25 - Dönüm

116 12 82
                                    

Merhaba. Bütün tatil koşuşturmacamın arasında bölüm yetiştirdiğim için değerimi bilirsiniz umarım. 🐣🙃
İlk kez telefonda düzenlediğim için yeni düzeni garipsemeyin. 🤷‍♀️

Bu bölüm; Dilemma konusundaki ilgi ve merakı her konuşmamızda bana motivasyon kaynağı olan @anyperson1 için gelsin. ❣️😘
İyi okumalar! :)

*

Muhtemelen kapanmak üzere olan telefonu titreyen ellerime hızla açıp kulağıma götürdüm.

"Evet?"

Hafif ve güçsüz bir gülme sesi.

"Ecmel?"

"Batı!"

Zikrettiğim ismi duyunca Kaan ani bir fren tutmuş ve ikisi birlikte şok içinde bana bakmaya başlamışlardı.

"Benim."

"İyisin!" Gözlerimden yaşlar dökülürken onların aksine dudaklarım gülümsüyordu. "Yani, iyi misin?"

Aynı güçsüz gülüşle suladı gönlümün bahçelerini. "İyiyim."

"Neredesin?"

"Evdeyim."

Kaan'a bakıp, "Eve." dediğim anda hızla gaza basınca beni iyi duyabilmek için öne doğru gelmiş olan Burak geriye doğru savruldu. Sertçe koltuğa çarptıktan sonra suratını ekşitmek yerine olduğu yerden hiç kıpırdamadı ve geriye iyice yaslanarak gülümsemeye başladı.

"Nasıl gittin eve? Tek başına mısın? Yaran var mı? Durumun nasıl? Doktor getirelim mi?"

Ama sen böyle gülmeye devam edersen gönlümdeki çiçekler gereğinden fazla büyür Batı.

"Endişelenme, sesini duyduğumdan beri çok iyiyim. Görünce daha iyi olacağım."

Günlerdir vücudumu ele geçirmiş olan gerginlik denizin suyunun çekilmesi gibi bir anda terk etti kıyılarımı. Öne kayıp öylece dikildiğim koltukta geriye doğru yaslanıp derin bir nefes verdim.

"Ben gelene kadar sakın yerinden kıpırdama. Telefonu da kapatma sesini duymak istiyorum. Kapıyı kim o demeden açma, tanımadığın kimseleri de eve alma."

Gülüşüne gülümsemek deyimin tadına bakarken Batı'nın sesinin güçsüzlüğü damağımda acı bir tat bıraktı. Öfkemin fitili ateşlenmek üzereyken içimdeki Ecmel sakin bir şekilde ateşi söndürüp bana önceliğin Batı'nın iyiliği olduğunu fısıldadı. Ona onay vererek ayakkabılarımdaki kanı bir tarafa bırakıp Batı'ya odaklandım.

"Tamam. Şeker verirlerse de almayacağım."

"Dalga geçme." dedim kızgınlıkla. "Bu uyarılar gerekli. İki dakika yalnız bıraktık hemen ortadan kayboldun. Ne
yapıyorduk? Tanımadığımız insanlar bizi çağırınca gitmiyorduk!"

"Üzgünüm."
İç çektim.
"Ben de."

"Seni seviyorum mu dedi, seni seviyorum mu dedi?"

Öne eğilmekten neredeyse koltuğumun üstüne çıkmış olan Burak'a dönüp ters ters baktım.

"Sana ne ya? Velev ki dedi sen niye heyecanlanıyorsun?"
"Sizinle dalga geçmek için inanılmaz iyi bir fırsat bu! Tabii ki heyecanlanırım. Esas oğlan kurtulur ve kıza onu sevdiğini söyler. Sonra daaa..."
Dudaklarını büzüp kafasını eğdikten sonra gözlerini kırpıştırarak, "Bin di sini siviyirim." dedi.
Onu alnından iterek koltuğuna geri oturttum.
"Ben öyle mi konuşuyorum lan?"

Alaylı ifadesi kayboldu ve yerini küçümser bir bakış aldı. "Hayır, sorun da orada ya. Böyle konuşman gerek, kızsın sen. Lan ne?"
"Vakit kaybetmek istemiyorum yoksa seni hemen şuracıkta indirirdim. Ya da bir dakika, indirmeme ne gerek var?"

DilemmaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin