-4- Ciao

374 62 4
                                    


İşte başlıyorduk.

Ben kapıya doğru yönelmişken Batı kolumdan tutup beni durdurdu.

"Ne yaptığını sorabilir miyim?"

"Misafirlerimizi karşılamaya gideceğim."

Cevabım üzerine gözlerini devirdi. "Arkamda dur, neyle karşılaşacağımızı bilmiyoruz." Ayak sesleri yaklaşırken itiraz etmeme fırsat vermeden beni arkasına çekip kapının yanında duvara yaslandı. Fakat ayak sesleri bizim olduğumuz kata tırmanmadı. Batı yavaşça kapıyı açıp koridora adımını attı. Ben de hemen arkasından. Etrafa hızlıca göz gezdirdikten sonra katta kimsenin olmadığını anlayınca sessizce merdivenlere yöneldik. İkinci kata indiğimiz sırada gelen tıkırtı sesleri üzerine Batı beni sertçe arkasına çekti. Sesimi çıkarmasam da gözlerimi devirdim. Bana küçük bir kız çocuğuymuşum gibi davranmayı ne zaman bırakacaktı?

Sesler koridorun sol tarafındaki odaların birinden geliyordu. Yavaşça yürüyüp ilk odayı kontrol ettik. Temiz. Sonra bir diğerini ve sonra bir diğerini. En sona yalnızca Batı'nın olduğunu tahmin ettiğim oda kalmıştı. Batı, "Burada dur," diye fısıldadıktan sonra silahını kaldırıp hızla içeri girdi. Kapıda durduğumda gördüğüm manzara karşısında kaşlarımı çattım.

Hadi ama. Tüm bu tantana yalnızca bir hırsız için miydi? Elindeki torbaya dolduracak bir şeyler bulmak için etrafı karıştıran bir hırsız?

Kısa boylu, kirli sakallı ve zayıf bir gençti. Karşısında silahla Batı'yı görünce ödü patlamış ve torbasını elinden düşürmüştü. "Lü..Lütfen ateş etme." Zaten Batı'nın ateş edeceğini sanmıyordum.

"Ne arıyorsun burada?" Batı Peykan az önce bir hırsıza sorulabilecek en aptalca soruyu sormuştu.

"Çalacak bir şeyler." Ve bir hırsız bu soruya verilebilecek en mantıklı cevabı vermişti.

Batı'nın arkası bana dönük olduğu için yüz ifadesini göremiyordum. Ufak bir kahkaha atınca hırsızın gözleri Batı'dan bana döndü. Oradan da elimdeki silaha. Batı bir şeyler söyleyecekken birden birisi elimdeki silahı alıp kolumu arkamda kilitledi. Böyle bir şeyi beklemediğimden verebildiğim tek karşılık küçük bir çığlık oldu. Arkamdaki kişinin içerideki hırsızdan çok daha uzun ve kaslı olduğunu anlamam için görmeme gerek yoktu. Batı bize doğru bir hamle yapınca adam silahı kafama dayadı. "Geri çekil."

Batı olduğu yerde durunca adam kolumu biraz daha sıkıp inlememi sağladı, "Sana geri çekil dedim."

Batı küfür olduğunu düşündüğüm bir şeyler mırıldanarak geriye doğru adım attı, ama silahını bırakmamıştı. Adam kafasını bana doğru eğerek "Alışkın olduğumuz şey kadınların hırsızları ellerinde tavayla karşılaması, silahla değil. Sizin olayınız ne?" dedi alaycı bi sesle.

"Kafalarını tavayla değil de silahla dağıtmak daha çok hoşuma gidiyor."

Batı'nın dudağı hafifçe yukarı kıvrılırken arkamdaki adam da sert bir kahkaha attı. Batı silahını kavrayarak öne doğru bir adım attı. Bu hareketi adamın silahı kafama bastırmasına sebep olmuştu.

"Bırak o kızı."

"Bırakacağım. Ama buradan gitmemize izin vereceksiniz. Şimdi arkadaşımı alıp buradan gideceğim. Peşimizden gelmeyecek veya polise haber vermeyeceksiniz."

"Sana, bırak o kızı dedim." Bir adım daha attı.

Adam beni biraz daha kendine çekti. "Yaklaşma."

Batı'yla göz göze geldik ve ona durmasını işaret ettim. Ne dediğimi anlamaya çalışır gibi bana baktı. Adam sağ kolumu arkamda tutuyordu, ama solak olan benin sol kolu hala kullanılabilir durumdaydı.

DilemmaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin