O olaydan bir hafta sonra, tamamen dağılmış bir halde, eşyalarımı toplamak için geldiğim evimde, elimde mavi kutumla yatağımda oturuyordum. Gördüğüm her şey bana ailemi hatırlatıyordu. Artık olmayan ailemi. Aldığım her nefes işkence gibiydi ve rahat nefes almaya duyduğum özlemle kavruluyordu ciğerlerim. O lanet geceden bu yana toplasan 5 saat uyumamıştım. Ne zaman gözlerimi kapatsam babamın gözleri ve annemin kanlar içindeki görüntüsüyle karşılaşıyor, içimdeki boğucu acıdan bir türlü kurtulamıyordum. Cenazede zor da olsa kendime söz geçirmiş, ve delice ağlayıp çığlık atmamıştım. Bundan sonra nasıl normal olabilirdim ki?
Bir sarılmalık mesafede ölmüştü babam.
Bir sarılmalık mesafede kaybetmiştim annemi.
Babamın son sözleri olmasa, her şey için Batı'yı suçlar ve bir daha yüzüne bile bakmazdım. Ama babamın sözleri her şeyi değiştiriyordu. O da kız kardeşini kaybetmişti, ama hayranlık uyandıracak şekilde güçlü duruyordu. Ben de o geceden sonra onun yanında bir daha ağlamamıştım, ama beni gördüğünde saatlerce ağladığımı anlaması için dahi olmasına gerek yoktu.
Düşüncelerimden sıyrılıp kutuyu incelemeye devam ettim.
Bir dergiden kestiğim kağıt parçasını aldım elime. Her zaman hayranlıkla okuduğum o satırları titreyen sesimle, sesli bir şekilde hayranlıkla okudum tekrar.
"O umursamaz mı sanıyorsun sen? Kıskançlıktan kanı çekilir de, kolundan tutup sürükleyemez. O özlemez mi sanıyorsun sen? Ölür ulan. Yine kucağına otursan da kemiklerini kırana kadar sarılsa istemez mi sanıyorsun sana? O kaçar. Dayanamaz bütün bunlara, uzaklara gider. Sana hiç benzemeyen bir kadın bulur, sevişir onunla. Yabancı bir koku burnunu sızlatmaz mı sanıyorsun. O kahrolmaz mı sanıyorsun sen? İçinde ne fırtınalar kopar da, sırf sen üşümeyesin diye derin derin nefes almaz. Erkek adam, nasıl donduğunu hiç belli eder mi? Susarak , kaçarak, içerek, uzaklara dalarak, düşünmemeye çalışarak, sahte geyik muhabbetlerine sahte kahkahalar atarak, çok mutluymuş gibi gözüküp, geceleri o lanet yatağa yattığında dişlerini sıkarak kopar kadınından.
Bağıra bağıra susarak yaşar acısını.
Erkek adam nasıl öldüğünü, hiç belli eder mi?"
Tam olarak olmasa da, Batı'nın yaptığı da buydu. Bağıra bağıra susarak yaşıyordu acısını.
Babamla Alaçatı'dan topladığımız şekilli taşları gördüm kutunun dibinde. Dümdüz, krem renkli olan taşı aldım elime. Pürüzsüz yüzeyine mavi kalemle düzgün bir şekilde yazılmış sayıların üzerinden geçirdim parmaklarımı.
15.06.2010
Daha sonra minik bir naylon poşetin içindeki saç telini aldım elime. Babamın saç telini. Kimin fikri olduğunu hatırlamıyordum, yıllar geçmişti üzerinden. Hatırladığım şey, bende babamın bir saç telinin, babamda annemin bir saç telinin ve annemde de benim bir saç telimin olduğuydu. Gözyaşları içindeki yüzümü buruk bir tebessüm kapladı. Onlardan bir parça her zaman yanımda olacaktı.
Ben orada kutudaki geri kalan anılara bakıp ağlamayı düşünürken, odamın aralık olan kapısı hafifçe vuruldu. Hızlı bir şekilde gözyaşlarımı kuruladıktan sonra "Gel." Diye seslendim.
Batı kapıyı yavaşça açıp içeri girdi. Yine yavaşça yanıma gelip yatağa oturdu. Gözleri gözlerimi bulduğunda hafifçe kaşları çatıldı. Gümüş rengindeki gözleri koyulaşmıştı. Bakışı içimi titretirken anında bakışlarımı kaçırdım. Bir süre daha gözlerini üzerimde hissettim, ardından ortamızda duran kutuya kaydı gözleri. İzin ister bir bakış attığında, hafifçe öne doğru salladım başımı. Elini uzatıp kutuda duran birkaç fotoğrafı aldı eline. O fotoğrafları incelerken, ben de onun yüzünü inceliyordum. Kusursuz bir yüzü vardı, saçları dağınıktı ve bir kısmı alnının üzerine düşüyordu. Çoğu kızı kıskandıracak kadar uzun kirpikleri ve şekilli kaşları, küçük ve zaten mükemmel olan yüzünü daha mükemmel gösteren bir burnu vardı. Dudakları düz bir çizgi halindeydi. Bir fotoğrafın üzerinde fazla durduğunu fark ettiğimde, uzanıp elindeki fotoğrafa baktım. Babamın doğum gününde çekildiğimiz, üç fotoğrafımızın birleşik olduğu fotoğraftı.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dilemma
PertualanganNedensizce nedenleşmekte olan nedenlerin hikayesi. En değer verdiği varlıkları elinden alınmış bir kız hayal edin. Kendisini öfkesinin kontrolüne bırakmış, yoluna çıkan herkesi hiç çekinmeden ortadan kaldırabilen. Bir genç hayal edin; İnsanın kanın...