Şimdi sizlere gerçekte yaşanmış cin vakalarından bir tanesini anlatacağım. Lakin anlatmadan önce, psikolojiniz bozulabilir. Böyle bir durum söz konusu olursa, kesinlikle sorumluluk kabul etmediğimi sizlere bildimek isterim. Şu an 2015 yılındayız ve 2016 yılına girmemize aylar kala gerçek bir cin vakası ile sizlerle beraberim. Ben sizleri 1990’lı yıllara götüreceğim. Bu olay Antalya’nın Alanya ilçesine bağlı Sapadere köyünde meydana gelmiş gerçek bir cin vakasıdır. Olaya dahil olan kişileri bire bir tanımaktayım, lakin isimlerini paylaşmayacağım. Kullanacağım isimler kesinlikle gerçek şahısların isimleri olmayıp, işin için öz ve öz amcamda vardır.
Yıl: 1993 kasım ayı. Bu olay Toros dağlarında gerçekleşmiştir. Ali, Hasan, Veli ve Mehmet adında 4 arkadaş avlanmak için Toros dağlarına yürüyerek çıkarlar. Her birinde çifte veya tek diye adlandırdığımız tüfek bulunmaktadır. Tabi o yıllarda günümüzde ki gibi gelişmiş pompalı tarzı tüfekler az bulunmaktadır ve fiyatları ciddi anlamda pahalıdır. Bu nedenle köyün ileri gelenlerinde bu tarz silahlar bulunmaktaydı. O zamanlarda amcam ve 3 arkadaşı av için Toros dağlarının eteklerini seçmişlerdir. Sabah kuşluk vakti yola çıkarlar. Tabi yol uzundur ve yanlarına erzak köylüler arasında azık olarak adlandırdığımız yolluk alırlar. Ortalama öğlen saatlerine doğru varmak istedikleri bölgeye adım atarlar. Tabi herkes yorgun ve açtır. Bu nedenle oluk diye adlandırılan bölge de yemek yemeye karar verirler. Burada güzel bir şekilde karınlarını doyurduktan sonra güneş gören yerlere uzanırlar ve biraz dinlenmek ve gözlerini dinlendirmek amaçlı her biri derin uykuya dalmıştır. Av gece başlayacak olup, günü birlik yola geri koyulacaklardır. Akşam saatlerine doğru hafif bir soğuk etkisi ile herkes uyanmıştır ve akşam yemeğini yerler. Daha sonrasında halk arasında dağ keçisi, köylüler arasında ise geyik olarak adlandırılan bir hayvanı avlamak istemektedirler. Yemek sonrasında her biri sigara yakıp kendilerince bir plan çizerler. Yaptıkları plan sonrasında belli bir saat sonra oluğun yanında buluşmaya karar verirler. Tabi o zamanlarda cep telefonu nerede? Herkes saatini bir birine eşit bir şekilde ayarlamıştır ve eşit hizalarda aynı güzergaha doğru yola koyulmuşlardır. Aradan 1 saat geçmiştir ve amcam bir kaç el silah sesi duyar. Tabi bu sesin duyulması ile heyecan doruktadır ve arkadaşlarından bir tanesinin dağ keçisini vurduğunu düşünerekten silah sesinin olduğu yöne doğru yola koyulur. Sesin geldiği bölgeye vardığı zaman gerçekten de yerde yatan bir hayvan görmüştür. İlk başta çok heyecanlanmış olsa da, arkadaşı onun yaban domuzu olduğunu dile getirmiştir. Tabi amcam hüsrana uğramış bir şekilde kendi bölgesine doğru geri gider. Herkes av peşindedir. Ortalama 30 veya 45 dakika gibi bir süre daha geçmiştir ki, yine tüfek sesleri dağı inletir. Bu kez amcam sesin geldiği bölgeye gitmez. Eğer yine domuz ise, boşuna kendimi yormuş olacağım der. Gerçekten haklı da çıkmıştır. Tabi bunu daha sonra öğrenecektir. Aradan bir hayli zaman geçer ve amcamın önünden sesler gelmektedir. Sesin geldiği yöne doğru sessiz ve emin adımlarla yaklaşır ve kendisinden 20 metre ileride bir hayvan görür. Bir kaç el hayvana ateş eder ve hayvan yere yığılmıştır. Hayvana doğru yaklaşır, lakin kendisi de bir yaban domuzu avlamıştır. Aradan 10 dakika sonra arkadaşlarından 2 tanesine yanına gelir, amcamın ne vurduğunu merak ettikleri için güzergahı bozmuşlardır. Domuz olduğunu öğrenen arkadaşları yola tekrar koyulur. Herkes kendi güzergahında ilerler. Tekrar aradan 3 saat gibi bir süre geçmiştir. Amcam bir kaç el silah sesi duyar ve sessiz bir şekilde beklemeye geçer. O esnada arkadaşlarından bir tanesi koşun, yetişin geyik vurdum der. Tabi o gecenin sessiz karanlığında dağın eteklerinde ses her yere yankılanmıştır ve tüm arkadaşları silah sesinin geldiği yöne doğru koşarlar. Gittikleri zaman gerçekten de dağ keçisinin cansız bedenini görürler ve herkesi bir sevinç kaplar. Keçilerin ortalığa çıktığını ve 2 saat daha şanslarını denemek istediklerini bir birlerine dile getirirler. Bu duruma kimse hayır demez ve vurmuş oldukları mevcut dağ keçisini müsait bir yere bırakırlar ve tekrar av peşine düşerler. Aradan 1 saat geçmiştir ve bir kaç el silah sesi gelir. Amcam yine çıt çıkartmadan bekler. Lakin her hangi bir yardım çağrısı olmadığı için güzergahına devam etmeyi tercih eder. Biraz ileri vardığı zaman yine çam ağaçlarının arasında kıpırdayan bir hayvan görmüştür ve 2 el ateş ettikten sonra hayvanın yere yığıldığını görür. Hemen yanına gider ve bir dağ keçisi vurmuştur. Sevinç ve heyecan ile arkadaşlarına seslenir. Arkadaşları 10 dakika içerisinde amcamın yanına gelmişlerdir. Herkes tekrar bir sevinç ve heyecan ile nutuk atar. İkinci yaban keçisini de aldıkları için ve bir hayli yorgun düştükleri için köye geri dönme kararı almışlardır. 4 kişi 2 adet keçiyi sırayla taşıyarak yola koyulurlar. Dağın eteklerinden aşşağıya doğru süzülürken, amcamın arkadaşların birisi olan Veli, büyük tuvaletinin geldiğini dile getirir. Herkes o yorgunluk ile biz keçiyi alalım sen tuvaletini yaptıktan sonra bize yetişirsin der. Tabi Veli abi bu durumu onaylar. Amcam, Hasan ve Mehmet abi yola koyulmuşlardır. Aradan bir hayli zaman geçmiştir ve Veli abi bunların yanına gelmemiştir. Tabi samimi oldukları için Veli abinin onları etkiğini onlardan önce köyü gittiğini ve evinde olduğunu düşünürler. Bu nedenle keçileri Hasan abi almıştır ve herkes evine dağılmıştır. Öğlene doğru Veli abinin eşi amcamın kapısını çalar ve kapıyı yengem açar. Amcamı sorar, yengem de amcamın uyuduğunu sabahın erken saatlerinde eve geldiğini dile getirir. Lakin Veli abinin eşi, Veli abinin halen eve gelmediğini meraktan deli olacağını söylemiştir. Yengem, bir hışınla amcamı uyandırır ve durumu amcama izzah eder. Tabi amcam, Veli abinin bazı davranışlarını bildiği için gelir gelir, evine gitsin o der. Veli abinin eşide evine döner. Akşam olmuştur ve kapı tekrar çalar, gelen kişi Veli abinin eşidir. Veli abinin halen eve geldiğini artık bir şeyler yapmaları gerektiğini dile getirmiştir. Tabi bu durum sonrasında amcamda kıl olmuştur ve acaba başına bir şey mi geldi diyerek meraklanmıştır. Hemen oğlunu Hasan ve Mehmet abinin evine gönderir ve durumu onlara anlatmasını, onların hemen amcamın evine gelerek Veli abiyi aramalarını gerektiğini dile getirirler. Kuzen gider durumu anlatır ve 1 saat içerisinde herkes evde toplanır. Ortak bir karar vermek zorundadırlar. Verdikleri karar, amcam, Mehmet ve Hasan abi birlikte en son Veli abiyi gördükleri yere gitmektir. Bu planı hayata geçirirler ve o bölgeye tüfeklerle birlikte giderler. Yaklaşık 4 saat sonra bölgeye vardıkları zaman Veli abiyi bulamazlar. Etrafa dikkatlice bakarlar ama nafile. Sabah kadar ararlar. Veli abi ortada yoktur. Bu durum söz konusu olunca köye geri dönerler. Tabi diğer amcam ise köyün muhtarıdır ve durumu ona izzah edip bir arama ekibi oluşturulmasına karar verirler. Muhtar olan amcam, azalar dahil olmak üzere kim var kim yok ahaliyi toplamıştır ve Veli abiyi aramaya yola çıkarlar. İlk olarak tuvaletini yapacağı bölgeye varırlar. Herkes yedişerli ve sekizlerli guruplar halinde Veli abiyi arar. Lakin bulamazlar, akşama doğru köye yakın bir mağarada Veli abi bulunur. Veli abi, gördüğü herkese yaklaşmayın bana diye saldırır. Taş veya sopa atarken işin ilginç yanı bir yandan da dua okumaya çalışmaktadır fakat dili dönmemektedir. Kimse onu mağardan dışarı çıkartamaz. En son çare olarak aile fertlerinden birisini olay mahaline getirmektedir. Veli abinin 2 oğlu ve 2 kızı vardır. Hiç birisi de köyde yaşamamaktadır. Son çare eşini getirirler ve Veli abi sadece eşini yanına kabul eder. Daha sonra eşini ile birlikte köylü Veli abiyi kalın bir ip ile bağlarlar ve evine getirirler. Gece sabaha kadar köylüler onun yalnız bırakmazlar. Zaten Veli abide kendinde değildir ve sürekli gördüğü kişilere bırakın peşimi diyerekten bağırmaktadır. Sabah olduğunda imam gelir ve okur, üfler ama nafile. Artık doktora gitmeyi denerler fakat o da nafile. Veli abiyi son çare olarak zincirli bir şekilde bağlarlar. Olay müftüye kadar gitmiştir ve müftü özel bir imam çağıracağını dile getirir. Aradan 4 veya 5 gün geçmiştir ki, müftü ile beraber bir heyet gelir. Bu heyetin hepsinin başına takke, ellerinde kuran vardır. Veli abiyi görmek isterler. Veli abinin yanına girmeden önce hepsi abdest alır ve bir kaç sure okurlar. Veli abinin odasına girerken besleme çekerler ve Veli abi gelenleri görünce melekler geldi diye sevinir. Daha sonra hocalardan bir tanesi durumu anlatmasını ister.Veli abinin ağzından çıkan kelimeler aynen şöyledir. “ Av sonrasında köye dönerken tuvaletim geldi ve arkadaşlara durumu izzah ettim. Ortak bir karar aldık ve onlar yola devam etti. Ben de onlara yetişeceğimi bildiğim için yavaş yavaş tuvalatimi yaptım. Arkadaşlar gözden kaybolduktan sonra 4-5 dakika geçmeden 2 tane karanlık gölge gördüm ve bir anda bana saldırmaya başladılar. O esnada bayılmışım. Daha sonra gözlerimi açtım ve bir mağarada olduğumu fark ettim. Lakin o mağara neresiydi bilemedim. Mağaranın girişinde gölgeler yan yana oturmuş hiç konuşmadan beni izliyorlardı. Bende çok korkuyordum ve hiç ses etmedim. Belli bir süre geçtikten sonra dayanamadım ve siz kimsiniz diye sorduğum zaman gömleğinin cebindeki ekmek kırıntılarını at ve sana kim olduğumuzu söyleyelim dediler. Tam dediklerini yapacaktım ki, şeytani bir varlık olduğunu fark ettim. Cebim de bulunan kırıntılardan ötürü aşırı derece de yanıma gelemiyorlardı. Ara sıra yanıma yaklaşıyorlar ve uzun kesici tırnakları ile vuruyorlardı. Bir tanesinin yüzünü gördüm ve korkudan kasıldım. Gözleri çok büyüktü ve yeşil renkteydi. Gözlerinin büyüklüğünü hesaplamak isterseniz açık bir ağız düşünün. İşte o boyutta idi. Daha sonra dua okumaya çalışıyordum, her niyet etmemde bana saldırmaya çalışıyorlardı. Uzun bir süre sonra eşimi gördüm ve eve geldik. Siz gelene kadar da sürekli o gölgeler evin dışında beni bekliyorlardı. Köylüleri görebiliyordum, lakin onlarına yanına korkudan gidemiyordum. Çünkü o 2 gölge beni tehdit ediyordu. Bunu anlatamadım. Sizlerin geldiğini gören gölgeler bir anda kapının dibine yanaştılar ve sizleri odama almamak için ellerinden geleni yapacaklarını dile getirdiler. Lakin sizlerin abdest aldığınızı ve dua ettiğini gördükleri zaman korkup kaçtılar. Yalvarırım bana yardım edin.”
Bunu duyan heyet şaşkınlık içinde Veli abiyi dinlendikten sonra ortak bir karar alır ve küçük bir kağıda 7 sayfa dua yazarlar ve bunu boynundan çıkarmaması gerektiğini dile getirirler. Tabi Veli abi bunu koşulsuz şartsız kabul eder. Ondan sonra o gölgeleri bir kaç kez gördüğünü halen peşinde olduklarını bilmektedir. Bunu nasıl anladığını sorduğumuz zaman ise, muskayı bir kaç kez çıkarttım ve hemen ileriden yanıma doğru koşar bir vaziyette geldiklerini gördüm demiştir.
Evet arkadaşlar yaşanmış gerçek cin vakası bu olaydan ibarettir. Eminim ki, bana inanmayanlarınız olacak. Tabi inandırmak için kimseyi zorlayacak halde değilim. Bu gibi bir durumla daha önce karşılaşan olduysa lütfen konu altına yorum yapınız ve bu yazıyı okuyanları bilgileriniz. Herkese iyi günler.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Türkiye de yasanmis cin ve hayalet olaylari
TerrorBu topraklarda yasanmis garip ve aciklanamayan olaylar