormu ?" ona döndüğümde gözlerini kapatmıştı. Sanırım konuşmak istemediği için uyuyor taklidi yapıyordu , yüzünü koluna sokuşturmuş hareketsizce duruyordu. Elena'ya başımı salladıktan sonra Jack;

  "patatesler ve sütlü kahve senin , sadeyi Siyaha bırak ve ye" ellerimi poşete uzatıp açtığımda iki kahve  ve  patates kızartması vardı. "Siyaha  birşey almadınızmı ?" 

 Jack kaşlarını kaldırarak "Kahvesi varya" gözlerimi devirerek az öncekiler hiç yaşanmamış gibi davrandım. uyandıktan sonra apar topar arabaya bindiğimiz için birşey yememiştim. Bir süre yedikten sonra kağıtları poşete doldurup kahvemi yudumlamaya başladım.  

Siyahın Aşkı #wattys2017Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin