Gözyaşlarım yanaklarımdan süzüldü ve bu içimdeki his tarif edilemez bir şekilde kendini belli etti.
Hiç bir anne -baba çocuğunu bırakmak istemezdi, o zaman neden çocuk yuvalarında onca çocuk vardı? Hepsi ilgiye muhtaçlardı.. Karne aldıklarında hevesle ailelerine başarılı olduklarını göstermeleri veya doğum günlerinde ailelerinden gelen hediyelerle mutlu olmalılardı.
Adil olmayan hayat o küçük çocuklar içinde adil olmamıştı.
Kimse tarafından sevilmemek veya kimsenin seni önemsememesi o kadar can yakıcı bir durumdu ki.. Kimse bilmiyordu.Peşimden ayağa kalkıp yanıma gelen Berna hanım ellerini saçlarıma atıp okşamaya başladı.
"Hiçbirşey düşündüğün gibi değildir belkide kim bilir,aileni bu düşüncelerle öylece suçlayamazsın " o sözleriyle kendimi toparlayıp süzülen gözyaşlarımı silmeye başladım.
"Artık onları suçlamıyorum sorunun sadece ben olduğumu düşünüyorum ,çünkü kim çocuğunu bir karakol köşesine bırakır ki? Herneyse bana vakit ayırdığınız için teşekkür ederim"
Artık onu dinlemek için hiçbir gücüm kalmamıştı ve giderek ağlayaşım iki kat oluyordu.
Ordan geçen taksiyi durdurup hemen evimin adresini verdim biran önce eve gidip yatağımda öylece uzanmak istiyordum.
Bazen yorgun olmak için koşuşturmaya veya başka şeylere gerek yoktur sadece beyninde olan düşünceler fikirler o kadar ağır gelir ki kendini çok yorgun hissedersin yada bitkin, bu en kötüsüdür.
Gözyaşlarım ağır ağır yastığıma dökülüp,ıslatıyordu ve bu hep alıştığım bir histi.
Yuvada annesi -babası olmayan o kadar çok çocuk vardı ki her gece ağlayış, hıçkırık seslerini duyarak bende ağlar öyle yatardım.
Bu dünyada yapayalnız olmak ve kimse tarafından sevilmemek en yakıcı histi.. Lise son sınıftayken o kadar yalnızdım her yurda döndüğümde ağlayarak yatardım ve bunu benden başka kimse bilmezdi.
Sonra herşey üniversiteyle değişti tabii son hayatıma Cemal amca sonra Cansu girdi ve yalnızlığım bitmişti. Ağlayışlarım iç çekişlere döndü ve hava artık iyice kararmaya başlamıştı ve ben gözlerimin kırmızı olduğunu bile bile ağlamaya devam ettim muhtemelen çok kötü görünüyorumdur.
Çalan zille birlikte yatağımdan kalkmak için çaba gösterdim ve gözyaşlarımı sildim gerçi ağladığım o kadar belliydi ki silmem boşu boşunaydı.
Kapıyı açıp karşımdaki Çınar'a arkamı dönüp yatağıma gitmek için yol almaya başladım.
"Benim bildiğim kapı çalındığı zaman kim o? Denir neden sen demedin? Benden başkasıda olabilirdi! " sert sesine karşılık cevap vermedim çünkü hâlâ yorgundum.
"Sana diyorum sarışın bana neden cevap vermiyorsun ?" yatağa uzanıp arkamı döndüm.
"Aylık dönemine daha çok var canını sıkan başka birşey olması lazım "
Aylık dönem mi? Bunu bilmesi beni yatakta ters tepki olarak zıplattı.
"Sen nerden biliyorsun? " sert sesimle gözü büyüdü.
"Ağlamışsın! " tıslar gibi çıkan sesi beni ürkütmeye yetmişti.
"Kim ağlattı seni güzelim söyle bana! Seni başkaları üzüyor olması canımı çok sıkıyor lütfen ağlama " yumuşacık olan sesine karşılık hıçkırıklarımı ve göz yaşlarımı serbest bıraktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PSİKİYATRİS
Non-Fiction"Bunlar senin izin "dedim yüzümde zamanında bıraktığı cam parçacıklarını izini göstererek. "Mutlu olman lazım beni nasıl öldürdüğünü kafayı sıyırmamda bana öncelik olduğun için "dedim gülerek ve gözümden akan yaşı silerek. "Sarhoşsun "dedi o kadar...