Batı'yla silahlarımızı yanlarımızda tutmuş, Nermin'i çıkışa sürükleyen iki kar maskeli adamın peşinden acil çıkış koridorunda ilerliyorduk.
Peruğumu geri takmamıştım ama makyajımı silmediğim için hala dikkat edilmedikçe tam olarak Ecmel Kınalp sayılmazdım. Batı da lenslerini çıkarmıştı ama saç ve sakalı hala siyah boyayla kaplı olduğu için tam olarak Batı Peykan değildi.
Bu her neyse öğrenmeden buradan gitmeyecektik, ucu bize de dokunuyor olabilirdi. Küçücük bir ihtimal olsa dahi bunu göz ardı edemezdik. O yüzden salonda ilerlerken şans eseri gördüğümüz Nermin'in peşinden gitmek için bir an tereddüt etmemiştik.
Adamlar Nermin'le birlikte bahçeye çıkınca hızla kapıya yöneldim. O sırada Batı kolumdan tuttu.
"Ne yaptığını sorabilir miyim?"
Anın tanıdıklığıyla gülümseyip kaşlarımı kaldırdım.
"Neler döndüğüne bir bakacağım."
İlki gibi gözlerini devirdi, ama bunu anın tanıdıklığından olsa gerek, gülerek yaptı.
"Neyle karşılaşacağımızı hala bilmiyoruz, arkamda dur."
Hemen ardından benim göz devirmeme aldırmayıp yavaşça bahçeye çıktı. Adamlar Nermin'i otelin arka bahçesine doğru götürdüler. Etrafı ağaç ve yeşil alanlarla çevrili, ortasındaki şelaleden sular fışkıran görkemli havuzun yanına gelince durdular. Nermin'i tutan kişi kadını arkadaşına doğru fırlattı ve ikinci adam onu yere dizlerinin üzerine oturtup ellerini arkadan bağladı. İlk adam elindeki telefonu kulağına götürüp durduğumuz ağacın arkasından duyamadığımız bir şeyler konuştu.
Onlar öylece bekler ve Nermin sarsılarak ağlarken Batı'yla olabildiğince sessizce daha yakınlarına doğru ilerledik.
"Ya sus be kadın!"
"Küçük Kınalp bile bu kadar ağlamamıştı."
Küçük. Kınalp. Bile. Bu. Kadar. Ağlamamıştı. Ne?
Ben sinirle olduğum yerden çıkmaya yeltenince Batı beni kendine çekti.
"Ecmel sakın."
Ellerinden kurtulup ona kötü kötü baktım. "Ne dediğini duymadın mı!"
"Duydum. Ve hesabını özellikle soracağım. Ama şimdi işimize yarar bir şeyler duyabiliriz, fevri hareket etmeyeceğiz."
Haklıydı. Ama ne yapabilirdim ki? Fevri davranmak benim göbek adım falan olmalıydı. Yine de bu kez onu dinleyerek sustum. Adamın sesi tanıdıktı, fazla tanıdıktı. Haklı çıkmıştık işte. Ucu bize de dokunuyordu. Ve ne kadar inkar ederse etsin Artun'un da bu işle ilgisi vardı. Yalan söylemişti ve biz de birer aptal gibi ona inanmıştık.
O sırada Artun ve bir dizi adamı koşarak geldi. İkinci adam Nermin'in arkasına geçerek silahını kafasına dayadı.
"Nermin!"
"Hop hop, ağır ol bakalım ihtiyar."
Artun ve adamları dururken adam maskesini çıkardı. Olanları sağ taraftan izlediğimiz için adamın yalnızca sağ profilini görebiliyordum. Anladığım kadarıyla yakışıklı bir yüzü vardı. Gözlerinin renginin açık olduğunu sansam da tam olarak göremiyordum.
"Sen!" diye tısladı Artun.
Adam başını geriye atarak bir kahkaha attı. "Ben."
Adamın yüzünü daha iyi görebilmek için sağ tarafa, Artun'a doğru ilerledim. Batı da yavaşça beni takip etti. Adamın yüzü tam olarak görüş açıma girince hafızama kazıdığım o gözleri gördüm. Ela gözleri.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dilemma
AdventureNedensizce nedenleşmekte olan nedenlerin hikayesi. En değer verdiği varlıkları elinden alınmış bir kız hayal edin. Kendisini öfkesinin kontrolüne bırakmış, yoluna çıkan herkesi hiç çekinmeden ortadan kaldırabilen. Bir genç hayal edin; İnsanın kanın...