Cem Adrian - Kan Revan İçindeyim
"Batı!" diye çığlık atarak Burak'a doğru koşup sandalyesini ittim. Sağ tarafına doğru düşerken odanın içini önce iki el silah sesi ardından Batı'nın bağırışı doldurdu.
"Ecmel!"
**
Burak'ı iterken kendimi de onun az önce durduğu yerin arkasında duran deri koltuğun önüne atmıştım. Daha ne olduğunu anlayamadan Batı üzerime kapandı, anında nişan almış ateş etmeye başlamıştı.
Batı pencereye ateş ettikten sonra Kaan hızla oraya koşup pencereye tırmandı. Üç el ateş ettikten sonra pencereden atlayıp gözden kayboldu. Batı ayaklanıp beni de kendiyle birlikte kaldırırken sinirle baktı.
"Delirtecek misin beni neden kendini tehlikeye atıp duruyorsun!"
Omuz silktim. "Yapabileceğim en iyi şeyi yaptım."
"Sürekli tam yanımda dururken bir saniyeliğine kafamı çeviriyorum, sonra bir bakıyorum, kollarını açmış tehlikenin kucağına atlıyorsun."
"Adımlarımı hesaplamıştım," dedim huysuzlanarak. "Öyle gözü kapalı atlamadım bana biraz olsun güvenir misin?"
"Sana zaten güveniyorum." Dedi bana doğru bir adım atarken. "Ama senin için endişeleniyorum, Ecmel. Beni anlamalısın."
Arkamdan bir öksürük sesi geldi. "Merhaba. Ben de buradayım?"
Batı gözlerini devirip ona doğru yürüdü. "Ne yazık ki buradasın."
"Ben de seni gördüğüme sevindim Peykan." Dedi alayla.
Batı sandalyesini kaldırınca Burak'ın başının üzerine düştüğü tarafından kan sızdığını gördüm. Sert çarpmış olmalıydı. Kapıda görünen Kaan'la Batı ona doğru ilerledi. Çıkarken benimle göz göze geldi, iki gözümü kapatarak onayladım bakışlarını.
Ona dönünce Burak yüzünü buruşturdu.
"Kafamı kırdın."
Kollarımı önümde birleştirerek düz bir ifadeyle ona baktım. "Hayatını kurtardım."
Abartılı bir ifadeyle tebrik etti. Gözlerimi devirerek kendimi deri koltuğa bıraktım. Koltukta biraz aşağı kaydım, geriye fazlaca yaslanıp bacak bacak üstüne attım. İki kolumu başımın altına koyup ona baktım.
Buradan bakınca sol profilini görüyordum. Sandalyede hafif öne eğilmişti. Çektiği acıyla birlikte durumunun rahatsızlığı da göz önündeydi. Elleri bileğinin biraz üzerinden benim ellerimi bağladığı ipin aynısıyla bağlıydı. Sağ bileği morarmıştı, kırılmış mıydı? Kaşlarım çatılmak istedi, ama bir tepki vermedim. Kötü görünüyordu.
Bakışlarımı bileklerinden çekip incelemeye devam ettim. Sarı saçlarında yer yer kan lekeleri vardı. Sol gözünün altı, elmacık kemiklerinden hafif şakağına doğru morarmıştı. Her ne kadar şu an berbat durumda olsa da yapılı, uzun boylu ve yakışıklıydı. Bu yaşta biri bizden ne istiyor olabilirdi ki?
"Manzarayı beğendin sanırım." Diyerek böldü düşüncelerimi. Eğik başını bana dönmüş, sırıtıyordu. Ama öncekiler gibi sinir bozucu bir ukalalıkla bezenmiş bir sırıtış değildi bu. Karşılık olarak yüzüme alaylı bir sırıtış yerleştirdim.
"Bana ne bıraktıklarına bakıyordum."
"Tırnaklarımı sökmek istiyordun, bir tek o kaldı."
Güldüm. Bu haldeyken nasıl hala dalga geçebiliyordu? "Bunu hatırlatman ne kadar mantıklı?"
Önüne dönerken gülüp başını arkaya atarak geriye yaslandı. "Sizinle bir alakam olmadığını anlayacaksınız."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dilemma
PertualanganNedensizce nedenleşmekte olan nedenlerin hikayesi. En değer verdiği varlıkları elinden alınmış bir kız hayal edin. Kendisini öfkesinin kontrolüne bırakmış, yoluna çıkan herkesi hiç çekinmeden ortadan kaldırabilen. Bir genç hayal edin; İnsanın kanın...