26 - Belirgin Belirsizlik

98 10 43
                                    

Bu bölüm; @hazneviaklan için. İlgin ve merakının hep bugünkü gibi taze kalması dileğiyle. :)

Düşüncelerinizi benimle paylaşmayı unutmayın! İyi okumalar.

*
Atilla Akduman karşısındaki adamların perişan haline gülse mi ağlasa mı bilemiyordu. Kızı getirmeleri için en iyi adamlarını göndermişti ama şimdi hepsi karşısında savaştan çıkmış gibi duruyorlardı.

"Abi, 'kızın başına neden o kadar ödül koydular ki' diyorduk ya ben çok iyi anladım. Terminatör gibi şerefsizim."

En ağır yaralanan kişi değildi belki de ama kötü yaralananlardan biriydi Mesut. Kırılan burnunun sargısından dolayı sesi genizden geliyordu, gözaltları morarmış ve şişmişti. Başının tamamını kaplayan sargısından ötürü de fazlasıyla garip görünüyordu. Buna rağmen geldiğinden beri gözlerinden kalpler fışkırarak Kınalp'lerin kızından bahsediyordu.

"Oğlum sen hiç aynaya baktın mı?" diye sordu Atilla, adamların durumuna kızmaya başlayarak. "İki kişi hepinizi duman etmiş lan!"

"Abi bizden bir o kadar daha olsa, onları da duman ederlerdi ne yalan söyleyeyim." Dedi Ali.

Atilla sabrının son kırıntılarını kullanarak adamlarının üzerine yürüdü. "Sizi niye yanımda tutuyorum lan ben o zaman? İki kişiye kol bacak kırdırın diye mi para ödüyorum ben size? Netleştirmek için söylüyorum, o iki kişiden biri KIZ!"

Bunu söylerken Ali'nin sargıdaki koluna ve tekerlekli sandalyede oturan Yunus'a ters bakışlar atmıştı.

Mesut, "Abi biz yeterince anlatamadık galiba," diyerek öne çıktı. "O 'KIZ' bugüne kadar gördüğüm herkesten daha iyi dövüşüyor. Bak şöyle anlatayım."

Heyecanla arkadaki adamlardan birine döndü. "Kemal! Eğil!"

Kapının önünde duran Kemal ne olduğunu anlamayarak telaşla öne doğru eğildi.

"Hah!" diye bağırarak Atilla'ya döndü Mesut. "Gördün mü abi? Birine eğil dersen yapacağı hareket tam olarak bu!"

Birkaç saat önce benzinlikte olanlar hariç herkesin kafası karışmış, Mesut'un ne demek istediğini anlamaya çalışıyordu. Kemal düşünceli bir şekilde sağa sola bakıp utanç içinde doğruldu.

Mesut büyük bir heyecan ve hayranlıkla devam etti. "Kız yan dönüktü tamam mı abi? Ali arka çaprazından ona doğru geliyordu hızla. Çocuk buna 'Ecmel, eğil!' diye bir bağırdı. Kız saniye sektirmeden geriye doğru bir yattı. Biz yapsak belimiz sekiz parçaya bölünür şerefsizim!"

"Eee?"

Atilla dahil herkes kaşlarını kaldırmış, dikkatle Mesut'u dinliyordu şimdi. Adamların ilgisiyle heyecanı katlanan Mesut daha büyük bir zevkle anlatmaya devam etti.

"Ali'nin yumruğu havada asılı kalmasın mı? Çocuk bunun kolunu yakalayıp kızın yanından bir çekti! Sonra da döndürüp yere yatırdı, Ali'nin kol mefta tabii artık."

Ali'nin yüzünde sıkıntılı bir ifade vardı. 3 günlük dayak yemişti 2 dakikada!

"Bu arada kız geriye doğru eğilmiş neredeyse 90 derecelik açıyla duruyor. Kafasını geriye attığı için arkadan gelen beni gördü. Bir anlık göz göze geldik."

Hülyalı bir ifadeyle Atilla'ya yaklaştı. "Abi... Ben hayatımda öyle bir göz görmedim. Masmavi... Dünya ayağımın altından kayar gibi oldu, kızın gözünün içindeki denizler gökyüzüyle bir oldu da beni içine çekti sanki."

Atilla, Mesut'un kafasına indirmek üzere sinirle elini kaldırdı ama adamın sargılı kafası yüzünden bunu yapamayıp, ellerini yumruk yaparak geri çekti. Mesut'un haline sinirle çenesini sıksa da kızı merak etmemiş de değildi. Nasıl bir kızdı ki bu, adamların hepsini haşat etmesine rağmen, hepsi bu kadar hayran kalmışlardı?

DilemmaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin