Hayat bazen size eşi benzeri olmayan anlar sunardı. Bir başkasının acısını en derinlerinizde yaşadığınız, elinizden bir şey gelmeyeceği düşüncesiyle ağzınızdaki o acı tadı hissettiğiniz anlar gibi. Kısacası çaresizliğin gürültülü bir şekilde dibe vurma anı.
Hah. Şimdi, işte tam olarak o anı yaşıyorum.Elimde tuttuğum çerçeve, kilosu tonları bulmuş bir demir kütlesi gibi gitgide ağırlaşmaya başladı. Odaya doğru gelen adım seslerini duyunca, elimdeki çerçeveyi diğerleriyle aynı hizaya gelecek şekilde usulca geri yerine koydum. Beceriksizce sildiğim gözyaşlarım kazağımın kollarını ıslatmıştı. Dışarıdan gören birisi de sulu göz sanacaktı beni, ne çok ağlıyordum bu sıralar.
Biraz önce oturduğum kanepeye yönelip tekrar aynı yere oturdum.Elindeki tepsiyle sendeleyerek odaya girdi Cihat, onun ardından da Suat. Cihat'ın masaya dizdiği yiyecekler gerçekten iştah açıcı duruyordu. Börekler, kekler ve diğer yiyeceklere bakarsak baya uğraşılmış olmalıydı. Sandalyelere yerleşirken televizyonu açmayı da ihmal etmedik. Tatlı sohbetimizi devam ettirirken aynı zamanda da bir şeyler atıştırıyorduk.
Bu iki kardeşin bir araya geldiklerinde kapanmayan çeneleri insanı çok eğlendiriyordu doğrusu. Küçükken yaptıkları yaramazlıkları ve birbirlerinin rezilliklerini anlatırlarken artık gülmekten ağrı girmişti karnıma. On dakika öncesinde ağlarken şimdi deli gibi gülmem tahtalarımın yavaş yavaş eksildiğinin bir numaralı belirtisiydi. Okuldaki haliyle alakası olmayan Cihat gülmekten kısılmış sesiyle anlatmaya devam etti.
-''Haa, bir de unuttum bak anlatmayı. Bizim Suat küçük o zamanlar. Tabi doğal olarak bende küçüğüm.''
Devamını anlatamadan tekrar kahkaha atmaya başladı. Suat'a döndüğümde o da bizden farksızdı. Geri önüme dönsem iyi olacaktı. Kahkaha atarken onu izlemek hipnoz falan ederdi şimdi beni. Ne gereği vardı canım?
-''O zamanlarda bir tane kız var. Gönül. Suat'ın peşini bir türlü bırakmıyor. Annesi bize her geldiğinde arkasında gelip, Suat'ı her gördüğü yerde öpüyor. Tabi bizim oğlan kızın eve her gelişinde kaçacak delik arıyor. Bir gün Suat hastalanmıştı, durmadan kusuyor falan. Gönül'de Suat'ı öpmek için kovalarken Suat kızın tüm yüzüne kustu. Hatırlıyorum da. Gönül çiçekli elbisesinin ucundan tutup ağlayarak evi terk etmişti. O günün akşamına da bizim misafirler hala evdeyken intikam olarak Suat uyurken odaya girip tıraş etmişti Suat'ın tek kaşını. Anlayacağın bir ara tek kaşıyla dolanıyordu ortalıkta zavallım.''
Tek elimle, gülmekten gözümden firar eden gözyaşını sildim diğer elimi de karnıma götürdüm. Bu kadar güldürülmezdi ki insan. Daha demin o inci dişleriyle gülen Suat konu kendi rezilliklerine gelince pek memnun kalmamıştı anlaşılan. Çattığı tek kaşı ve hafif büzülen dudağıyla pek bir sevimli oldu.
-''Yeter artık Cihat! Ben senin sınıfta altına yaptığını anlatıyor muyum hiç?''
Cihat hala gülüyordu.
-''Anlatmamış mı oldun şimdi?''
Ben de kaybolmamış gülümsememle onların didişmelerini izlerken tarçınlı kekten bir parça ağzıma aldım. Oturduğumdan beri yediğim şeylerle beş kilo falan almış olabilirdim.
-''Çok güzel olmuş gerçekten. Annenize iletirsiniz. Ellerine sağlık.''
Suat sandalyesi sanki yakın değilmiş gibi biraz daha yaklaştırdı.
-''Afiyet olsun canım. Zaten senin için yapmıştı, yemezsen darılır.''
Ellerini dolaştırdığı kâselerden birinde durdurup içine daldırdı. Kuruyemiş sanmış olmalıydı, kabuk dolu tabağı. Elini tutarak diğer kâsenin içine götürdüm. Kısık sesi bir melodi gibi kulaklarımı doldurdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mahruyan Uyan!
RomanceSöyle Mahruyan saçlarının rengini Ben bilmem, renkleri anlat bana.. Güzel mi yüzün de sesin gibi? Anlat Mahruyan, kendini anlat bana.. Görmek için sadece gözler yetmezdi.En az göz kadar yürek de görmeliydi.Genç adamın körlüğü, uzuvları tam ancak yür...