27 - Geride Kalanlar

109 10 84
                                    

Bölüm biraz uzun oldu ama geçiş bölümü gibi bir şey olduğu için olayları ayırmadım. Oturun okuyun işte, işiniz ne? 🙄 İyi okumalar. ☺️

O zaman bir süre eve temizlikçi de almıyoruz." Dedim çocuklarla acil durum planını konuşurken. "İçeri birini sokma ihtimallerini ortadan kaldırmamız gerek."

Batı başını sallayarak onayladı. "Aynen öyle. Bu hafta birini göndermemelerini söyledim bile."

"O zaman başka bir şey kalmadı?" diye sordum koltuğa yaslanırken. "Yabancılarla konuşmuyoruz, şeker verirlerse almıyoruz, çağırırlarsa gitmiyoruz. Hepsi bu."

Burak sırıtarak, "Bu kızı seviyorum." Derken, Batı gözlerini kısarak arkasına yaslandı.

"Hepsi bu değil. Kapıyı da delikten bakmadan açmıyoruz."

"Bu çocuğu da seviyorum."

"Nabza göre şerbetçisin oğlum sen. Kim işine gelirse onu seviyorsun."

"Eh, öyle de denebilir." Dedi Kaan'a omuz silkerek.

O sırada tişörtümün ucundan çekilince yanımda televizyon izleyen Burçak'a döndüm.

"Bu çocuklay ne yapıyo?" diye sordu, kocaman açtığı gözlerini çizgi filmden ayırmadan.

Başımı televizyona çevirince salıncakta sallanan iki çocuk gördüm. Hemen ardından tahteravellide gülerek bir aşağı bir yukarı hareket eden çocuklar kapladı ekranı.

Kaşlarım ağır ağır çatılırken, ne diyeceğimi bilemedim bir an. Parkın ne olduğunu bilmiyor muydu?

Minicik bedenin yaşadıkları yüzüme bir tokat gibi vurulurken, 'aptal!' dedim içimden. Çocukluğunu tutsaklıkla geçirmiş bir kız parkı nereden bilecekti ki? İlk geldiğinde kuş seslerinden korkuyordu bu kız. Parkı bilmemesine mi şaşırıyordum şimdi, aptal gibi?

"Parkta oynuyorlar bebeğim." Dedim bozuntuya vermemeye çalışarak.

Koca gözleri bana döndü. "Payk nediy?"

"Paaark..." dedim onu kucağıma alırken. "Gördüğün oyun aletlerinin bulunduğu bir alan. Çocuklar oraya gidip oyun oynar."

Yüz ifadesi aydınlanırken, "Neyede bu payk?" diye sordu, büyük bir merakla.

"Her yerde olabilir. Her mahallenin kendi parkı var."

"Yani bunlaydan bissüyü mü vay?" dedi, sözleri bitince ağzını da gözleri gibi kocaman açarak.

"Evet," dedim. "Hatta çok daha büyükleri bile var."

Bir süre bakışlarını televizyona çevirerek sessiz kaldı. Parka gitmeyi bile isteyemiyordu. Burak'a kısa bir bakış attım ama o çenesini sıkmış ve başını cama çevirmişti.

Daha az önce, gerekmedikçe dışarı çıkmayacağımıza, çıkınca da özellikle açık alanlarda çok fazla kalmayacağımıza dair karar almıştık. Gel gör ki şu an bir istisna yapmanın tam vaktiydi.

"Parka gitmek ister misin minik kuş?" Dedim fazla düşünmeden, gülümseyerek.

"Geyçekten mi?" diyerek bal rengi gözlerini kocaman açıp bana döndü. Gözlerini o kadar açıyordu ki genişletip öyle kalmasına sebep olacaktı artık.

"Geyçekten!" dedim onu taklit ederek.

"Yuppi!" diyerek boynuma atlayınca ayağa kalkıp döndürmeye başladım. Az sonra Burçak'ın minik kahkahaları arasında onu yere indirdim. Baş dönmesi onu daha fazla güldürürken düşmemek için bacaklarıma sarıldı bir süre.

DilemmaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin